Merkez’in politika faizi olan haftalık repo oranını 200 baz puan kadar düşürmesini, koridor aralığını ise -1,5/+3,0’te tutmasını bekliyorum.
Daha 2 hafta önceki yazımda, makro verilere bakarak MB’nin bu ay faiz indirimine gideceği öngörüsünde bulunmuştum. Ancak İsrail’in İran’a saldırmasıyla birlikte olayın seyri bir miktar değişmiş gözüküyor. Öte yandan olaylara piyasalar açısından bakarsak, şu ana kadarki tepkilerin çok büyük boyutlarda olmadığını da söyleyebiliriz. Bizim açımızdan en kritik olan enerji fiyatları. Savaş öncesinde Brent petrol 65 dolarlardayken, dün itibarıyle 77 dolara yaklaşmıştı. Tabii ki bir haftada %20’ye yakın artış az değil. Ancak savaşın dünya petrol üretiminin %30’unun yapıldığı Körfez bölgesinde cereyan ettiği dikkate alınırsa, bu çok da büyük bir artış değil.
Piyasaların bu göreceli tepkisizliğinin nedenlerinden biri de herhalde İran’ın gücünün oldukça sınırlı olduğunun ortaya çıkmış olması. Attıkları balistik füzeler dışında kısa vadede yapabilecekleri hiç bir şey yok. Kendilerini destekleyecek hiç kimse de yok. Arap Birliği zaten İran’ı bir rakip olarak görüyor. Rusya Ukrayna bataklığına girmiş vaziyette. Çin ise tam Amerika’yla işleri yoluna koymuşken buralara asla bulaşmaz. Açıkçası savaş İsrail ne zaman isterse o zaman bitecekmiş gibi gözüküyor. Piyasalar da böyle yorumlamış olmalı ki, tepkiler oldukça kısıtlı kaldı.
Merkez Bankası 22 Mayıs’ta yayınladığı senenin 2. Enflasyon Raporu’nda 2025 için petrol fiyatı tahminlerini 76,5’ten 65,8’e düşürmüştü. Şimdi, ister istemez yılın 2. yarısında başka bir senaryoyla karşı karşıya. Ancak, fiyatların bugünkü seviyelerde kalması durumunda TÜFE’nin %1 kadar etkilenmesi söz konusu olacaktır, bunun da MB’nın faiz indirim zamanlamasını çok da etkilememesi gerekir. Eğer fiyatlar önümüzdeki aylarda daha fazla yükselirse, MB faiz indirim sürecini duraklatabilir. Ancak bugün onu yapması bence yanlış olur.
Rezervde 3,5 milyar dolarlık bir azalma alarm verici değil
Benim daha kritik bulduğum konu ise döviz dengeleri. Piyasaların ilk tepkisiyle Cuma günü rezervlerde 5,5 milyar dolar kadar bir azalma yaşandı. Ancak, Salı günü bunun 2 milyar doları geri konmuştu bile. Toplamda 3,5 milyar dolarlık bir azalma alarm verici değil. Öte yandan yeni gelen Ödemeler Dengesi istatistikleri biraz daha menfi. İlk 4 aydaki kümülatif cari açığımız 20,3 milyar dolar olmuş. Bunun önemli bir kısmı Nisan’da görülen 7,4 milyar dolarlık açık. Bu açığın 3,1 milyar doları altın ithalatından kaynaklanıyor. (İlk 5 aylık altın ithalatımız ise 9,7 milyar dolar). Her ne kadar altın fiyatı bir miktar geri çekildiyse de eğer riskler artarsa tekrar artış görülebilir. Bu durum aslında hem MB’nin, hem de vatandaşın elinde bulunan altın stokunu değerli hale getirse de, altın talebini de artıracağı için döviz nakit akışı açısından menfi olacaktır.
Bütçe, tahmin ettiğim gibi mayıs ayında ciddi miktarda fazla verdi. Enflasyonla savaşta maliye politikasının sıkı olması gerektiğini hep vurguluyoruz. Bu bakımdan gelecek ayların bütçe dengesi de önemli olacak. Buradaki kritik nokta bütçenin iyi olması için ekonomik aktivitenin de belirli bir canlılıkta olmasının gerekliliği. İlk 5 ayda bütçe gelirlerinin %45’e yakın artmış olmasının altında biraz da ekonomik aktivitenin (en azından sıkı para politikasının öngördüğünden) bir nebze daha iyi olması yatıyor. Bu arada, “ama pek çok sanayici kan ağlıyor” şeklinde itiraz edenler olacaktır. Ancak konuyla ilgili bankacılık ve finans verilerine baktığımızda, durumun eski daralma dönemlerine göre daha iyi olduğu görülüyor. (Ör: Takipteki Alacaklar/Krediler rasyosu Nisan sonu itibarıyle sadece 2,03’te. Bu rasyo 2019 sonunda 5,4’e kadar çıkmıştı.)
Enflasyonla ilgili kritik beklentilerden biri de Yaz aylarında gıda fiyatlarının nasıl seyredeceğiydi. Şu ana kadar yaş sebze-meyvede beklendiği kadar artış görülmedi. (Don nedeniyle fiyatı en çok yükselen ürün olan kiraz TÜFE sepetinde yer almıyor!) Geçen sene Haziran’da TÜFE %1,67 gelmişti. Akaryakıt artışlarını da dikkate alırsak bu ay bu oranı geçmemiz, ve manşet enflasyonun uzun zaman sonra yükselmesi ihtimal dahilinde. Ancak geçen sene sonraki 5 ayın ortalama artış oranı % 2,8 olmuştu. Bu nedenle bu sene de bir ay duraklama olsa da sonraki aylar düşüş devam edecektir.
Sonuçta Merkez’in politika faizi olan haftalık repo oranını 200 baz puan kadar düşürmesini, koridor aralığını ise -1,5/+3,0’te tutmasını bekliyorum. Her şeyden önce bu hareketin piyasa ve sanayi kesimi üzerindeki sinyal etkisi daha fazla. Koridorun daraltılması nihayetinde daha teknik bir konu ve kamuoyunda pek bir karşılık bulmayacaktır.