Büyürken öğrendiğimiz atasözü, özdeyiş, tanımlama, mani, tekerleme, cümleler vardır. Hepsinde neşe, hüzün, mutluluk, nükte, müzik, zaman yönetimi, sağlık, beslenme,tarım, hava durumu, iklim gibi köklerimizin bilgileri gizlidir. Yeri geldiğinde çağrışım yapınca, bizler de kullanarak bilgiyi geleceğe taşırız. Gökyüzüne bakıp “Hava birden bozacak; Hava yağmur topluyor” gibi deriz. Böylece dilde, kültürümüzde sürdürülebilirlik sağlarız. Giderek unuttuğumuz bu değerler kıymetlidir.Bahtı açık olsun oğlumun benden ilk öğrendiği ve hatta küçükken yeri geldiğinde söylemediğimde uyarı yaptığı “Pek makbule geçti” demek gibi. Gördüğünüz gibi oğlum derken başına Rumelili büyüklerimden öğrendiğim temenni ekledim.
“Ağustosun yarısı yaz yarısı kış” ya da “Ağustosun on beşi yaz on beşi kış” olarak bildiğimiz atasözümüz yazdan hazana giderken mühimdir. Ağustos ortasında sıcaklıkların azalmasına vurgu ve uyarı vardır. Bir de Eyyam-ı Bahur var. Yılın en sıcak ve nemli günlerinin yaşandığı döneme Eyyam-ı Bahur diyoruz. Bu günler Kuzey Yarımküre’de, enleme bağlı olarak Temmuz, Ağustos, Eylül başlarında yaşanan Köpek Günleri (Dog Days) adı ile de biliniyor. Bu adlandırma Büyük Köpek Takım Yıldızı’nda yer alan bir çift yıldız ve en parlak yıldız olan Sirius’un (Ak Yıldız, Köpek Yıldız) doğuşu ile kavurucu-nemli-aşırı sıcakların başlangıcını belirtmekte. Sirius’un Mısır, Yunan ve Türk mitolojilerinde de çok önemli bir yeri var. Güneş ile aynı anda yükselen Sirius’un Güneş’e ısı katarak çok sıcak havaya neden olmasına, bu dönemde köpeklerin delirme nöbetlerine girdiğine, insanların da halsizleştiğine, olumsuz etkilendiğine inanılmakta. Bu günlere, şimdilerde Cehennem Sıcakları, Afrika Sıcakları gibi tanımlamalar da yapılmakta.
Temmuz ortası Eyyam-ı Bahur yaşadık. Ağustos başında kışa benzer günler oldu. Biraz yaz, biraz kış oluyor. Rüzgârlı günler çok. Sağanak yağış ve fırtına bizimle. Eyyam-ı Bahur günleri de yaşadık. Ağustosun yarısı yaz yarısı kış hep değil artık. Bundan böyle de olup olmayacak demek de yanlış olmayacak. İklim değişti. İklim değişmekte. İklim değişecek. Mevsimlerimiz de değişti. Mevsimlerimiz de değişmekte. Mevsimlerimiz de değişecek.
Bir zamanlar, ulusal bir güzellik dediğim, bize çok özgü olan Saatli Maarif Takvimi ve yapraklarında da hava durumu ve iklimle ilgili bilgiler vardı. Anonim adlandırmalı Kırlangıç Fırtınası ile cemre tarihleri gibi. Bir de doğa ile etkileşimimizi, karada ve denizde ortaya koyan önemli bir kültürel zenginliğimiz var: Halk Takvimi. Kocakarı Takvimi ya da Fırtına Takvimi adlandırmasıyla bilinen bu takvim günümüzde hâlâ tarım ve denizcilik için önemli.
Orta Asya’dan Anadolu ve Rumeli yolumuzdaki kadınımızın doğadaki gücüne atıf yaptığı çıkarımımla Kocakarı Takvimi adını seçiyorum. Kocakarı Takvimi yöresindeki coğrafi konum, hava durumu, iklim, mevsim, afet, bayram, müzik, kültür, yazılı ve anonim halk edebiyatı, sudaki ve karadaki yaşam, bitkisel ve hayvansal üretim gözlem, karşılaştırma, bilgi ve değişkenleriyle yıllarca süren deneyimlerle oluşturuluyordu. Ağustosun yarısı yaz yarısı kış derken bu takvime göre teknik anlamı vardı. Kadınımızın gücü hep vardı. Hep olacak.
Eylül 2015’te başlayan Birleşmiş Milletler (BM) Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) içinde kadın ayrıcalıklı gücü ile hem kendisinin gücünü her alanda ve her duruşunda artırma hem de iklim değişikliği mücadelesi için var olmalı. SKA13: İklim Eylemi için yaşamın her yerinde kadın hep yazdığım, konuştuğum gibi katalizör. Bu eylem Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği (SÜT-D) faaliyetlerimizde öncelikli. 1 Ocak 2025’te başladığımız “SÜT-D İklim Eylemi ve Kadın Projesi” ile BM 2030 Gündemi’ne doğru yeşil ve mavi yolumuzda ilerliyoruz. On beş yılın üçte ikisi geçti. Son beş yılda hız kazanmak gerek. Aslında hepimizin mecburi görevi bu. İklim değişikliği inkârcısı ya da yok sayanı olamayız. Eylemde olmalıyız.