Hukuka, mesleki ilkelere ve kamu yararına aykırı bu düzenlemeye karşı tüm demokratik ve hukuki haklarımızı kullanarak mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz.
Vergi sistemi, bir ülkenin yalnızca gelir toplama mekanizması değil aynı zamanda bütçenin, vergi adaletinin mali disiplinin, kayıt dışılıkla mücadelenin ve ekonomik kalkınmanın dayanaklarındandır. Bu nedenle vergi mevzuatında atılan her adım; hukuka, tekniğe, mesleki çerçeveye, ekonomiye, kamu yararına ve yerleşik ilkelere uygun olmak zorundadır.
Bu satırları yazarken, üzülerek ifade ediyorum ki, Maliye Bakanlığı yetkililerine yaptığımız tüm uyarılara rağmen Türk Vergi Sistemi açısından ciddi riskler barındıran bir yaklaşım ısrarla hayata geçirilmiştir.
586 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği yayımlanmadan önce, 25 Kasım tarihli “Vergi Güvenliği Tehlikeye Atılamamalıdır” başlıklı yazımda bu konuda önemli uyarılarda bulunmuştum. O yazıda çok net biçimde şunu ifade ettim: Gerçek usulde vergilendirilen mükelleflerin defter ve beyannameleri, 3568 sayılı Kanun gereği yalnızca Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler tarafından tutulabilir. Bu yetki, bir ayrıcalık değil, kamu adına verilen bir güvence ve ağır bir sorumluluktur.
O gün dile getirdiğim kaygılar, ne yazık 13 Aralık 2025 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 586 sayılı VUK Genel Tebliği ile haklı çıktı. 586 sayılı VUK Genel Tebliği ile basit usulden çıkarak gerçek usulde vergilendirilecek mükelleflerin defter ve beyan işlemlerinin, meslek odaları ve birlikler eliyle yapılabilmesine imkân tanınarak hem Vergi Usul Kanunu’nun ruhuna hem de 3568 sayılı Meslek Yasası’na açıkça aykırı bir düzenleme yapılmıştır.
Bu noktada, TÜRMOB ve Odalarımızın sessiz kalması mümkün değildi. Tebliğin yayımlanmasının hemen ardından basın açıklamaları yaparak; bu düzenlemenin hukuka aykırı olduğunu, mesleki yetkilerimizin gasp edildiğini, vergide eşitlik ilkesini zedelediğini, kayıt dışılığı artıracağını ve vergi güvenliğini zayıflatacağını tüm açıklığıyla ifade ederek düzenlemenin geri çekilmesini talep ettik.
Hafta başında ise bu konuda bir ulusal gazeteye ilan vererek düzenlemenin meydana getireceği tehlikeleri kamuoyu ile paylaştık. Çünkü bu mesele, sadece bir meslek grubunun yetki alanı tartışması değil; ülkenin vergi güvenliği meselesidir. Muhasebe; defter tutma, beyanname verme, finansal raporlama ve denetim bir bütündür. Bu bütünlüğü, mesleki sorumluluğu ve müeyyideleri belirsiz yapılar üzerinden yürütmeye kalkmak, vergi sisteminde telafisi mümkün olmayan yaralar açacaktır.
Buradan bir kez daha açıkça ifade ediyorum: bu düzenlemede kamu yararı yoktur. Bu düzenleme hukuka, akla ve ülke menfaatlerine aykırıdır.
TÜRMOB; Odalar ve 135 bin meslek mensubuyla birlikte, hukuka, mesleki ilkelere ve kamu yararına aykırı bu düzenlemeye karşı tüm demokratik ve hukuki haklarımızı kullanarak mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Vergi güvenliği tehlikeye atılamaz. Muhasebe, ehil olmayan ellere teslim edilemez. Bu, yalnızca meslek camiamızın değil, ülkemizin de meselesidir.
Enflasyon Muhasebesi
Aralık ayı başında enflasyon muhasebesinin, beklendiği gibi işletmelerin mali tablolarını güncel değerlere getirmekten ziyade vergi adaletsizliğine ve totalde maliyenin vergi kaybına neden olduğunu yazmış ve basın açıklaması yapmıştık. Aslında bu konudaki uyarılarımızı 2023 yılında da yapmıştık; enflasyon muhasebesi yıllık olmalı ve vergisiz uygulanmalı diye.
Gelinen noktada, bugün Resmi Gazete’de yayımlanan düzenleme ile geçici vergi dönemleri bakımından bu uygulamanın sakıncalarının idare tarafından da kabul edildiği görülmektedir. Bu yaklaşım, enflasyon muhasebesine ilişkin mevcut uygulamanın gözden geçirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Bu çerçevede, enflasyon muhasebesine ilişkin asıl çözüm, uygulamanın ya yalnızca yıllık bazda ve vergi etkisi doğurmayacak şekilde yeniden düzenlenmesi ya da kanuni bir değişiklikle tamamen kaldırılması veya 3-4 yıllığına ertelenmesi ve sürekli yeniden değerleme sisteminin esas alınmasıdır.
Ücret tarifemiz reel olarak erimeye devam ediyor
Vergi sistemine yönelik bu tartışmaların yanında, meslek camiamızın gündemindeki bir diğer önemli başlık da “2026 Yılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Asgari Ücret Tarifesi”nin geçmiş yıllarda olduğu gibi Bakanlık tarafından enflasyonun altında bir artışla onaylanmış olmasıdır.
Türkiye’de yıllardır devam eden yüksek enflasyon; işçiler için öngörülen asgari ücreti açlık sınırının altında bıraktığı gibi mesleki olarak bizlerin de artan ofis giderleri, kira giderleri ve giderek ağırlaşan iş yükü ile birlikte, Bakanlık tarafından yayımlanan mali müşavirlerin asgari ücret tarifesinde, son yıllarda ciddi biçimde reel gelir kayıpları oluşmuştur.
Bu nedenle TÜRMOB olarak, 2025 yılında gelişmiş ülkelerde benimsendiği gibi asgari ücret tarifemizi iş yükü esaslı bir modelle hazırladık ve yayımladık, meslektaşlarımızın da bu tarifeye uymalarını tavsiye ettik.
2026 yılında da ücretlerimizdeki reel kayıpları kısmen de olsa telafi etmek için TÜRMOB olarak 2025 yılında iş yükü esaslı modelle hazırlayıp yayımlamış bulunduğumuz asgari ücret tarifesindeki tutarların yüzde 40 oranında arttırarak uygulanmasını önemle tavsiye ediyoruz.
İş yükü esaslı bu ücret modeliyle; hizmetin miktarı, niteliği, sorumluluğu ve mesleki riskler dikkate alınarak adil bir fiyatlandırma amaçlanmıştır. Meslektaşlarımızın emeğinin değersizleştirilmemesi, haksız rekabetin önlenmesi ve mesleğin sürdürülebilirliğinin sağlanması için, TÜRMOB tarafından tavsiye edilen bu tarifenin uygulanmasın büyük önem taşıdığını bir kez daha vurgulamak isterim.