“Net sıfır” artık küresel şirketler için bir tercih değil, bir norm. Ancak normların hayata nasıl geçtiği sorusu hâlâ net değil. EY’nin yayımladığı Küresel İklim Eylem Barometresi 2025, şirketlerin iklim hedefleriyle gerçek uygulamalar arasındaki mesafenin kapanmadığını, hatta bazı alanlarda açıldığını gösteriyor.
Araştırmaya göre, 50 ülke ve 13 sektörden 850’den fazla şirketin yüzde 64’ü net sıfır geçişi için bir plana sahip. Kağıt üzerinde bakıldığında bu oran umut verici. Ancak detaylara girildiğinde tablo hızla değişiyor: Şirketlerin yalnızca yüzde 12’si yeni geçiş planları geliştirerek ya da mevcut planlarını kamuoyuyla paylaşarak somut bir ilerleme ortaya koymuş durumda. Bir başka deyişle, hedef var ama yol haritası çoğu zaman ya zayıf ya da görünmez.
Bu tablo, iklim eyleminin şirket stratejilerinde hâlâ “niyet” düzeyinde kaldığını düşündürüyor. Net sıfır söylemi hızla yayılırken, bu hedefleri küresel sıcaklık artışını sınırlayacak güçte planlara dönüştürmekte aynı hız görülmüyor.
Riskler biliniyor, etkileri ölçülmüyor
Barometre, şirketlerin iklim risklerinin farkında olduğunu da ortaya koyuyor. Araştırmaya katılan işletmelerin yüzde 68’i karbonsuzlaşma sürecine bağlı geçiş risklerini ya da aşırı hava olayları gibi fiziksel riskleri değerlendirdiklerini belirtiyor. Ancak bu risklerin finansal etkilerini raporlayan şirket oranı yalnızca yüzde 17. Bu fark, iklim risklerinin hâlâ soyut bir “çevresel mesele” olarak ele alındığını; bilanço ve nakit akışı gibi temel finansal göstergelere yeterince entegre edilmediğini gösteriyor. Oysa iklim krizi artık geleceğin değil, bugünün finansal riski.
Karbon kredileri kolay bir çıkış mı?
Araştırmanın dikkat çekici başlıklarından biri de karbon kredilerine artan bağımlılık. Net sıfır hedefi bulunan şirketlerin yüzde 63’ü, bu hedeflere ulaşmak için karbon kredilerine başvurduğunu söylüyor. Özellikle finansal hizmetler ve ulaşım gibi karbonsuzlaşmanın zor olduğu sektörlerde bu oran daha da yükseliyor.
Buradaki temel soru şu: Karbon kredileri geçiş sürecinin bir aracı mı, yoksa emisyon azaltımının yerine geçen bir kolay yol mu? Barometre bulguları, birçok şirketin gerçek emisyon azaltımlarındansa dengeleme mekanizmalarına yaslandığını düşündürüyor.
Hedefler revize ediliyor, genellikle aşağı yönlü
İklim hedefleri de sanıldığı kadar sabit değil. Araştırmaya katılan şirketlerin yüzde 34’ü; finansman koşulları, regülasyon belirsizlikleri veya piyasa baskıları nedeniyle iklim hedeflerini yeniden gözden geçirdiğini belirtiyor. Bu revizyonların önemli bir kısmı hedeflerin zayıflatılması ya da hedef tarihlerinin ötelenmesiyle sonuçlanıyor. Bu eğilim, iklim hedeflerinin hâlâ ekonomik dalgalanmalara karşı kırılgan olduğunu gösteriyor. Oysa iklim stratejileri, tam da bu tür belirsizliklere dayanıklı olacak şekilde kurgulanmalı.
Yönetişim en zayıf halka
Barometre, yönetişim başlığında da ciddi boşluklara işaret ediyor. Şirketlerin büyük bölümü fiziksel risklerin operasyonlarına etkisini analiz ettiğini söylese de, bu riskleri yönetmeye yönelik somut önlemleri hayata geçirenlerin oranı yüzde 44’te kalıyor. Daha çarpıcı olan ise yönetim kurulu düzeyindeki sahiplenme eksikliği. Şirketlerin yalnızca yüzde 8’inde sermaye tahsisini, yüzde 21’inde hedef belirlemeyi ve yüzde 41’inde ilerleme takibini gözeten bir yönetim kurulu yapısı bulunuyor. İklim eylemi, stratejik karar alma süreçlerinin merkezine yerleşmediği sürece bu tabloyu değiştirmek zor.
Eylemsizliğin bedeli ağır
EY’nin barometreyle birlikte paylaştığı analiz, iklim risklerine karşı hareketsiz kalmanın maliyetini de net biçimde ortaya koyuyor: İklim risklerini yönetmeyen şirketler, yıllık gelirlerinin yüzde 15’ine kadarını kaybetme riskiyle karşı karşıya. Bu veri, iklim eyleminin bir “maliyet kalemi” değil, doğrudan finansal dayanıklılık meselesi olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
“İklim eylemi yarının rekabet avantajı”
EY Türkiye Şirket Ortağı ve İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Hizmetleri Lideri Ece Sevin, barometre sonuçlarını değerlendirirken şu noktaya dikkat çekiyor: Dünya ısınmaya devam ederken, iklim değişikliği yalnızca çevresel değil; ekonomik ve finansal istikrarı da tehdit eden bir başlık. Bu nedenle bugün iklim eylemlerini somut adımlara dönüştüren şirketler, yarının liderleri olacak.
Yakın Plan’dan bakıldığında ise tablo net: Net sıfır hedefleri artık bir vitrin unsuru olmaktan çıkmak zorunda. Asıl mesele, bu hedefleri ölçülebilir, finanse edilebilir ve yönetişimle desteklenen geçiş planlarına dönüştürmek. Aksi halde “net sıfır” söylemi, küresel iklim krizinin ağırlığı altında hızla içi boşalan bir vaade dönüşme riski taşıyor.
İKLİM EYLEMİNDE LİDERLİK İÇİN 5 KRİTİK ADIM
1- İddialı ama ulaşılabilir hedefler belirlemek ve sermayeyi iklimle bağlantılı yatırımlara yönlendirmek
2- Paris Anlaşması’yla uyumlu, şeffaf ve uygulanabilir geçiş planlarını kamuoyuna açıklamak
3- Karbon kredilerine bağımlılığı azaltmak ve iç karbon fiyatlamasını stratejik bir araç olarak kullanmak
4- Kapsam 3 emisyonlar için tedarik zinciriyle birlikte hareket etmek 5 Yapay zekâyı sorumlu ve stratejik biçimde sürece dahil etmek.
5- Yapay zekâyı sorumlu ve stratejik biçimde sürece dahil etmek.