Ben de kendi ayrılık kararlarımı hatırlıyorum:
Gelişemeyeceğimi anladığım o an.
Bana yapılan bir haksızlığın istisna değil, sistemik olduğunu fark ettiğim an.
Şirketin erkek egemen bir lobi tarafından yönetildiğini anladığım an.
İşte o an, karar verilir. Belki çalışan o gün istifa etmez, belki altı ay daha çalışır. Ama zihnen, çoktan gitmiştir.
Kurumlar ise çalışanlarını genelde büyük krizlerle değil, küçük ihmallerle kaybeder. Bir teşekkürün eksikliği, bir eğitim talebinin ertelenmesi ya da yöneticinin yukarıdan bakıp, aşağıyı görememesi.
Bu yazı 10 maddede iyi çalışanları kaybetme rehberi.
Tam tersini yapmak isteyenler için ise bir ayna.
1. Mobbingi görmezden gelin, kurumsal sessizliği sevin
Bir yönetici bağırıyor, bir ekip arkadaşı sinsice dışlıyor mu? “Yetişkin insanlar aralarında çözer” deyip konfor alanınıza dönün.
Unutmayın, mobbing çoğu zaman performansı düşük olana değil, potansiyel taşıyana yapılır. Çünkü bazıları koltuğunu korumak için ışığı değil, gölgeyi sever ve siz bu gölgeyi görmezden geldikçe, o ışık ya söner ya da başka yerde parlar.
2. Gelişim talebine kulak tıkayın
Yeni bir eğitim mi istemişti? “Bütçemiz yok.”
Mentorluk mu? “Zamanımız yok.”
Oysa eğitim, sadece mesai saati işi değildir.
Gelişmek isteyen, mesai dışında da öğrenir. Öğrenmek istemeyen ise bildiğini tekrar etmeye bayılır ve siz gelişmek isteyeni değil, konfor isteyenleri korursanız o yetenek gider.
3. Gelişime direnç: Gizli tembelliğin kurumsal maskesi
Bazı çalışanlar neden eğitim istemez? Çünkü konfor alanlarını kaybetmek istemezler.
Ezberledikleri işi tekrar etmek, öğrenmekten daha kolaydır. Ama öğrenmeye açık biri varsa, bu kişi şirketin değil, geleceğin insan kaynağıdır. Ve siz o kişiyi “fazla hevesli” bulup dışlarsanız, kaybettiğiniz sadece bir çalışan değil, geleceğiniz olur.
4. Başarıyı küçük harflerle, hatayı BÜYÜK HARFLERLE karşılayın
Harika bir iş mi yaptı? “Zaten görevi.” deyin.
Minik bir hata mı yaptı? Toplantının ortasında “BU NASIL KAÇAR?” deyin.
Alkış gecikir, azar hep zamanında gelir.
Ve hiç kimse, sürekli savunma hâlinde olduğu bir yerde kalmak istemez.
5. Objektif performans ölçmeyin, algıyı yönetin
Ofiste en çok kim konuşuyorsa onu “aktif” sayın.
Kim daha görünürse onu “lider adayı” yapın.
Sessiz ama etkili çalışanı fark etmeyin.
Çünkü objektif kriterler yoksa, gerçek değil, algı kazandırır.
Ve adaletin olmadığı yerde, emek çekilir gider.
6. Geribildirim verin ama dozunu ayarlamayın
Takdir etmeyi unutun.
Eleştiriyi ise biriktirin, sonra patlatın.
Dozajı bozuk geribildirim gelişim değil, kırgınlık yaratır.
Yol göstermeyen eleştiri, geri bildirim değil, moral katilidir.
İyi çalışanlar ise toksik geri bildirimden uzaklaşarak büyümek ister.
7. Yük verin, yetki vermeyin
Projeyi verin ama kararı siz alın.
Sorumluluk verin ama etki alanı bırakmayın.
Yani çalışan sadece motor gücü olsun, direksiyon sizde kalsın.
Ama unutmayın:
Hiçbir zeki insan sadece “yapan” olmak istemez. Eğer etkileyemiyorsa, katkı vermenin anlamı kalmaz.
8. Prosedürü kutsayın, insanı unutun
“Politikamız buna izin vermiyor.” deyin.
İstisna göstermeyin, insanlık hâlini anlamayın.
Kuralları insan için değil, insanlar kurallar için yaşasın.
Ama bilin ki:
Esneklik bir zayıflık değil, bir bağ kurma biçimidir.
Bu bağı kurmazsanız, çalışan ilk fırtınada diğer tarafa geçer.
9. Yukarıdan bakın, empati kurmayın
Yöneticilik = yukarıdan bakmak sanın.
Kararları alın, duyguları dışlayın. “Ben nereden geldim, onlar ne yaşıyor?” diye hiç düşünmeyin. Ama bir çalışan bir gün, “Artık burada kimse beni anlamıyor,” dediyse o ilişki çoktan bitmiştir.
10. Gurur kırıcı şekilde işten çıkarın
Evet, bazı çalışanlar verimsiz olabilir. Hatalı da olabilir.
Ama bir kurumun kalitesi, işten kimi çıkardığından çok, nasıl çıkardığıyla ölçülür.
Bir çalışanı küçük düşürerek, ani bir e-posta ile ya da herkesin önünde göndererek çıkarmak sadece onu değil, kalanları da yaralar.
Çünkü herkes şunu düşünmeye başlar:
“Bugün o… Yarın ben olabilir miyim?”
Kurumsal itibar, çıkış kapısında inşa edilir.
İnsanca vedalaşmak sadece nezaket değil, güven inşasıdır.
Ve unutmayın:
Bir çalışanı utandırarak gönderirseniz, kalanlar sessizce gardını alır.
Sadakat sanrısı
İyi çalışanlar genellikle gürültü çıkararak ayrılmaz.
Sakinleşirler. Susarlar.
Bir sabah Slack’te bir mesaj, masada bir boşluk bırakarak giderler.
Kurumlar büyük hatalarla değil, küçük körlüklerle iyi insanlarını kaybeder.
Ve en tehlikelisi:
Gidenin neden gittiğini fark etmeyip, kalanlara “sadık” demeye devam etmektir.