Avrupa ülkeleri ve özellikle de AB, küresel asgari kurumlar ve gelir vergisini, ayrıca dijital hizmetler vergisini uygulamaya geçirmekle beraber, acaba doğru mu yaptığını tartışıyor.
Avrupa, vergilemede ne “istikrar”dan ne de “esneklik”ten vazgeçmek istiyor.
AB, Dijital Hizmet Vergisi gibi yeni vergiler yerine; gelir, kurumlar ve KDV gibi mevcut vergilerin yapısını ve işleyişini iyileştirmeyi tartışıyor…
Vergi konusunu, eski bir vergici olduğumuz halde, yazılarımızda sıklıkla işlemediğimizi dikkatli okurlarımız mutlaka hissediyordur. Uzun yıllar sorumlu konumlarda bulunmuş birisi olarak açıklamalarımızın, haklı haksız spekülasyonlara neden olabileceği kaygısını taşıyoruz. Verginin, sadece politikasına ve bütçe açısından rakamsal gelişmelerine ilişkin değerlendirmelere yazılarımızda yer veriyoruz.
Bu yazımız biraz daha farklı! Vergi ile ilgili ama verginin Avrupa genelindeki tartışmalarına veya arayışlara ilişkin bir yazı. Evet, Avrupa ülkeleri ve özellikle de AB, küresel asgari kurumlar ve gelir vergisini, ayrıca dijital hizmetler vergisini uygulamaya geçirmekle beraber acaba doğru mu yaptığını tartışıyor. Mevcut vergilerin kronikleşen sorunlarına çözüm aramak yerine bu yeni vergilerle sorunlara yenilerinin ekleneceği kaygısını taşıyor.
AB yapılanması içerisinde özellikle mali ve hukuki düzenlemelerde ülkelerin ulusal işleyişlerinin yerini ortak düzenlemelerin aldığını biliyoruz. Malum olduğu üzere “Euro” gibi tek para, tek pazar, bütçe ve borçlanma gibi Maastricht Kriterleri AB düzeyinde uygulanmaya çalışılıyor.
Avrupa vergileme alanındaki gelişmeleri tartışmaya başladı
Bu işleyiş devam ederken “rekabet” çerçevesinde özellikle vergileme alanında ortak kurallar benimsenmiş; son olarak da OECD tarafından uzunca bir süredir üzerinde çalışılan ve devreye sokulan “küresel asgari vergi” yürürlüğe konulmuş.
Açıkçası Avrupa vergileme alanındaki gelişmeleri kendi içinde tartışmaya başladı. Yani Avrupa genelinde mevcut vergi yapıları korunurken; bir yandan da özellikle ekonomideki teknolojik gelişmelere bağlı olarak dijital hizmetler vergisi gibi yeni vergiler getiriliyor.
Şimdi Avrupa hem bu trendleri dikkatle izliyor ve hem de yorumlar yapıyor.
Bu yorumlardan birisi de 2024 Ekim ayındaki “Fiscal Forum”da yer alan Prof. Dr. Jost Heckemeyer’e ait. Kendisi, Almanya’da bulunan (ve Google’dan edinilen bilgiye göre 7 mezununun Nobel ödülü aldığı) Kiel Üniversitesinin İşletme Muhasebesi ve Vergilendirme Profesörü bir akademisyen.
Profesör Heckemeyer, Avrupa vergi politikası yapımında “istikrar” ve “esneklik” arasında denge olduğunun altını çiziyor; aynı zamanda vergi politikasını iyileştirmede “adalet” ve “rekabet” arasında da bir denge olması gerektiğine dikkat çekiyor. Aslında AB'de, özellikle doğrudan vergilendirmede, üye ülkeler istedikleri şeyi, istedikleri zaman ve istedikleri şekilde vergilendirme hakkına sahip.
AB'deki genel vergi yükünün, GSYİH'nin yaklaşık yüzde 40'ına ulaşmasına rağmen; bu oranın örneğin, Fransa'da yüzde 46'ya ulaştığı, İrlanda'da yüzde 20’de kaldığı görülüyor. Yine de AB genelinde toplamlara bakıldığında, sosyal güvenlik katkılarının genelde ilk sırayı aldığı izleniyor. Ardından, kişisel gelir vergisi, katma değer vergisi (KDV) ve dördüncü sırada da kurumlar gelir vergisi geliyor. Açıkçası yalnızca AB'deki genel tabloya bakıldığında Üye ülkelerdeki görüntünün önemli heterojenlik maskeleme yaptığı anlaşılıyor; ki örneğin Danimarka'da sosyal güvenlik katkıları yalnızca küçük bir paya sahip olduğu halde kişisel gelir vergisi çok daha önemli bir rol oynuyor.
Ancak son yıllarda AB ve Avrupa ülkelerinde yeni vergilerin yürürlüğe konulduğu görülüyor. Bunların başında dijital hizmet vergileri ve küresel asgari kurumlar vergisi geliyor. Bu düzenlemeler vergi düzeni için adeta yeni buluşlar gibi algılanıyor.
Bu noktada şöyle sorular akla geliyor: Kişisel gelir vergilerinin, kurumlar vergilerinin ve KDV'nin genel önemi göz önüne alındığında, mevcut bu vergi türlerinde değişiklikler veya iyileştirmeler düşünmek de aynı derecede mantıklı olamaz mıydı? Artık küresel asgari vergi var; ama peki, alternatif olarak, faiz veya telif hakkı ödemeleri üzerinde ek stopaj vergileri yoluyla gelir vergisi sisteminin iyileştirilmesi düşünülemez miydi? Başka bir deyişle, uyumluluk maliyetlerini ve karmaşıklığı artıran daha fazla ve yeni ek vergiler getirmek yerine, yenilikleri mevcut vergi politikası karışımına bağlamak olamaz mıydı?
Sınır ötesi zararın telafisinde çok sınırlı olasılıklar var
Aslında AB’de tek pazar tercihine rağmen 27 üye ülkenin oldukça farklı ve karmaşık vergi yapıları var. Sınır ötesi zararın telafisinde çok sınırlı olasılıklar söz konusu. Aynı şekilde çok uluslu şirketlerde sınırlar arasında kâr dağıtımı konusunda hantal ve karmaşık yapılar devrede. Çifte vergilendirme uyuşmazlıkları açısından riskler yüksek ve büyük. Ayrıca ihlallere ilişkin yasal süreçler oldukça uzun. Açıkçası Avrupa tek pazarında ele alınabilecek çok sayıda vergiyle ilgili sürtüşme veya uyuşmazlıklar var.
İşte onun için bu kadar sorunlara odaklanmanın daha uygun olacağı ve yeni vergilere yönelmenin yeni belirsizliklere davet çıkaracağı ifade ediliyor.
Prof. Dr. Jost Heckemeyer, Avrupa vergi politikası yaklaşımını daha dengeli bir şekilde iyileştirmeyi öneriyor. AB’nin büyüme ve yatırım için uluslararası bir rekabet içinde olduğu ve rekabeti de önemsemesi gerektiği gerçeğini de hesaba katan bir politikayı kastediyor.
Türkiye’ye baktığımızda sanki vergi ile ilgili sorunumuz yokmuş gibi böyle yeni konulara zaten kapalı duruyoruz!...