“Faizi düşük olan parayla borçlan, o borcu faiz getirisi yüksek olan paraya yatır, aradaki farktan kazanç sağla!” Carry trade yani… İşin özü bu; “Ucuza borçlan, pahalı borç ver” Ama bu yabancı için geçerli olan işleyiş. Yerli için işleyiş biraz farklı: “Fazla bir getirisi olmayan dövizini bozdur ve TL’ye çevir, o TL’ye yüksek faiz al!”
Her ne kadar Maliye Bakanı Mehmet Şimşek yabancının portföy yatırımı için getirdiği parayı carry trade sınıfına sokmuyorsa da, bu uygulama dünyanın her yerinde carry trade’dir. Aslında uygulamaya hangi adın verildiğinin de zaten hiç mi hiç önemi yok.
Kaldı ki artık yerli yatırımcı da benzer bir uygulamaya yöneldi. Ama bunun adı carry trade değil, ne var ki mantık aynı.
Yabancı dövizi rekorlar kırıyor
Merkez Bankası’nın net rezervinin umulmadık bir hızla artıya geçme aşamasına gelmesinin altında yatan en büyük etkenlerden biri yabancının getirdiği döviz. Yurt dışı yerleşikler DİBS’te tam dokuz haftadır net alıcı konumunda bulunuyor.
24 Mayıs itibarıyla son dört haftada yabancıların DİBS için getirdiği döviz tam 6.5 milyar dolar.
Önceki beş haftada yine DİBS alımı için getirilen döviz ise 955 milyon dolar.
Şimdi gelen bu para carry trade olarak nitelendirilmemeliymiş, uygulanan programa geliyormuş! İyi güzel de, uygulanan bu programın en önemli ayağı TL’nin reel anlamda değerlenmesi olmasın! Bir ülkede portföy yatırımı yapan, basit birkaç şeye bakar:
-Getirdiği paranın maliyetine, yani dolar ya da euro için ne kadar faiz ödeyeceğine veya o parayı kendi ülkesinde tutsaydı ne kadar kazanç elde edeceğine…
-Gittiği ülkede alacağı faize…
-Gittiği ülkede dolar ya da euronun o ülke parasına karşı ne kadar değer kazanacağına…
Peki, para nasıl kazanılacak?
– Getirilen paranın maliyeti zaten gidilen ülkede alınacak faizden çok çok düşüktür ki böyle bir yatırım yapılsın.
– Ve en önemlisi, o ülkedeki kur artışı faizden çok düşük kalsın ki para kazanılabilsin.
Bunlar şimdilik işliyor. Zaten işlemek zorunda; yabancıyı çekebilmenin başka yolu yok.
“Ama yüksek faiz ödüyoruz; ama yabancıya para kazandırıyoruz” itirazları…
Doğru, aynen öyle oluyor.
Öyle olmasına zemin hazırlayanlar, yol açanlar zamanında hukukun üstünlüğüne bağlı kalsalardı, ben şimdi bu köşede portföy yatırımı olarak ne kadar para geldiğinden değil, hangi büyük şirketin Türkiye’de ne yatırımı yaptığından söz ediyor olurdum.
Yerli yatırımcı da…
Carry trade uygulaması yalnızca yabancıyla sınırlı da değil… Artık yerli yatırımcı da adı konulmamış bir şekilde aynı uygulamaya yönelmiş durumda.
Merkez Bankası’nın net rezervindeki hızlı iyileşme yalnızca yabancının getirdiği dövizle sağlanmadı. Yerli yatırımcı da hızla dövizden TL’ye geçiyor ve Merkez Bankası da yoğun bir şekilde döviz alıyor.
Vatandaş döviz satıp TL’ye geçerek iyi para kazanıldığını gördü. Döviz, hele hele mayıs ayında tümüyle yatay seyretti. Oysa mevduatın ve para piyasası fonlarının aylık getirisi yüzde 4 dolayında seyrediyor. Yani bir ay önce dövizini bozup TL cinsi yatırım yapan, istese şimdi TL’den dövize döndüğünde yüzde 4 kadar kazanç sağlamış durumda. Bu, bir anlamda döviz bazında elde edilmiş kazanç demek. Hem Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de, Merkez Bankası yetkilileri de üstüne basa basa TL’nin reel olarak değerleneceğini söylüyor. Yani bu durum bir süre daha devam edecek. Nereye kadar mı, işte onu bilmek pek mümkün değil.
KKM ve DTH’de azalma
KKM’de 24 Mayıs itibarıyla son dört haftada kaydedilen düşüş 97 milyar lirayı buldu. Bu, yaklaşık 3 milyar dolar demek.
Döviz tevdiat hesaplarındaki azalma da sürüyor. 17-24 Mayıs haftasında da net 708 milyon dolarlık azalma oldu. Bu, parite etkisinden arındırılmış tutarı gösteriyor. Söz konusu hafta gerçek kişilerin hesabındaki azalma 1.5 milyar doları buldu, tüzel kişilerin hesabında ise 809 milyon dolarlık artış kaydedildi.