Kahramanmaraş son üç yılda iki kez yıkıldı: Biri depremle, diğeri ekonomiyle. Depremde yıkılan küçük ölçekli birçok işletme hâlâ normale dönemedi.
Türkiye ekonomisi bugünlerde kimseyi memnun edemeyen bir denge arayışında. Cuma günü Enflasyon Raporu'nu sunan Merkez Bankası Başkanı Karahan’ın ifadelerine bakarsanız, ekonomi ılımlı bir yolda ilerliyor. Talep soğumuş, çıktı açığı dezenflasyonist, beklentilerde iyileşme sürüyor. Ama sanayicilere kulak verirseniz, tablo bir anda değişiyor.
Geçen hafta, Kahramanmaraş Sanayici ve İş İnsanları Derneği'nin (KASİAD) EKONOMİ gazetesi ile düzenlediği Ekonomi Zirvesi’ndeydik. Kahramanmaraşlı sanayicilerle konuştuk. Daha doğrusu onlar içinde bulundukları durumu anlattılar, biz de dinledik.
Bölgenin önde gelen gruplarından Kipaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hanefi Öksüz "41 yıldır böyle bir ekonomik buhran görmedim” diyordu. Aynı ülkede, aynı dönemde, iki ayrı ekonomi hikayesi yaşanıyor. Merkez Bankası fiyat istikrarına odaklanmış durumda; ama üretim, ihracat, istihdam tarafında kırılganlık derinleşiyor.
"Önce depremzedeydik, şimdi ise tekstilzede olduk"
Sanayileşme hikayesi tekstilde başlayan Kahramanmaraş'tan çarpıcı izlenimlerle döndük. Kentte konuştuğumuz bir iş insanı "Önce depremzedeydik, şimdi ise tekstilzede olduk" diye yakınıyordu. Ancak sıkıntı sadece tekstil ve hazır giyim ile sınırlı değil; diğer alanlarda da var. Nitekim Hanefi Öksüz "Sekiz sektördeyiz, hepsi baş aşağı" diyordu.
Anlayacağınız Kahramanmaraş son üç yılda iki kez yıkıldı: Biri depremle, diğeri ekonomiyle. Depremde yıkılan küçük ölçekli birçok işletme hâlâ normale dönemedi. Orta ve büyük ölçekli sanayicilerin önemli bir kısmı ise depremden sonra fabrikalarını ayağa kaldırmayı başardı; fakat şimdi başka bir enkazın altında kalmaktan korkuyorlar: Talep daralması, düşen ihracat geliri ve artan maliyetler…
Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Buluntu "Sanayi tesislerimiz 6 Şubat 2023 depremleri sonrası dinamizmiyle hızla ayağa kalkabildi. Yalnız, şimdi önümüzü göremez haldeyiz" diyor. Vurguladığı nokta önemli: "Sanayimizin dinamizmini kaybetmemesi lazım."
Merkez Bankası’nın Enflasyon Raporu’nda “çıktı açığı dezenflasyonist seviyede”, “talep ılımlı” gibi teknik ifadeler geçiyor. Oysa Kahramanmaraş’ta dinlediğimiz sanayiciler, bu teknik terimlerin ötesinde bir şey söylüyor: “Üretiyoruz ama kazanmıyoruz.”
Zor bir durum. Merkez Bankası haklı olarak fiyat istikrarına odaklanıyor ve buna yönelik bir dezenflasyon politikası uyguluyor. Ancak sanayicilere göre, “Son yıllarda sadece enflasyonla mücadeleye odaklanıldı. Bunu da yalnızca para politikasıyla çözmeye çalışıyoruz. Ekonomide tek bir ayağa odaklanınca, diğer taraflarda tedirginlik oluşuyor.”
Kimseye yaranamayan bir dezenflasyon programı yürürlükte
Dezenflasyon sürecinin olması gerekenden daha yavaş ilerlemesi özellikle sanayi kesiminde bir yorgunluğa yol açtı. Ben buna “yorgunluk” diyorum ama sanayicinin kullandığı kelimeler çok daha sert. Mesela KASİAD Başkanı İsmail Dinçer'e göre “Zor kelimesi bile yaşananı anlatmaya yetmiyor."
Kısacası; kimseye yaranamayan bir dezenflasyon programı yürürlükte.
Aslında bizim hikâyemizi en iyi Paul Volcker anlatmıştı. Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) efsanevi başkanlarından biri olan Volcker’ın dediği gibi, "Enflasyonla başa çıkmanın en iyi yolu, onun oluşmasını önlemektir.”
Çünkü enflasyonun oluşmasına ve kalıcı hale gelmesine bir kez göz yumulduğunda onu tekrar aşağı çekmek çok sancılı ve çok zor oluyor.
