Levent ALKAN
Trump ve cumhuriyetçiler açısından bakarsak iki yıl kritik. İyi değerlendirmesi gerekecek, çünkü iç siyaset pek de dikensiz gül bahçesi değil. İki yıl sonra da çetin bir dönemeç var. Tablo değişirse riskler de değişir ancak, güvenoyu alınırsa dünyayı farklı bir risk seviyesi karşılar. Önce şu soruyu yanıtlamaya çalışalım:
Trump neden kazandı?
İ) Gelir adaletsizliğinin aşırı yüksek seviyelere ulaşmış olması
ABD gini katsayısı 1945-70 döneminde gönenç yıllarını yaşadı. 2023-1970 arasındaki 53 yıldaysa gini katsayısı ve dolayısıyla gini katsayısı sürekli arttı. Üstteki gini katsayısı grafiğinde görüldüğü gibi orta sınıf hayli zorlandı. Ülkede çok uzun dönemlere yaygın bir gelir adaletsizliği ve bunun oylara kadar uzanan etkisi de kaçınılmaz oldu.
İİ) Kutuplaşma:
- a) ABD’nin yapısı gereği kutuplaşması olan bir ülkeydi. Hatırlarsanız, 2008 küresel sistemik krizinden sonra kurtarma operasyonlarının maliyeti orta sınıfın üstüne yüklenmişti. Bu kriz Avrupa borç krizini de tetiklemişti. Ardından uzun süreli küresel durgunluk kaçınılmaz olmuş ve bu da kutuplaşma için oldukça uygun bir ortam yaratmıştı.
- b) COVID-19 döneminde yaşanan yetersizlik, birinci Trump döneminin en kötü tecrübesiydi. Gelin görün ki Biden döneminde de hiçbir şey yapılamamış olması, olumsuz algıyı Biden yönetimine taşıdı.
- c) Eğitimden sanata her alanda belirginleşen “vogue kültürü” ile büyük ölçüde kutuplaştı.
iii) Sisteme olan birikmiş öfke, Trump’a yönelen suikastlar ve yargısal süreçler, gerçeküstü algısal yönetimi besledi. Diğer bir değişle, Trump mağdur oldu. Mağdur olmanın politik kazanca dönüşmesini bana göre, “beni öldürmeyen şey, güçlendirir” etkisi sağladı. Bazı görüşlere göre (Hasan Ünal) Trump, başkanlık koltuğuna otursa da öldürülme ihtimali oldukça yüksek.
iv) Göçmenler dünyanın her yerinde olduğu gibi ABD’de de derin gelir adaletsizlik sorunları biriktirdi. Seçmenler de ilk fırsatta uyarılarını yapmış oldular.
Trump nasıl bir kapıyı araladı?
Trump’ın zaferi küresel arenada yeni bir sayfa açtı. Cumhuriyetçilerin senatoyu da almış olması, siyasi bütünlüğü sağlayarak tam kadro çalışabilme olanağı yarattı. Amerika’yı yeniden büyük yap (make america great again) sloganının içinin nasıl doldurulacağı belirsiz. Seçim öncesi, Ukrayna – Rusya için ödeme yapmak istenmediği belirtildi. Burada soru işaretleri var; DJ Vance hiçbir harcama yapılmamasını savunurken, Mike Pompeo 600 milyar USD desteği uygun görüyor. Küresel anlamda da büyük sıcak temaslarla örülü savaşlardan kaçınacağı öngörülüyor. En azından bunu hedefleyen bir yönetim stratejisi örgüsü ortaya koyacağını ancak, bunu başarıp başaramayacağını bilmiyoruz. Bu politik duruş, Amerikan müesses nizamıyla nasıl bir uyum sağlayacak? En kritik nokta burası olsa gerek. Burada biraz geçmişe dönelim. II. Dünya Savaşı’nın hemen sonrasına gidelim. Savunma endüstrisindeki değişime odaklanalım. 1945-1990 arasındaki 45 yıllık dönemde toplam 367 milyar ABD Doları savunma harcaması yapılmıştı. Oysa George Walker Bush, 2004’te bundan 50 milyar ABD Doları fazla savunma harcamasını bir yılda kullanmıştı. Son 23 yılın toplamında, diğer bir ifadeyle 2001-2023 dönemi için 8 milyar ABD Doları devlet bütçesiyle dev bir endüstri yaratılmış oldu. 2023’ün savunma bütçesi de aynı ivmede artışını sürdürmüş yılı 790 milyar ABD Doları ile tamamlamıştı.
Bu arada, küresel ekonomide risk düzeyi bir üste seviyeye taşındı bile. Trump’ın ithalatta vergileri yükseltilecek olması, aynı anda yerli üreticilere de daha fazla teşvik sunulması yoluyla yerli üreticinin gelirleri artırılacak. İthalat duvarlarının yükseltilip, iç teşvik destek sağlanması sermayedarın gelirlerini katlayacak. İlk baştaki büyümenin yarattığı artık değerin paylaşımı konusunda Cumhuriyetçilerin saadet zinciri kopacak gibi görünüyor. Artık değeri, kapitalist sistem işgücüne içerde istihdam yaratacak, diye öngörüyor. Sıkıntı işte burada başlayacaktır. Bu öngörü aşırı iyimserlik (wishfull thinking) içeriyor. Bir seri açmaz riski barındırıyor. Buna çağlayan modeli de deniliyor. Önce nüfusa göre gelirin en üstteki %25’i kazanarak çağlayanın tepesinden gelir akışını aşağı doğru bırakıyor. Akışın kademe kademe en alttaki %25’e kadar yayılacağı varsayılıyor. Gerçekte bu beklenen etki yerine en üstteki %25 kazandığını; Çin’de, Güney Kore’de, Hindistan’da, Doğu Avrupa ya da Latin Amerika’da değerlendirmeyi daha karlı buluyor. (return on invested capital) Hukukun üstünlüğünün olduğu her yeri fırsat olarak görerek parayı dışarda değerlendiriyor. Tüm bunlar olurken, ABD maliye yönetiminin bütçe açığı artıyor. Artan bütçe açığı, kamu kesiminin borçlanma gereğini (PSBR) şişiriyor. Hazine’nin daha yüksek faizle borçlanması, orta ya da uzun vadede küresel enflasyonun tetiklemesi riski bulunuyor. Adına ekonomik savaş denen küresel tehdit, cephanelikteki yerinden çıktı. Atışa hazır konuma geldi. Uluslararası finansal, endüstriyel, teknolojik savaş toplam dünya ticaretini aşağı çekmeye hazırlanıyor.
Trump’la küresel arenada yaşanan hızlı değişim
Trump depremi küresel ölçekte köklü değişiklikler yarattı. Afrika’da huzursuzluk arttı. Nijerya’dan 20 milyon göçmen çıkması olasılığı arttı. Göçmen akını Avrupa ile geri kabul anlaşması olan Türkiye için tam bir felaket senaryosu niteliğinde. Mayınlardan temizlenmiş sınırlarımızdan kısa sürede 20 milyon göçmen bulabiliriz. Pakistan’da tren istasyonunda 26 kişi öldürüldü. Buradan da İran üzerinden 2 milyon göçmeni sınırlarımızda bulabiliriz. Çin 10 trilyon yuan ($1.4 trilyon) yerel yönetimleri (belediyeleri) desteklemeyi kararlaştırdı. Bilindiği üzere Trump seçilirse Çin’e yönelik ithalat vergisini %60’a çıkartacağını duyurmuştu. Yeni dönemin ekonomi yönetimi, neoliberalist politikalara karşı olacak. Cumhuriyetçilerin “proje 2025” yol planı oldukça kapsamlı. Heritage foundation sivil toplum kuruluşunun 900 sayfalık bu projesi, Trump’ın attığı adımlarla netleşecek gibi görünüyor. Bu raporda Türkiye ile ilişkilere nasıl şekil verilecek olması önemlidir. Bizim için yakın dönemli küresel dış siyasette en önemli konu bu olacak. Proje 2025, Türkiye’nin önüne bir engel, bir de ödül koyuyor. BRICS çıkışıyla netleşen Rusya ve Çin’e yönelmemiz engellenmeye çalışılacak. Öte yandan ödül olarak da, kürt meselesinde çözüm vaat ediliyor. (Çalışma masası notları www.cgtn.com) Trump’ın seçilmesi Avrupa’nın da tüm taşlarını yerinden oynattı. Fransa’da yüksek sesle dile getirilen iki büyük endişe yer alıyor. Bunlardan ilki teknolojik yedeklemesizlik ve ikincisi de politik ayrışma olarak belirginleşiyor. (François Villeroy) Almanya’daki trafik lambası koalisyon çöktü. Erken seçim konuşuluyor. Seçimlerden Hırıstiyan demokratların birinci, AFD’nin ikinci parti olarak çıkması olası öngörülmekte.
Sonuç olarak seçimlerin sonuçları maalesef ülke olarak Türkiye’ye olumlu ya da olumsuz anlamda belirgin bir fayda sağlamayacak. Küresel göç, yüksek enflasyon yükü, politik belirsizlik, jeopolitik kaos ortamı dengeleri hep terazide ilerleyecek. Yaşayıp göreceğiz.