OKAN KONYALIOĞLU - ASKON DEMİR ÇELİK YÖNETİM KURULU BAŞKANI VE GENEL MÜDÜRÜ
Amerika’ya girmekte zorlanacak Çin ve Asya-Pasifik ülkeleriyle yapılacak teknolojik iş birliği ve teknoloji transferleri, ülkemizin teknolojik gelişimine katkı sunacaktır.
Çin ve Hindistan seyahatimizdeki gözlemlerimizi aktarmaya devam ediyorum. Hem tedarik zinciri hem müşteri kanalında yoğun iş birliği yaptığımız Avrupa’da bazı dostlarımız (çözüm ortaklarımız ve tedarikçilerimiz) “dünya bizi anlasın” derdine girmişken, Çin’in dünyayı anlama ve dünya pazarından daha fazla pay alma iştahı çok dikkat çekiciydi.
ABD’nin dünya genelinde gümrük vergi oranlarını değiştireceğini duyurmasından sonra Çin’de de çok şey değişecek gibi. Ancak, çok da sakin ve dikkatli bir bekleyiş içindeler. Haliyle bu bekleyiş sonrası Çin’in tavrı dünyayı da etkileyeceği için hepimiz de aynı sakinlik ve dikkatle pozisyon almak için değerlendirmelerimizi ve aksiyon planlarımızı yapıyoruz. Bu anlamda ziyaret notlarımın minik de olsa okuyuculara farklı bir ışık tutabilmesini çok isterim.
Çin’in büyüme gücünün temeli olan üretim becerisinde kapasite küçültmesi bu saatten sonra pek mümkün görünmüyor. Hızını almış büyük bir kütle gibi… Bu nedenle, Çin’in Amerika’ya satamadığı her ürününü dünyanın farklı lokasyonlarında satma gayretine gireceği aşikâr. Biz daha oradayken, “Ben Kuzey Amerika Satış Direktörüyüm veya X şirketin satış sorumlusuyum/sahibiyim ve şu ürünlerimiz hakkında şartlarımızı konuşmak ister misiniz?” diyen birçok sözlü ve yazılı talep aldık. Hâlâ e-mail, Whatsapp ve WeChat üzerinden temaslarını sürdürüyorlar ve ürünlerindeki yenilikleri paylaşıyorlar. Türkiye olarak bizlerin kuvvetli olduğu pazarlara da girecekler muhakkak. Çünkü zorundalar, çünkü kendi varlıklarını koruyabilmek ve büyüme stratejilerini gerçekleştirebilmek için pazar bulmalılar. Çünkü küresel ölçekte dengeleri bozacak kadar çok ve her kalitede üretebiliyorlar.
Sonuçta, ABD’nin kendi içinde mütekabiliyet zeminine oturttuğu ve tüm dünyayı ilgilendiren ancak Çin özelinde çok daha agresif artış yapacağını açıkladığı gümrük vergilerinin etkisi sadece ABD-Çin ticaretini etkilemeyecek. Sadece ABD’ye ürün satanları veya satabilecekleri de etkilemeyecek. ABD’ye ürünlerini sokamayacak bir Çin dünyanın her yerinde pazarını genişletmeye veya olmadığı pazarlara girmeye çalışacak.
Bu nedenle, olan biteni uzaktan izlemekten öte, geniş bir perspektiften bakılması bizi almamız gereken tedbirler tarafında daha rasyonel bir şekilde hizalayacaktır. Bu farkındalığın hem özel sektör hem de devlet olarak acilen eylem planlarına oradan da eyleme geçirilmesi gerektiğini değerlendiriyorum. Aksi takdirde hem iç pazarda hem de ihracatımızın yoğun olduğu ülkelerde yurt dışı pazarımızı Çinli, Hintli ya da Vietnamlı bir Asya-Pasifik ülkesine kaptırma riskimiz daha hızlı büyüyecek.
Stratejik öngörü ile gayretlerimizi çoğaltma zamanı
Ben bu ziyaretimizde Çin'in kalkınma ve değişim modelinin yalnızca ekonomik değil; aynı zamanda sosyal, kültürel ve dijital unsurları da kapsayan çok katmanlı bir stratejiye dayandığını gözlemleme fırsatı buldum.
Bölgesel sanayi planlaması, nitelikli iş gücü gelişim programları, yabancı iş birliklerini kolaylaştırıcı altyapılar, dijital entegrasyon, kurum kültürü ve şirketlerin yabancılar ile iş yapma arzusu dikkate değer şekilde fark yaratan itici güçleri olmaya başlamış. Bu bakış açısını, “kalkınma modeli” olarak incelemeye değer buluyorum.
Fuarlarda sunulan kamu, özel sektör ve sivil toplum iş birliği, gönüllü destek mekanizmaları ve yabancı dostu uygulamalar, küresel ticaretin odağında kalma çabalarının güzel örnekleri. Bunların başarılı olmasını vizyoner olmalarına, stratejik disiplin ve kapsamlı planlama yetkinliklerine bağlıyorum.
Çin ile aramızda 5 saat olmasına rağmen, Avrupalılarda çok alışık olmadığımız hızla geri dönüş yapmalarının ve işin peşini bırakmayışlarının “nasıl bir hırsla ve azimle geldiklerini” görmemiz için önemli bir emare olduğunu düşünüyorum.
Nitelikli işgücünün yetiştirilmesi ve yeteneklerin geliştirilmesi için güçlü ve istikrarlı bir eğitim sistemi ve teknolojiye odaklanan eğitim programları Çin modelinde olduğu gibi bizde de uzun vadede itici gücümüz olacaktır.
Amerika’ya girmekte zorlanacak Çin ve Asya-Pasifik ülkeleriyle yapılacak teknolojik iş birliği ve teknoloji transferleri, ülkemizin teknolojik gelişimine katkı sunacaktır.
Kargo ve nakliye şartlarının, reklam ve pazar araştırmalarımızın, tasarım ve ürün geliştirme çabalarımızın devlet desteğiyle iyileştirilmesine bağlı olarak, e-ticaret kanallarımız ülkemiz açısından bir fırsat alanı yaratacaktır.
Ölçek ekonomisinin geldiği bu seviyede rekabet gücümüzü kaybetmemek ve geliştirebilmek için tasarım, üretim, insan kaynakları, eğitim, ihracat, vb her alanda verimliliğin iş odağımıza alınmasına, otomasyona daha fazla önem verilmesine ve şirketlerimizin dijital dönüşüm kaslarının güçlendirilmesine ve Türkiye'nin rekabet gücünü artırması için finansman erişiminin desteklenmesine ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
Gelinen aşamada ABD pazarına fırsat olarak bakarken; kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları olarak hem federal hem de eyalet ölçeğinde, sektörel bazda, detaylı ve kapsamlı bir analizle ABD’ye yönelik dersimize çalışmazsak, yaşananların küreseldeki etkilerini iyi okuyamaz, orta ve uzun vadede stratejik düşünceyle hazırlık yapmazsak dünyadaki pastadan ilave pay almak bir yere, bu yeni oyunda eldekinden olma durumu da olacak…