Bu yaz temmuz ve ağustosta şimdiye kadar hiçbir yaz döneminde görülmeyen fiyat artışları yaşandıktan sonra gözler artık sonbahara, ilk etapta da eylül ayına çevrildi. Acaba temmuz ve ağustostaki gibi yüzde 9.49 ve yüzde 9.09’a yakın bir oran mı bizi bekliyordu, yoksa normale dönüş sayılabilecek daha düşük bir artış mı söz konusu olacaktı?
Eylül ayının üçte ikisi geride kaldı ve şimdiye kadar oluşan veriler ve göstergeler, eylülde önceki iki aydaki boyutta bir fiyat artışı gelmeyeceğine işaret ediyor. Ancak bu demek değil ki çok düşük bir oran görme şansımız var. Eylülde, olsa olsa önceki iki ayın yarısı düzeyinde bir artışta kalınmasını beklemeyebiliriz.
İki etkende olumlu gelişme…
Enflasyonun temel belirleyicisi iki kalem ya da iki etken olduğunu hep vurguluyoruz; döviz kuru ve akaryakıt fiyatları…
Önce akaryakıt fiyatlarına bakalım…
Akaryakıta eylül ayında önceki aylara kıyasla çok daha az zam geldi. Bugün için geçerli fiyatların ay sonuna kadar değişmeyeceği varsayımıyla yapılan hesaplama, bu ay benzinin ay ortalaması bazında yüzde 2.4, motorinin yüzde 4.9, otogazın ise yüzde 7.9 zam gördüğünü ortaya koyuyor. Bir kıyaslama için ağustosun zam oranlarını da hatırlatalım. Geçen ay benzin fiyatı yüzde 21, motorin fiyatı yüzde 26, otogaz fiyatı ise yüzde 28 artış göstermişti.
Dolayısıyla bu ayki akaryakıt zammında ağustosla neredeyse kıyaslanamayacak bir yavaşlama var. Üstelik ayın kalan günlerinde zam gelse bile, bu zam ortalamaya ancak üçte bir düzeyinde etki edecek. Yani ortalama artışın ağustosun çok altında kalacağı kesin.
Ancak akaryakıt zammının diğer mal ve hizmetlere etkisi tabii ki yalnızca zammın yapıldığı ayla sınırlı değil. Zamana yayılan bir geçişkenlik var. Bu yüzden de, eylül zammı düşük kalsa bile, ki şimdilik öyle görünüyor, temmuz ve ağustostaki yüksek akaryakıt zammının diğer mal ve hizmetlere yansıması bu ay da devam edecektir.
Ama en azından eylül ayı için şöyle bir olumlu etki söz konusu. Akaryakıt zamlarının TÜFE’ye olan doğrudan etkisi çok çok sınırlı kalacaktır.
Döviz “şimdilik” yatay
Dolar bu ay yatay seyrediyor. Aslında ağustos için de yataya yakın bir seyir olduğu söylenebilir. Merkez Bankası doları tutma konusunda çok mahir…
Dolar mevcut düzey değişmediği takdirde eylül ayı ortalamasında ağustos ortalamasına göre değişmeyecek, hatta yüzde 0.2 gibi bir gerileme gösterecek. Doların temmuzda yüzde 15, ağustosta ise yüzde 2 arttığı dikkate alınırsa eylüldeki bu düzey fiyatlar için olumlu bir etki doğuracak, en azından olumsuzluk kaynağı olmayacak.
Ancak akaryakıtta olduğu gibi dövizde de fiyatlara yansıma yalnızca artışın yaşandığı ayla sınırlı değil. Dövizdeki artış zamana yayılarak tüm mal ve hizmetler için bir zam kaynağı olacaktır. Dolayısıyla temmuzdaki yüzde 15’lik artıştan bile eylüle bir yansıma beklenmelidir. Ama tabii ki etki giderek yavaşlayacaktır.
Merkez Bankası’nın rolüne dikkat!
Döviz ve akaryakıt fiyatları eylülde ılımlı bir seyir izlemekle birlikte Merkez Bankası’nın politika faizine ilişkin kararla birlikte gidişat olumlu ya da olumsuz yönde belirgin bir değişiklik de gösterebilir.
Bugün saat 14.00’de Para Politikası Kurulu’nun açıklamasıyla yeni faiz oranını öğreneceğiz. Dün de vurguladığım gibi piyasadaki ağırlıklı beklenti faizin 5 puanlık artışla yüzde 30’a çıkarılacağı yönünde. Faiz bu düzeyde belirlenirse piyasaya etkisi nötr olacaktır. Yüzde 30’un altındaki faiz beklentileri bir anda bozabilir, yüzde 30’un üstündeki bir faiz ise çok daha başka anlamlar taşır.
Faiz hele hele hiç ihtimal verilmemekle birlikte sabit tutulursa “yandı gülüm keten helva“!
O durumda eylül için ne yüzde 5 enflasyon tahmininin önemi kalır, ne zaten şimdi bile çok zor görülen yüzde 65’lik yıl sonu tahmininin.
Hatta daha ötesi, “Enflasyonla mücadele ediliyor mu, ediliyormuş gibi mi yapılıyor” tartışması biter, “Ediliyormuş gibi yapıldığı” görüşünde herkes birleşir.
Bu yıl sonunun tahminin yanında yine zaten tartışmalı olan 2024’ün yüzde 33’üne de kimse inanmaz.
Fiyatlar tırmanışa geçer
Merkez Bankası’nın faizine ilişkin ağırlıklı beklentinin yüzde 30 olduğunu belirttim. Ancak Merkez Bankası artışı 7.5 puan, hatta 10 puan düzeyinde tutarsa bu da pek şaşırtıcı olmaz.
Enflasyonla gerçekten mücadele edilmek isteniyorsa biz bu faizi 35’lere, 40’lara çıkarmak durumundayız zaten. Ya bir an önce çıkarır ve mücadelede kararlı olduğumuzu gösteririz ya da küçük artışlarla gider ve adeta ipe un seriyor görüntüsü veririz.
Mevcut koşullarda bile, yani yarından sonra faizin ne çok olumlu, ne çok olumsuz etkileyeceği koşullarda bile eylül için yüzde 5 dolayında bir enflasyona gidiyoruz. Eylülde yüzde 5 artış yaşanırsa dokuz aylık oran yüzde 50 olacak demektir. Bu da yıllık tahmin olan yüzde 65’i aşmamak için son üç ay toplamında yüzde 10’luk bir marj kaldığı anlamına gelir.
Unutmayalım; normal yıllarda bile fiyatların en yüksek artış gösterdiği ay olan ekim bu dönemin içinde.
TÜFE artışını en çok tetikleyecek gelişme ise kışa girişle birlikte doğalgaz hesabının bir anlamda eskiye dönecek olmasından kaynaklanacak. TÜİK bu konuya mayıs ayında yaptığı açıklamada zaten işaret etmişti.
Eylülde yüzde 5 dolayında gerçekleşmesi beklenen enflasyon için artık yapılabilecek bir şey yok. Yeter ki önümüzdeki ayların oranlarının zirve yapmasına yol açacak yanlış adımlar atmayalım. İşte ilk adımı da bugün göreceğiz; bakalım yanlış mı olacak, doğru mu?