Altın, yüzyıllık para politikaları, krizler ve jeopolitik dalgalanmalarla şekillenen tarihsel yolculuğunda 2025’te rekor seviyelere ulaşırken; uzmanlar bu yükselişin sürdürülebilir olup olmadığını tartışıyor.
Altının her gün rekor tazelediği haberlerinin artık haber değeri bile kalmadı. Yılın başında 2 bin 625 dolar olan ons altın 9 ayda 3.900 doları aştı. Nerede duracağı da belli değil. Bu durum bize, 1980'li yıllarda yüksek faizli gelir elde etmek amacıyla paralarını bankerlere yatıran ve bankerlik sisteminin çöküşünü anlatan Emin Çölaşan’ın “Yalçın Nereye Koşuyor?” adlı eserini hatırlattı. Acaba altında da bir çöküş olur mu? Altının önlenemez yükselişinin geçmişini biraz göz önüne serip, bu durumun süreklilik edip etmeyeceğini irdeleyelim dedik. Belki biraz fazla oldu ama 100 yıl geriye gidip zamanı bugüne sarmanın geleceğe ışık tutacağını öngördük.
Altının ölçü birimi ve birim fiyatı
Küresel piyasalar için fiyat referansında ons altın esas alınır. Ons altın, 1 troy onstan oluşur ve yaklaşık 31,10 gram ağırlığındadır. XAU/USD olarak ifade edilir, bu ifade bir ons altının ABD Doları cinsinden fiyatını temsil eder. Gerek uluslararası kabul görmüş bir ölçü birimi olması gerekse TL’ye göre daha stabil bir değer içermesi nedeniyle altın fiyatının yıllar içeresindeki seyrinde bu ölçü biriminin alınmasının daha mantıklı olduğunu hepimiz kabul ederiz.
- Sabit değer dönemi (1925-1971)
Sabit değer döneminde ons altının fiyatı, piyasa dinamikleriyle değil, hükümet politikalarıyla belirlenen sabit bir değer olarak kalmıştır. 1934 yılına kadar altının fiyatı, ABD hükümeti tarafından 20,67 dolar/ons seviyesinde sabitlenmiştir. 1929 Büyük Buhranı sırasında yaşanan ekonomik çöküş, finansal sisteme olan güveni sarsmış ve ABD Federal Reserve'den büyük miktarda altın çıkışına neden olmuştur. Bu durum, finansal otoritelerin altına olan yaklaşımını kökten değiştirmiştir.
1934 yılında ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt'in altının fiyatını 20,67 dolardan 35 dolara çıkarma kararı, altının değerinin piyasa tarafından değil, merkezi hükümetin para politikalarıyla belirlendiği bir gerçeği gözler önüne sermiştir. Bu fiyat artışıyla dolar devalüa edilmiş, bu yöntemle Federal Reserve'in azalan altın rezervlerini artırması ve altının uluslararası para sistemindeki rolünü daha da sabitlemesi amaçlanmıştır.
1944 yılında kurulan Bretton Woods Anlaşması ile altına dönüştürülebilen tek para biriminin dolar olmasına, diğer para birimlerinin değerlerinin de dolara göre ayarlanmasına karar verilmiştir. Anlaşma sonucunda ABD doları ons başına 35 dolara sabitlenerek, dünya para birimlerinin dolara endekslenmesini sağlanmıştır. Bu sistem, İkinci Dünya Savaşı sonrası uluslararası finansal sisteme istikrar getirmiştir. Altın, hala birçok ülkenin rezervlerinde önemli bir varlık olmaya devam etse de Bretton Woods'a göre çoğu ülke uluslararası bakiyelerini altın rezervlerini harekete geçirmek yerine ABD doları cinsinden kapatmayı tercih etmiştir. Bu tercih, doların uluslararası ticarette ve finansal piyasalardaki hâkimiyeti için bir kapı açmıştır. Dolayısıyla, Bretton Woods sistemi, altını uluslararası para sisteminin odağı olarak ilan etse de uygulamada altının aktif rolünü kısıtlamış ve fiyatının yapay bir tavanla sınırlı kalmasına neden olmuştur.
- Yükselişin başlangıcı (1971-1980)
1971 yılında ABD Başkanı Richard Nixon, ABD dolarının altına olan doğrudan dönüştürülebilirliğini tek taraflı olarak sona erdirmiştir. Bu karar, Bretton Woods sisteminin fiilen çökmesine neden olmuş ve altının fiyatını sabitleyen son resmi bağlantıyı da ortadan kaldırmıştır.
Bu karar, altının fiyatını piyasa güçlerinin belirlemesine izin vererek, altını ilk kez gerçek bir enflasyon ve kur devalüasyonu koruma aracı haline getirmiştir. 1970'li yıllar, ABD'de yüksek enflasyon, yüksek işsizlik ve ekonomik durgunluğun (stagflasyon) bir arada yaşandığı bir dönem olarak tarihe geçmiştir. 1973 ve 1979 Petrol Krizleri gibi jeopolitik olaylar ise enflasyonist baskıları daha da artırmıştır. Bu ortamda, altın fiyatları 1971'deki yaklaşık 35 dolar/ons seviyesinden, 1980'de 850 dolar/ons'a kadar fırlamıştır. On yıl içinde yüzde 2,300'ün üzerinde dramatik bir nominal artıştır.
Türkiye'de de benzer şekilde gram altın fiyatı 1971-1979 arasında 23 katına yükselmiştir. Altının değerini koruma eğilimi, para birimlerinin satın alma gücündeki kayıplarla karşı karşıya kalan yatırımcıları altına yönlendirmiş ve bu da ons altındaki eşi benzeri görülmemiş nominal artışı tetiklemiştir. Bu dönem, altının enflasyona karşı güçlü bir koruma sağladığı tezini tarihi olarak teyit eden en önemli periyottur.
- Duraklama ve düşüş yılları (1980-2000)
1980'lerin başında, Federal Reserve, çift haneli enflasyonla mücadele etmek için faiz oranlarını agresif bir şekilde yükseltmiştir. Bu politikalar, enflasyonun kontrol altına alınmasını sağlamış ancak aynı zamanda altın fiyatları üzerinde ciddi bir baskı oluşturmuştur. Yüksek faiz oranları, faiz getirisi sunmayan altını cazip olmaktan çıkarırken, getirisi olan tahviller gibi diğer finansal varlıkları daha çekici hale getirmiştir.
1970'lerdeki güçlü pozitif korelasyonun aksine, 1980'lerde enflasyonun yüksek seyrine rağmen altın fiyatlarının düşmesi, altının enflasyonla olan ilişkisinin basit ve tek yönlü olmadığını göstermektedir. Piyasa analizleri, altının fiyatını asıl etkileyen gücün nominal faiz oranları değil, enflasyonla ayarlanmış reel faiz oranları olduğunu ortaya koymuştur. Enflasyon kontrol altına alınırken, altın fiyatları 1980'deki zirveden gerilemeye başlamıştır. Altın, 1980-1984 yılları arasında yıllık ortalama yüzde 10 düşüş göstermiş ve bu düşüş eğilimi, 1999'da ons başına 251,95 dolar ile 20 yıllık bir dip noktasına ulaşmıştır. Bu dönemde ayrıca merkez bankalarının da net altın satıcısı olması, fiyatlar üzerindeki baskıyı artırmıştır.
- Güvenli liman (2000-2025)
2000 yılında teknoloji firmalarının senetlerinin de yaşanan büyük değer kaybı ve artan jeopolitik belirsizlikler, yatırımcıları riskli teknoloji hisselerinden uzaklaştırarak altına yönlendirmiştir. Bu değişimle birlikte, ons altın fiyatları 2002'den itibaren istikrarlı bir yükseliş trendine girmiştir.
Altının güvenli liman rolü, 2008 Küresel Finans Krizi sırasında tartışmasız bir şekilde kanıtlanmıştır. Kriz, küresel ekonomide büyük bir sarsıntıya neden olmuş, GSYİH'de düşüşler yaşanmış ve hisse senedi piyasaları çökmüştür. Bu dönemde, geleneksel finansal varlıklara olan güven sarsılırken, ons altın fiyatı 2008'deki 859 dolar seviyesinden, 2011'de 1,900 doların üzerine çıkarak rekor kırmıştır. Bu durum, altının sadece enflasyona karşı değil, aynı zamanda finansal sistemin bütünlüğüne yönelik risklere karşı da bir sigorta görevi gördüğünü göstermektedir.
Son yıllarda yaşanan COVID-19 pandemisi ve küresel parasal genişleme, altın fiyatlarını 2020'de yeni zirvelere taşımıştır. Bu yükseliş trendi, Rusya-Ukrayna savaşı gibi jeopolitik gerilimlerle pekişmiş ve 2024-2025 döneminde ons altının rekor kırmasını sağlamıştır. Nisan 2025'te 3,500 doları aşarak, 1980'deki enflasyona ayarlı zirveyi de geçmiştir. Bu, altının günümüzde sadece mevcut piyasa koşullarına değil, aynı zamanda ileriye dönük beklentilere de tepki verdiğini göstermektedir.
Nominal ve reel altın fiyatları
Aşağıdaki grafikte, 2024 yılı ABD dolar kuru baz alınarak altının nominal ve reel fiyat hareketleri gösterilmektedir. Sarı çizgi altının ons bazında nominal, yeşil çizgi ise enflasyondan arındırılmış fiyatlarının yıllık ortalamalarını göstermektedir.