“Durduk yerde alttaki kupür nereden çıktı” diye düşünebilirsiniz…
Aslında “Terörsüz Türkiye” süreci ile başlayan tartışmaların giderek şirazesinden çıktığını siz de fark ediyorsunuzdur.
Biraz açayım…
Gündemde artık yeni bir anayasa ve anayasal tanımlar var.
Kuşkusuz daha olgunlaşacak bir sürecin başlangıcındayız. Ancak konu çook uzun zamandır her fırsat ortaya çıktığında gündeme taşınan Türkiye’nin yapısal değişikliği taleplerinin tekrar ortaya çıkmasına da vesile oluyor. Hal böyle olunca konuyu biraz eskiden alıp günümüze getirmek zorunlu…
Bahsettiğim kupür Hürriyet gazetesinin 21 Mart 2003 tarihli nüshası. Haber Zeynel Lüle imzasını taşıyor. Özetle haberde şöyle deniyor; “Hürriyet, Mayıs ayında AP Genel Kurulu’na sunulacak olan Türkiye Raporu’nu ele geçirdi. Hollandalı muhafazakar parlamenter Arie Oostlander tarafından kaleme alınan raporda, Türk devletinin laik ve Kemalist yapısı sorgulanıyor. Laikliğin farklı tercüme edilmesi ve Kemalizm ideolojisinden arındırılmış yeni bir anayasa yazılması talep ediliyor.”
Bu “Kemalist yapı” tartışması gerek içerde gerek dışarıda defalarca ve yıllarca gündeme getirildi. “Yeni Anayasal Sistem”, “Federasyon” ve hatta “Hilafetin yeniden ihdas edilmesi” gibi onlarca başlık tartışma zeminlerine taşındı.
Yeni Anayasa konusu doğal olarak vatandaşlık tanımına yönelik tartışmaları da hep içerdi. O kadar ki tartışmayı 1924 Anayasası’nın Meclis’te ki görüşmelerine kadar eskiye taşımak mümkün. Bugün artık sosyal medya paylaşımlarında bile sıklıkla yer alan bu tartışma “Türküm, Türkiyeli değilim” cümlesi ile vücut buluyor. Ama aynı tartışmanın yüz yıl önce de yapıldığını hatırlamak gerekiyor. Birinci TMM'de 1924 Anayasası'nın 88. maddesinin görüşüldüğü 20 Nisan 1924 günlü oturumda konu tartışıldı. 1924 Anayasası’nın 88. Maddesi vatandaşlık konusunu içeriyordu. Maddenin taslaktaki ilk hali, “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın Türk itlak olunur…” ifadesini içeriyordu. Uzun tartışmalardan sonra madde üzerinde değişiklik yapılması için üç önerge verildi. Dersim vekili Ferudun Fikri, “Türkiye ahalisi kelimelerinden sonra ‘Tabiyet noktai nazarından’ kelimelerinin ilavesini”; Konya vekili Naim Hazım, “Türk kelimesinin Türkiyeli şeklinde değiştirilmesini”; İstanbul vekili Hamdullah Suphi de “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibarı ile Türk itlak olunur, diye değiştirilmesini” önerdi. Ve madde Hamdullah Suphi’nin önerdiği şekil ile kabul edildi. 24 Anayasası’na göre, “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın, vatandaşlık itibarı ile Türk denir.”
Ne ki aradan geçen zaman içinde önce 1961 sonra da 1982 anayasaları ile madde “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” haline çevrildi. Meraklısına 1924’teki tutanakları okumalarını tavsiye ederim.
Toparlarsak…
PKK’nın kendini lağvetmesini hedefleyen “Terörsüz Türkiye” süreci, Meclis komisyonu ile birlikte bambaşka tartışmaların konusu haline gelerek odağından sapma eğilimi gösteriyor.
Bu durum -daha önce de yazdım- geniş kitlelerde bir öfkenin birikmesine yol açıyor ki bunu son yapılan kamuoyu yoklamalarındaki rakamlarla görebilirsiniz. Bununla birlikte girilen yolu sonuçsuz bırakmak da başka çatışmaların yolunu açar ki her iki halde de elde geri dönüşü ve tamiri imkansız hasarlar kalır…