Küreselleşme, teknolojik dönüşüm ve değişen ekonomik koşullar, işletmelerin rekabet gücünü artırabilmek amacıyla daha esnek çalışma modellerine yönelmesini gerekli kılmaktadır. İşgücü piyasalarında kısmi süreli çalışma, esnek istihdam biçimleri arasında giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Özellikle hizmet sektörü, perakende ve eğitim gibi alanlarda kısmi süreli çalışma biçimi, iş gücünün önemli bir parçası haline gelmiştir.
Kısmi süreli çalışma, işçiler açısından ise iş-yaşam dengesini kurmada önemli bir fırsat olarak değerlendirilebilmektedir. Özellikle eğitimine devam edenler, aile sorumlulukları bulunanlar veya emeklilik sonrası çalışma hayatında aktif kalmak isteyenler için kısmi süreli çalışma daha fazla tercih edilebilmektedir.
4857 sayılı İş Kanunu 63’üncü maddesi doğrultusunda haftalık normal çalışma süresi en fazla 45 saattir. Diğer yandan kısmi süreli iş ilişkisi, işçinin normal haftalık çalışma süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda işçi ve işveren arasında kurulan ilişkiyi ifade etmektedir.
İş Kanununa İlişkin Çalışma Süreleri Yönetmeliği’nin 6’nci maddesinde ise “İşyerinde tam süreli iş sözleşmesi ile yapılan emsal çalışmanın üçte ikisi oranına kadar yapılan çalışma kısmi süreli çalışmadır.” hükmü bulunmaktadır.
Mevcut hükümler dikkate alındığında haftalık normal çalışma süresi 45 saat olan bir işyerinde kısmi süreli çalışmanın en fazla 30 saat yapılabileceği sonucu doğmaktadır. Tam süreli çalışan bir işçinin bir ay boyunca tam çalışması halinde, Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilecek prim günü 30 olacaktır. Kısmi süreli çalışan işçinin prim günü ise tam süreli çalışan işçi gibi hesaplanmamaktadır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 80’inci maddesinde, işveren ve işçi arasında kısmi süreli iş sözleşmesinin yazılı olarak yapılmış olması koşuluyla, ay içerisinde günün bazı saatlerinde çalışan ve çalıştığı saat karşılığında ücret alan işçilerin ay içindeki prim ödeme gün sayılarının, ay içindeki toplam çalışma saati süresinin 4857 sayılı İş Kanunu’na göre belirlenen haftalık çalışma süresine göre hesaplanan günlük çalışma saatine bölünmesi suretiyle hesaplanacağı ve gün kesirlerinin 1 gün olarak kabul edileceği hüküm altına alınmıştır.
Kısmi süreli çalışanın Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirimi yapılırken prim gün sayısı, “ay sonu çalışma saati / 7,5” hesabı ile yapılmaktadır. Hesaplama neticesinde ortaya çıkabilecek küsuratlar her zaman yukarı yuvarlanmalıdır.
Nitekim 2020/20 sayılı İşveren İşlemleri Genelgesi’nde de “Sigortalının bildirilecek gün sayısı ise aylık toplam çalışma süresinin, 7,5’a bölünmesi sonucu hesaplanacak olup, küsuratlı çıkan sonuçlar yukarı yuvarlanacaktır.” ifadesi yer almaktadır.
Dolayısıyla kısmi süreli çalışan işçinin prim günü, ay sonunda ücrete hak kazandığı sürenin işyerindeki günlük çalışma saatine bölünmesi suretiyle tespit edilecektir.
Örneğin, pazartesi gününden cumartesi gününe kadar haftanın 6 günü, haftalık 45 saat çalışılan bir işyerinde günlük çalışma süresi 7,5 saattir. Bu işyerinde bir ayda tam süreli olarak ayın tamamında çalışan bir işçi ayda 225 saat çalışmış olacak, prim günü 30 olarak bildirilecektir. Aynı işyerindeki kısmi süreli çalışan bir ayda 150 saat ücrete hak kazanırsa (150 / 7,5 = 20) işlemi yapılarak prim günü 20 olacaktır.
Diğer örnek ile aynı işyerindeki kısmi süreli çalışan bir ayda 100 saat ücrete hak kazanmış olsaydı (100 / 7,5 = 13,33) işlemi yapılarak ve küsurat yukarı yuvarlanarak prim günü 14 olacaktır.
Ek olarak, kısmi süreli çalışanın bir ay içerisindeki toplam prim günü, en fazla 20 gün olabilecektir.
Sonuç olarak, kısmi süreli çalışanların prim günü hesaplaması, SGK mevzuatında açıkça düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler, işverenler açısından bildirim sürecinde netlik sağlamaktadır. Ayrıca işçilerin sosyal güvenlik sistemine daha adil ve düzenli bir şekilde dâhil olmasına imkan tanımaktadır.