Türkiye’de reel sektörle, para ve sermaye piyasaları aylardır siyasi gündemin yarattığı kaosun olumsuzluklarını yaşıyor. Destek Yatırım Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Özgür İlke Yerlikaya, “2025 yılı başından itibaren Borsa İstanbul’a yönelen yabancı yatırımcı taleplerini, enflasyondaki gerilemeyle birlikte faiz oranlarında beklenen düşüşün sunduğu fırsat potansiyeli çerçevesinde değerlendirmek daha sağlıklı olacaktır” dedi. Yerlikaya, “Yerli yatırımcı tarafında ise kısa vadeli faiz oranları ve piyasadaki dalgalanmalar belirleyici olmaya devam ediyor” diye konuştu.
TL’ye ilgi arttı
Yerlikaya, “2025 yılına girerken para politikasında atılan adımlar, beklentilerin üzerinde dengeleyici bir rol oynadı. TCMB'nin yılın başında gerçekleştirdiği ölçülü faiz indirimlerinin ardından Mart ayından itibaren politika faizinde yukarı yönlü bir adım gelmesi, ekonomide fiyat istikrarı hedefine doğru ilerleyen güçlü ve esnek bir para politikasının sürdürüleceğini gösterdi. Bu süreçte enflasyonist baskılar beklentilerin altında kalırken, reel faiz seviyesinin pozitife geçmesi hem yerli hem de yabancı yatırımcı açısından Türk Lirası varlıklara olan ilgiyi yeniden artıracak bir zemin oluşturdu gibi görünüyor” diye konuştu.
Yüzde 4-5 büyüme bekliyor
Kısa vadede sabit getirili Türk Lirası enstrümanların yüksek reel getiri sunarak yatırımcılar açısından koruyucu bir alan oluşturduğunu ifade eden Özgür İlke Yerlikaya, şunları söyledi: “Orta vadede enflasyonda beklenen düşüşle birlikte hisse senedi piyasalarında şirket kârlılıklarının öne çıktığı bir dönem yaşanabilir. TMS 29’un etkisinin azalması ve finansman giderlerinin düşmesi, hisse senetlerinin cazibesini artıracaktır. Uzun vadede ise düşük faiz ortamıyla birlikte yatırımların hızlanması, ekonomide yıllık ortalama %4-5 düzeyinde bir büyümeyi destekleyecektir. Bu süreçte hem doğrudan yabancı yatırımların hem de portföy yatırımlarının artmasını beklemek yanlış olmaz. Türkiye'de piyasalardaki istikrarı destekleyen temel unsur, ekonomi yönetimindeki kararlılık ve önümüzdeki döneme dair öngörülebilirliğin artmasıdır. Bu çerçevede, mevcut dezenflasyon süreci içinde politika faizinin yüksek reel getiri sağlamaya devam etmesi, Türk lirası varlıkların cazibesini artırıyor. Döviz kurlarında ise kontrollü bir dengelenme süreci bekleniyor; kurun enflasyonun gerisinde artış göstermesi, TL’ye olan güvenin perçinlenmesine katkı sunmaya devam ediyor. Altın ise küresel gelişmelere daha duyarlı bir enstrüman olmaya devam edecek. G7 merkez bankalarının faiz indirimleri altın fiyatlarını destekleyebilir ancak güçlü dolar ve jeopolitik dalgalanmalar yön belirleyici olacaktır"
Hazine ve Merkez Bankası’nın aldığı kararları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ekonomi yönetiminin, özellikle Hazine ve Maliye Bakanlığı ile TCMB'nin eşgüdüm içinde, fiyat istikrarını önceliklendiren ve veri odaklı karar alma süreçleriyle hareket ettiğini görüyoruz. Bu yaklaşım hem içeride hem dışarıda yatırımcı güvenini artırırken, para ve maliye politikaları arasındaki uyum da enflasyonla mücadele sürecini destekliyor, bu sayede belirsizliklerin minimize edilme ihtimali artıyor.
Ekonomi yönetiminden başka kararlar almasını bekler misiniz?
Makro düzeyde uygulanan sıkılaştırıcı politikalar ekonomide denge arayışına hizmet ediyor. Ancak önümüzdeki dönemde, sektörel bazda mikro ölçekli destekler – özellikle KOBİ’ler ve üretim odaklı alanlarda – ekonominin daha geniş tabana yayılması açısından faydalı olabilir.
Yaşananların ekonomik programa etkisi nasıl olur?
Enflasyonu düşürmeye odaklı programın hedeflerine bağlılık sürüyor. Bu durum, orta ve uzun vadede fiyat istikrarı, sürdürülebilir büyüme ve yatırım ortamının güçlenmesi açısından olumlu bir zemin oluşturuyor. Programın uygulama kararlılığı, yatırımcıların beklentilerini yönlendirirken, istikrarlı ve rasyonel politikaların sürdürülmesiyle birlikte ekonomide yapısal kazanımlar daha belirgin hale gelecektir.