Türkiye’de perakende ve hizmet sektöründe giderek artan işyeri yoğunluğu, rekabetten çok verimsizlik ve düşük ciro üretiyor.
Geçtiğimiz hafta Avrupa’da açıklanan bir veriyi incelerken, uzun zamandır aklımda olan bugünkü konu hakkında yazmaya karar verdim. Merak ettiğim şey şu: acaba Türkiye’de perakende ticaret tarafındaki işletme sayısı çok mu? Ya da bu alanda bir verimsizlik var mı?
Bunu merak etmemin nedeni TESK’in periyodik olarak açıkladığı, İllere Göre İşyeri verileri. Kasım 2025 itibarı ile Türkiye’de esnaf ve sanatkârlara ait 2 milyon 553 bin işyeri var. Nüfusa oranlanınca her 100 kişiye 2,67 işyeri düşüyor.
Detaylara girmeden önce kısa bir hatırlatma yapmama müsaade edin. Önceki birkaç yazımda değinmiştim: ülkemizde sanayi işletmelerinin sektörel dağılımı ile dünyanın ve Türkiye’nin bugünkü ekonomik gerçekleri arasında bir uyuşmazlık var. Geleneksel ve düşük teknolojili sektörlerde bir yığılım, buna karşılık daha yüksek katma değerli, daha yüksek teknolojili ama bir taraftan da daha fazla sermaye gerektiren sektörlerdeki işletme sayısında ise zayıflık görüyoruz. Bundan ayrı olarak, sanayi tarafında, ortalama işletme büyüklüğü, ortalama ciro gibi göstergeler de kendimize rakip gördüğümüz ülkelerdekine göre daha düşük.
Şimdi benzer bir kıyaslamayı “dükkanlar” için yapalım.
Geçen hafta açıklanan 2024 verilerine göre AB’de, 33,2 milyon mikro ve küçük işletme var ve bunlar toplam işletmelerin %99’unu oluşturuyor. Bu işletmeler 80 milyon istihdam ile toplam istihdamın %48,5’ini, 13,5 trilyon dolar ciro ile toplam cironun %31,5’ini yaratıyor.
Türkiye için 2023 verilerine göre 3,7 milyon mikro ve küçük ölçekli işletme, AB’de olduğu gibi toplam işletmelerin %99’unu oluşturuyor. Bunlar 10,6 milyon kişiyi istihdam ediyor ve toplam istihdamın %55’ini sağlıyor. 1,1 trilyon dolar ciro ile ise toplam cironun %44,5’ini yaratıyorlar. Yani AB ülkeleri ile kıyasladığımızda mikro ve küçük ölçekli işletmelerin istihdamdaki payı daha yüksek, cirodaki payları daha düşük.
Perakende ticaret, kafe ve restoran işletmeleri konusuna biraz daha detaya girelim. Hemen hemen tüm şehirlerimizde 400 metrelik bir sokak/cadde üzerinde 10 tane kafe, 4-5 tane restoran, 4-5 tane cep telefonu ve aksesuarı satıcısı, 4-5 bakkal vb. var. Size de öyle gelmiyor mu? Bu işyeri enflasyonu, girişimcilere zarar vermiyor mu?
TÜİK verilerine göre ülkemizde perakende ticaret alanında 802 bin girişim var. Bu girişimlerin ortalama yıllık cirosu 177 bin dolar. Perakende ticarette en büyük paya sahip alt sektörlerden biri bakkallar ve sayıları 180 bine yakın. Ayrıca 50 bine yakın market var. Pek çok ülkede 1000 kişiye, 2000 kişiye bir bakkal-market düşerken bizde aşağı yukarı her 400 kişiye bir market-bakkal düşüyor. Kafe ve restoran tarafında ise 263 bin işyeri var. Aşağı yukarı her 330 kişiye bir restoran-kafe düşüyor ve bunlar yılda ortalama 77 bin dolar ciro yapıyor.
Ciro verilerini tartışabilirsiniz, firmalar gerçek beyanda bulunmuyor diyebilirsiniz ama asıl sorun bu değil. Asıl sorun işyeri sayısındaki fazlalık ve buradaki sorun büyük oranda girişimcinin rekabet anlayışında.
Bu veriler bana, sanayi tarafında olduğu gibi perakende tarafında da verimsiz bir kaynak dağılımı olduğunu ve bunun firmaları mali açıdan daha kırılgan hale getirdiğini söylüyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
Son olarak şunu da ekleyeyim. Yazının başında TESK verilerine göre Türkiye’de her 100 kişiye 2,67 işyeri düştüğünü belirtmiştim. Bu, ülke ortalaması… Aydın, Artvin, Antalya, Çanakkale, Muğla, Denizli, Uşak gibi illerde oran yüzde 4’ün üzerinde. İlleri görünce, hemen aklınıza bunun önemli bir nedeninin turizm olduğu gelmiş olmalı. Öyle olsa bile verimlilik konusundaki tespitimizde yanılıyor olamayız.