Hiçbir iş, hiçbir sektör kolay değil ama Türkiye’de özellikle sanayici olmanın büyük zorlukları var. Sanayi girişimleri büyük stres altında.
İnsanların zaten kendilerinde hak olarak gördükleri şeyleri onlara sağlarsanız size karşı bir şükran hissi beslemezler. Çünkü zaten olması gerekeni yapmışsınızdır. Bunu yaparak görevinizi yerine getirmekten başka bir şey ortaya koymuş olmazsınız. Onlar da haklarını elde etmiş olur.
İnsanlara, zaten temel hakları olarak kabul ettikleri şeyleri vermeden, onları mutlu etmesini umduğunuz ödül, para, imkan vb. sağlarsanız, yine umduğunuz pozitif sonuçları elde edemezsiniz. Çünkü en temel haklarını vermemiş, zihinlerini arka planda sürekli meşgul eden endişelerini dindirmemiş olursunuz.
Yapmanız gereken, öncelikle rolünüzün gereği olan temel sorumlulukları yerine getirmek ve bunun üzerine gerektiği zaman ve gerektiği ölçüde ek iyileştirmeler, destekler vb. sağlamaktır.
Çalışanları işlerinde motive edebilmek ve onlardan daha yüksek verimlilik alabilmek için, bazı asgari şartları sağlamak gerekir. Bunlardan ilki ve en önemlisi işin kendisidir. İşin toplumsal algısı, çalışanın niteliklerine uygunluğu başta gelir. Fiziksel çalışma koşulları uygun olmayan, iş güvenliğine yönelik önlemlerin zayıf olduğu, ücretin yetersiz olduğu bir işte, çalışanlarınızı motive etmek için ne kadar çaba gösterirseniz gösterin; sonuçta beklediğiniz motivasyon artışını ve buna bağlı olarak daha yüksek verimliliği elde etmeniz pek de mümkün değildir. Çünkü iş ilişkisinde çalışanların haklı olarak beklediği olmazsa olmaz asgari şartlar vardır. Ancak bu şartlar sağlanabilirse onları daha fazla yetki ve sorumluluk, terfi olanakları, takdir ve ödüllendirme gibi araçlar ile motive etmek mümkün olabilir. Bunları yaklaşık 60 yıl önce söyleyen Frederick Herzberg, motivasyon ve iş tatmini literatüründe Maslow’dan sonra ismi en çok anılan kişidir.
Herzberg’in çalışma hayatı için ortaya attığı bu fikirler, işe yönelik olma ve bireysel boyutta uygulanabilmenin yanında, farklı alanlarda ve toplumsal düzeyde de örneklerini görebileceğimiz yansımalara sahip. Öğretmen-öğrenci, devlet-vatandaş, devlet-iş dünyası, devlet-devlet, arkadaşlık ve hatta eşler arası ilişkilerde de buna tanık olabiliriz. Kısa zaman öncesine kadar damat adaylarında aranan temel özellikleri hatırlayın: “İçkisi-kumarı yok, sigortalı işi var.” Bunlar, evlenmek için bir erkekte aranan temel yeterliklerdi.
Hiçbir iş, hiçbir sektör kolay değil ama Türkiye’de özellikle sanayici olmanın büyük zorlukları var. Arsa bedelinden işgücü maliyetine, kalifiye işgücü bulmaktan enerji bedellerine, vergi dilimlerinden sık değişen vergi mevzuatına, kredi faizinden kredinin kendisini bulabilmeye ve özellikle son yıllarda her alanda artan Çin malları baskısına kadar sanayi girişimleri büyük stres altında.
“Acaba devletimiz, farklı alanlarda teşvik vermeden önce, bu yapısal sorunlardan kendisi ile ilgili olanlarda iyileştirmeler yapsa, iş dünyasının beklentilerini daha fazla karşılamış olmaz mı?” ve “Acaba iş dünyası, yaşadıkları sıkıntıları atlatabilmek adına devletten teşvik, ucuz kredi, istisna vb talepler yerine sıkıntılara neden olan sorunların çözümünü talep etse daha doğru olmaz mı?”