Pandemi sonrasında dünyada yükselen yeni lüks anlayışı 1990’ların gösterişli markalarını değişime zorluyor. Logolarla dolu çantalar, ayakkabılar ve giysiler gibi abartılı dekorasyonuyla zenginlik gösterisi yapan mekanlar da değişmek zorunda kalıyor. Lüks kavramı doğallık, sadelik, ayrıntılara dikkat ve sürdürülebilir iş modelleri üzerinde yükseliyor.
Bu trend turizmde de kendisini gösteriyor. Özellikle üst gelir grubu ziyaretçiler şatafatlı mekanlar yerine, sağlıklı ve doğal malzemeler kullanan, sade ve zarif mekanları tercih ediyorlar. Türkiye’de de son dönemde başta Bodrum; Antalya ve Göcek bölgelerinde olmak üzere bu talebe cevap veren yatırımlar artıyor. Şehir turizmiyle tüm dünyanın en gözde destinasyonları arasında sayılan İstanbul’da da yeni turizm markaları doğuyor. Geçtiğimiz aylarda kapılarını açan Büyükada Princes’ Palace Resort, bu bağlamda çok başarılı bir yatırım olarak dikkat çekiyor.
20 yıllık emekle yaratılan eser
Bir kaç otel dışında konaklama imkanının bulunmadığı Büyükada’da iş insanı Bahri Akdağ ve eşi Sevgi Akdağ’ın yaklaşık 20 yıllık bir yolculuk sonrasında yarattıkları Princes’ Palace Resort, 30 dönümlük bir arazide yer alan 70 odalı bir otelden oluşuyor.
2010-2016 yılları arasında süren inşaat çalışmaları sonrasında, Mimar Nezih Tekinel, İç Mimar Clint Nagata ve tasarımcı Zeynep Fadıllıoğlu uyum içinde çalışarak ortaya eşsiz bir eser çıkarmışlar.
Resort’un kalbinde 1872’de inşa edilmiş, flmlere konu olmuş bir tarihi köşk bulunuyor. Köşk 1999’daki yangında tümüyle kül olmuş. Otelin arazisini 2007’de alan Bahri Akdağ, uzun izin ve renovasyon süreci sonrasında köşke yeniden hayat vermiş. Köşkün eski dokusuna uygun olmasını sağlamak için dünyanın dört bir yanından malzeme getirilmiş. Örneğin, eski binada kullanılan devasa kütükler Finlandiya’dan, ağaçlar İtalya’dan gelmiş.
2016 yılında yeniden doğan Akdağ Köşkü, “art nouveau” etkileri taşıyan mimarisiyle göz alıyor. Köşkün çevresinde inşa edilen 15 yeni konakla birlikte yeşillikler içindeki tarihi ortam tam bir huzur ortamı yaratılmış.
İstanbul’un siluetine bakan, otelde ise 56 tanesi suit olan 70 oda bulunuyor.
Tesisin sessiz ortamı okumayı sevenler için ideal bir ortam sunuyor. Otelin restoranı ve balo salonu da dahil olmak üzere her alanında kütüphaneler dikkat çekiyor. Zaten balo salonunun adı da “Büyük Kütüphane” (The Grand Library).
Konakların birinde önümüzdeki dönemde, sağlıklı yaşam hizmetine odaklanan bir tesis yapılması düşünülüyor.
Princes’ Palace Resort’ta sürdürebilirlik
Bahri Akdağ’ın eşi Sevgi Akdağ ve İngiltere’de sanat üzerine yüksek lisans yapmış olan kızı Mina Akdağ tesisin tüm ayrıntılarıyla bizzat ilgileniyorlar. Otelin restoranı ise başarılı şef Şef Samet Güney yönetiyor.
Otelin önünde korunaklı bir plaj alanı yaratılmış. Kreb's Beach Bar & Grill Restaurant’la birlikte İstanbul ve Marmara Denizi manzaraları bir “beach club” ortamı sunuluyor.
Sürdürülebilirlik ilkesiyle çalışan EMA’s Dining Room’da ise Şef Samet Güney’in ekibi mevsimsel menüler yaratıyor. Günay; “Princes’ Palace Resort’da sürdürülebilirlik temel ilkedir. Toprağa saygı duyuyor, yerel toplulukları destekliyor ve bölgenin doğal saflığını ve bakir doğasını yansıtan modern sunumlar hazırlıyoruz” yorumunu yapıyor.
Tesis, Adalı üreticilerle yakın bir iş birliği içinde çalışıyor. Balıklar, her gün balıkçılar tarafından getiriliyor. Menülerde, otelin arazisinde yetişen mevsimlik taze baharatlar, ceviz, erik, şeftali ve lavanta gibi yenilebilir çiçekler kullanılıyor.
Tarih , deniz, doğa
Princes’ Palace Resort’un en çarpıcı özelliği ise doğası. Bahri Akdağ’ın verdiği bilgiye göre tesisin 20 dönümlük arazisinde 350 ağaç bulunuyor. Ağaçların, 104 tanesi ise 150 yaşından büyük.
İstanbul Dragos’tan çok kısa bir tekne yolculuğuyla veya Büyükada vapurlarıyla erişilen tesis, Spa’sı, köşkleri, tarihi dokuya saygısı ve doğasıyla önümüzdeki dönemde turizm dünyasındaki tüm ödülleri toplayacağa benziyor.