Küçük ölçekli iş yerlerini, toptancı anlayışla ve aşırı değerlendirmeyle yüceltmekten de küçümsemekten de kaçınmalı, veriye dayalı değerlendirmeliyiz.
Önce konumumuzu sorgulayalım: En üst düzeyde siyasi irade belirleyicisiyseniz. Karar verici bir kurumun kurmay takımlarında yer alıyorsanız, ekonominin en küçük teknik birimleri olan küçük iş yerlerinin geleceğini belirleyen strateji kurgulayanlar arasındaysanız, küçük iş yerlerinde Ar-Ge, tasarım ve yaratıcı yenilik üretimini izleyerek durum değerlendirmelerine katkı yapıyorsanız, ülkenizde genel geçerli ana akım sistemlerin işleyişi ve sistemlerin sistemi bağlamında küçük iş yerlerinin işlevlerini geliştirme gibi bir kaygı taşıyorsanız, küçük iş yerlerinin doğru konumlanması ve uygun mekana sahip olmasının üretkenlik ve verimlilik etkilerini bilerek yönetme sorumluluğunu hissediyorsanız, küçük iş yerlerinin geçim örgütlenmesinin değişik örüntülerindeki ekosistemlerinde geliştirici ve asalak etkileri bilerek değer katmak gibi bir anlam üretiminin peşindeyseniz, küçük iş yerlerinin geçim ekonomisi ekosisteminin geliştirici ve asalak etkileri ile doğrudan ve dolaylı bir bağınız varsa, oturup bir dizi soruyu kendinize yöneltme sorumluluğunuz da vardır.
Kendimize sorular yöneltmeliyiz: “Konuya ilgili bir felsefem var mı? Yoksa felsefe olmadan doğru, düzgün ve tam iş yapılabilir mi? Yetmez, nasıl bir uygarlık tasavvurum var? Bu tasavvur düşünceden mi, inançlardan mı besleniyor? Uygarlık tasavvurum, ana akım düşünce, inanç, eğitim, ticaret, finansman, bilim-teknoloji, sosyal-siyasal ve kültürel, hukuk ve yönetim sistemleriyle uyuşma halinde mi, yoksa ayrışıyor mu? Çağımızın etkili üretim gücü olan “veri” konusunda ne durumdayım? Kararlarımda veri-odaklı analizler mi, kulaktan duyma malumatlar mı etkili oluyor? Küçük iş yerleriyle ilgili vazgeçilmez bir idealim var mı? Yaratma isteğim, sonuçları zihnimde tam olarak tanımlamış durumda mı? Çok sesli, çok kültürlü bir ilişki ağına dayalı mı, yoksa tek tip düşünce, tek ses, tek adam anlayışıyla mı kararlar veriyorum? Yaratıcı yüzleşme özgüvenine sahip miyim, yoksa sorgulama yerine suçu başkalarına yükleme kolaycılığına sığınan bir kasaba kültürü tutsağı mıyım? Küçük iş yerleriyle ilgili gerçek veriye, net bilgiye, metodu belirli analize, denenmiş modele göre mi karar üretiyorum, yoksa günü kurtarma peşinde miyim?” gibi…
Küçük ölçek, önce yapı sorunudur
Her birimizin konumlanması, bulunduğumuz yapıdaki yerine göre etki yapar. Küçük ölçekli iş yerlerinin geçim örgütlenmesinde varoluşunu belirleyen etkenleri zihnimizde berraklaştırmadan ulu orta öneriler yaparsak, yanlışın düzelticisi olamaz, ortağı oluruz. Özetle paylaşılan bakış açısı, yazının merkez düşüncesini, John Keneneth Galbraith1 iş yerlerinin büyümesini engelleyen ve küçük ölçek yapıda kalmasını gerektiren dört yapısal özelliği üzerine odaklandı:
- Yapılmayan iş standartlaşmaya uygun değildir, iş coğrafi olarak dağılmış kopuk parçalar halinde yapılmak zorundadır.
- Kişinin teknik ve sosyal becerisine ihtiyaç duyulur; özel dikkat gerektirir; üretimin niceliğini ve niteliğini artırmada teknolojinin kullanımı olanaksız ya da çok sınırlı kalır.
- Yapılan iş sanatla ilgilidir ve bireysel yaratıcılığa bağımlıdır.
- Geçerli olan yasalar, mesleki ve ahlaki ilkeler nedeniyle o işin yaygınlaşmasını sınırlar.
İşyerlerinin küçük ölçekte kalmasının yapısal özellikleriyle ilgili başlıklar halinde özetlenen değişkenlerin ayrıntılarını merak edenler kaynak kitaba bakabilecekleri gibi, elektronik ortamda yer alan çok sayıda yazıda tartışmaları izleyerek düşüncelerini netleştirebilirler.
Tarih bilinci, geçmişin deneyim ve birikimlerinden ders alarak daha sağlıklı gelecek inşa etmektir. Geçmişte yaşananlardan öğrenmek görevimiz, gelecekle ilgili öngörülerde bulunmak ise sorumluluğumuz. Bu sorumluluk kapsamında, küçük ölçekli yapının üretkenlik ve verimlilik artırma konusunda nasıl bir işlevselliği olması gerektiğini sorgulamalıyız.
Küçük ölçekli iş yerlerini, toptancı bir anlayışla ve aşırı değerlendirmeyle yüceltmekten de küçümsemekten de kaçınmalıyız.
Küçük ölçekli iş yerlerinin küreselleşen iş örüntüsünde “dayanıklı tedarik zincirleri” oluşturarak rekabet gücünü koruma ve geliştirmedeki işlevlerine odaklanmalıyız.
Dinamik değerlendirme gerekiyor
Küçük ölçekli iş yerlerinin geçim örgütlenmesi ekosistemdeki yerini doğru anlamak istiyorsak, önce yaptığımız işin “standartlaştırma ve kütle üretimine dönüşebilme” özelliklerini analiz etmeliyiz. Yeni teknolojilerin üretim sürecinin bütün aşamalarını uçtan uca izleme, gözleme, ölçme, sayıya dönüştürme, görselleştirme ve kavramsallaştırma konularında nerede durduklarını bilmeliyiz. Özellikle otonom uygulama potansiyellerinin artması, yapay zekânın kaydettiği ilerleme, standartlaşan ve rutine dönüştürülen işlerde teknolojinin “insanın yerini alma” sürecini kavramadan küçük ölçekli yapılara bağlanacak kaynakları israf edebilir. Küçük ölçekli iş yerlerinin “coğrafi yalıtım” alanları da daralmaktadır. Ulaşılabilirlik ve erişilebilirlik alanlarındaki her gelişme, işin coğrafi olarak dağılmış kopuk parçalar haline ayrılmasından beslenen iş yerini tasfiye süreci hızlanıyor.
Küçük ölçekli iş yerlerinin diğer kaynaklarından biri de“ kişiye bağımlılık” alanında da teknolojinin etkilerinin neler olabileceğini erken uyarı mantığıyla izlemektir. Ressamlık gibi kişinin becerisine ihtiyaç duyulan iş yeri ölçeği küçük bir atölye ile sınırlı olabilir. Teknolojik gelişme birçok zenaat ve sanat alanında da yeni durumlar yaratıyor. Yapılan işle ilgili “bireysel yaratıcılık” da sorgulanıyor; kişinin teknik ve sosyal beceri geliştirmesi ayırt edici özellik olmaktan çıktığı gibi, bireysel yaratıcılık da küçük iş yerinin birikim yeteneklerini koruma ve uzun dönemli geleceklerini güven altına almasını etkiliyor.
“Mesleki ve ahlaki ilkeler nedeniyle yasalarla sınırlanan işler” konusunda teknik ve sosyal gelişmelerin zamanın ruhunu ciddi biçimde değiştirdiğini yaşayarak öğreniyoruz.
İmalat kesiminde ve hizmet üretimi alanında bilim ve teknolojinin gelişmesiyle oluşan yeni durum, küçük ölçekli iş yerlerinin oluşumunu, olgunlaşmasını ve çoğalmasını dinamik bir değerlendirmeyle ele almayı gerektiriyor.
Geçmişin ezberleri ve alışkanlıklarıyla küçük ölçek iş yerlerini değerlendirirsek, büyük bir olasılıkla “havanda su döver”, yaratmak istediğimiz sonuca ulaşamayız. Kendimizi sorgulamalı, küçük ölçekli iş yerinin yeni yapı ve işlev kültürlerinin ne olması gerektiğini sürekli sorgulamalı, dinamik bir durum değerlendirmesi mekanizmalarıyla ilerlemeliyiz. Zihni birikim ve becerilerin verimlilikleri belirlediği ve rekabet gücü yarattığı arka planı önemsemeyenlerin sağlıklı gelişme yaratması çok zor, çok…
1Dr. Rüştü Bozkurt, İşletme Odağı/ Girişimci Sorunları, Der Yayınları,2.bsk.,İstanbul, Ağustos 1997, s.9