Dur hele bakalım…
Bu sözleri duyduğumda, kelimde olmayan saçlar bile çıkıp dimdik duruyor desem inanın.
Beni öylesine sinirlendiriyor bu sözler.
Çünkü üşenmenin, ertelemenin ve sonra da iş olmayınca, bahanelerin arkasına sığınıp vazgeçmenin ilk işaretleridir bunlar.
Kuzey Avrupa ülkelerinden birisine bir makine satmıştık ve bu işi bağlayan arkadaşımı, üretici ile beraber alıcıda yapılacak montaj seyahatine yollamıştım.
Orada alıcı ile yaptıkları sohbetlerde alıcının, bizden başka satıcılarla temas ettiği hatta üreticilerle doğrudan bağlantı kurduğu arkadaşımıza anlatılmış.
Arkadaşımız da “Neden bizden almayı seçtiniz, en ucuz bizim fiyatımız mı idi?” diye sormuş.
Verilen cevap ise çok çarpıcı çünkü “ En hızlı cevap veren ve hemen muhatap olan tek firmaydınız” demişler.
Makine aldıklarını, sorun çıkması halinde muhatap bulunamayan, hızla hareket etmeyen ve ilgisiz kalan bir firma ile çalışılması halinde, sorunlarının çok daha büyüyeceğini düşünerek bizimle çalışmaya karar verdiklerini söylemişler.
Başka bir sohbetimizde, rekabetin acımasızca kol gezdiği küresel köyde, iş insanlarımızın önüne fırsatlar kolay çıkmıyor. Çıkanı da zamanında değerlendiremediğimizde ise kaçan balık büyük oluyor. Ayrıca bu kaçırdıklarımızın kötü bir referans olarak algılanmaları nedeniyle de ileride yeni fırsatlar yakalayabilmemizin önünde ciddi bir engel oluşturuyorlar yazmıştım.
İhracat müşterisi için hazırlamanız gereken teklifi erteleyip, başka işlerle uğraşmak size ne kazandıracaktır?
Elinizdeki işleri abartmadan sınıflandırın…
Acil ve Önemli, Acil Olmayan ama Önemli, Acil ama Önemsiz, Acil Olmayan ve Önemsiz İşler.
Günümüzde taleplere verilmesi gereken cevap için 48 saat bile çok uzun oldu.
Geciken cevaplar, o müşteriyi bir daha orada bulmanız için daha fazla şans isteyecektir.
Verilen teklifi gönderdikten sonra “ Biz e-posta gönderdik, cevap gelmedi “ diyerek kulağınızın üstüne mi yatacaksınız yoksa planlı bir şekilde ve iyi bir zamanlama ile izleyecek misiniz?
Genel olarak KOBİ patronları ve çalışanları zamanlarını iyi yönetemedikleri için aşırı yük altında oluyorlar. Bu nedenle de “ Kaçmaktan kovalamaya “ vakit bulamıyorlar.
Bunu görmemek amma bir özür olarak da görmek mümkün değil.
Mutlaka hepimiz, hele bu piyasa koşullarında, birçok olumsuz ve zıpçıktı unsurla uğraşıyoruz.
Yapılması gereken şey ise, ihracatla ilgili hiçbir işe “ Dur hele bakalım dememek.” Üşenmek, işleri zamanında yapabilmenin önündeki en ciddi engel.
Yapılması gereken birçok şeyi zora sokan önemli bir unsur.
Bizi götürdüğü yer ise, sürekli ertelemeler ve kaçınılmaz olarak iş kayıpları.
Samimi olarak yapmamız gereken bir önerim var.
Oturup bir kâğıda son aylarda hangi işlerin üşenme ve erteleme yüzünden zora girdiğini, aksadığını veya olumsuz neticelendiğini yazalım.
Bunu başkalarının görmesine de gerek yok.
Yazalım, üzerinde düşünelim ve o kâğıdı yırtıp atalım.
Göreceğimiz şey çok açık.
Üşendik, erteledik ve sonunda da işleri kaybettik…