Elektrikli mobilite devriminin ortasında, sektöre sonradan giren Çinli markalar hızla teknoloji, fiyat ve tasarım alanlarında pozisyon kazanırken; Avrupa'nın köklü üreticileri ise yalnızca mühendislikle değil, kültürel sermayeleriyle de sahaya çıkıyor. Renault’nun, artık otomobil üretmeyen eski dev fabrikası Flins’te 2027 sonunda açmayı planladığı “miras” merkezi, işte bu stratejik mücadelenin en güçlü sembolü olacak.
Bugüne dek arşivlerini perde arkasında tutan Renault, ilk kez, 127 yıllık tarihini modern, deneyimsel bir mimariyle kamuoyuna açmaya hazırlanıyor. Üstelik bu adım, yalnızca geçmişe övgü değil; Çinlilere karşı net bir mesaj: “Elektrikli araç üreten çok olur, ama tarihi olan azdır.”
Flins’te inşa edilecek 11.500 metrekarelik bu kompleks, klasik otomobillerin sergilendiği bir müzeden çok daha fazlası… İçeride yalnızca 600 araç değil; aralarında Louis Renault’nun Type A modeli, Marne taksisi, FT panzeri ve Grand Prix araçları gibi tarih yazmış makineler, ayrıca 2.400 metrelik arşiv belgeleri, tasarım eskizleri, Robert Doisneau gibi fotoğrafçılardan sanat eserleri ve Renault’nun 1930’lardan günümüze sanayiyle sanatı buluşturma hikayesi de var. 1898’de başlayan, bir markanın ötesine geçerek modern toplumun aynası haline gelen yolculuğu…
Batarya kapasiteleri, yazılım güncellemeleri ve agresif fiyat politikalarıyla yükselen Xiaomi veya Xpeng gibi Çinli genç rakipler bugün etkileyici teknolojik inovasyonlara imza atıyor olabilir. Ancak Renault’nun kurumsal hafızası, yalnızca Fransız otomotiv tarihine değil, sosyal değişimlere, savaşlara, kentleşmeye, kültüre ve sanata da tanıklık etmiş bir anlatı sunuyor. Geçmişi arşive hapsetmeyecek, yaşayan bir kültür olarak geleceğe taşıyacak Flins projesi, örneğin ziyaretçilerin bir F1 motorunu çalıştırabilmeleri, restore edilen araçları canlı izleyebilmeleri, hatta tarihi modelleri sürme fırsatı gibi, bu birikimi deneyimsel olarak aktaracak.
Mimar Jacob Celnikier’in, Renault’nun 1952’den beri 18 milyon araç üretmiş devasa Flins fabrikasına referans veren dikey çizgili binası, bir endüstri mabedi gibi tasarlanmış. 600 araç, 15 metre yüksekliğinde raflı duvarlarda 5 kat, 13 sıra halinde dizilecek. Cam açıklıklar sayesinde dışarıdan dahi serginin bir kısmı görülebilecek. Sergi içeriği, 1930’ların Viva Grand Sport modelleriyle Doisneau’nun kareleri eşleştirildiği, sanayi-sanat etkileşiminin temsili eserler olan Arman, Vasarely, Erró gibi sanatçıların işlerinin yer aldığı temalara ayrılacak. Ayrıca “Art Factory” isimli Flins’in sanatsal rezidans atölyelerinde çağdaş sokak sanatçıları, yeni işler üretmeye başlamış bile…
Mekanın tam kalbinde yer alacak 2.000 m²’lik camla çevrili restorasyon atölyesi, Renault Classic ekibinin canlı olarak çalıştığı bir laboratuvar olacak. Amaç yalnızca modelleri sergilemek değil, bugün yüzde 55’i yola çıkabilecek durumda olan müze sakinlerinin tamamının çalışır hale getirilecek. Fazla olan modellerse, 2025’in sonunda Artcurial müzayedelerinde satılarak, koleksiyonun yenilenmesinde finansal sürdürülebilirlik oluşturacak.
Geçmişiyle, kültürüyle ve bellekteki yeriyle kimliğini inşa eden Renault, bu yatırımıyla bir ürün gamı değil, gücünü tarihinden aldığı bir kültür katmanı oluşturuyor; mobiliteyi yalnızca taşımacılık değil, toplumsal bir deneyim olarak yorumladığını belgeliyor.
Çinlilere karşı “Geleceği kodlayan markalar olabilir; ama geçmişi olanlar, geleceği inşa eder.” denilse de; artık ürün değil, kültür inşa edecek Flins’teki bu dönüşüm ile asılında tüketiciye “Sadece ne satın aldığınızı değil, neyin parçası olduğunuzu da düşünün.” deniliyor.