Dünya genelinde yenilenebilir enerji kaynaklarına olan ihtiyaç, fosil yakıtların çevresel etkileri ve enerji güvenliği kaygılarıyla giderek artmaktadır. Güneş, rüzgâr ve hidroelektrik gibi bilinen kaynakların yanında daha niş fakat potansiyeli yüksek enerji biçimleri de araştırılmaktadır. Bu bağlamda osmotik enerji, özellikle nehir ağızlarında tatlı su ile tuzlu suyun buluştuğu noktalarda ortaya çıkan doğal bir enerji potansiyelini kullanmayı amaçlayan yenilikçi bir teknoloji olarak karşımıza çıkıyor.
Osmotik enerji, tatlı su ile tuzlu su arasındaki tuz konsantrasyonu farkından yararlanır. Bu fark, doğal olarak bir osmotik basınç doğurur. Temel prensip şu şekilde işler: Tatlı su ve tuzlu su, yarı geçirgen özel bir membranla ayrılır. Membran sadece suyun geçişine izin verir, tuz iyonlarının geçişini engeller. Tatlı su, osmoz sayesinde tuzlu su tarafına doğru hareket eder.
Bu geçiş, tuzlu su tarafında hidrolik basınç oluşturur. Artan basınç, türbinlere yönlendirilerek elektrik enerjisine dönüştürülür.
Teorik olarak, 1 m³ tatlı suyun deniz suyuyla karışması yaklaşık 0,7 kWh enerji üretebilir.
*Osmotik enerji fikri ilk kez 1950’lerde akademik çalışmalarda gündeme gelse de, teknolojik zorluklar nedeniyle uzun süre uygulanabilir olmamıştır. Norveç’te Statkraft adlı şirket, 2009 yılında dünyadaki ilk osmotik enerji santralini kurdu. Küçük ölçekteydi ama öncü bir adım oldu, 4 kW'lık bu deneme tesisi elektriğin üretilebileceğini gösterdi. Yine de teknoloji pahalı olduğu için birkaç yıl sonra proje durduruldu. Hollanda’da 2014 yılında Afsluitdijk barajında yeni bir yöntemle denemeler yapıldı. Özellikle tatlı su ve tuzlu suyun iyon farkını kullanan sistemler geliştirildi. Yüksek teknolojiye sahip Japonya ve Güney Kore gibi ülkeler, tatlı su kaynaklarının bol olduğu bölgelerde osmotik enerjiye yönelik Ar-Ge faaliyetlerini sürdürmekteydi. Yıllar sonra bugün, Japonya’nın Fukuoka kentinde tam ölçekli yeni bir tesis devreye alındı. Ulusal Malzeme Bilimi Enstitüsü ve yerel ortakların inşa ettiği bu tesis, 2023’te Danimarka’da açılan benzer santralden sonra dünyada sürekli elektrik üretimine yönelik ikinci osmotik enerji tesisi olma özelliğini taşıyor. Ölçek olarak mütevazı olsa da, yılda yaklaşık 880.000 kWh enerji üretecek. Bu miktar, tuzdan arındırma tesisinin enerji tüketimini karşılamaya yetecek bir miktar. Fukuoka tesisini önceki denemelerden farklı kılan ise, ürettiği enerji miktarı değil. Bir tuzdan arındırma tesisiyle birlikte çalışarak, normalde atılacak olan yoğun tuzlu su atığından yararlanır ve nehirlerin doğal olarak sağladığından çok daha belirgin bir tuzluluk farkı elde ediliyor; bu da verimliliği arttırıyor. Fukuoka santralinin faaliyete geçmesi, bu yeni enerji kaynağının keşfine olan ilginin yenilendiğinin bir işareti.
*Her yeni teknolojide olduğu gibi osmotik enerji de bazı engellerle karşılaşıyor: Tuzlu suyun içinde uzun süre dayanan, kirlenmeyen ucuz membranlar üretiminin zorluğu, şu anda güneş ve rüzgâra göre çok daha pahalı yatırım maliyeti oluşu, teoride yüksek enerji potansiyeli olsa da pratikte alınan gücün düşük kalması bu alandaki yatırımı yavaşlatıyor.
*Bu teknoloji ile dünya üzerindeki nehir ağızlarında yılda yaklaşık 2.000 TWh enerji üretilebileceği hesaplanıyor. Bu, küresel elektrik tüketiminin neredeyse %10’una denk geliyor. Özellikle Amazon, Mississippi, Mekong, Ganj ve Yangtze gibi büyük nehirlerin denizle buluştuğu yerler, gelecekte enerji santrallerine ev sahipliği yapabilir.
*Gelecek öngörüsü olarak şu hususları ifade etmek istiyorum. Osmotik enerji, henüz ticari olgunluğa ulaşmamış olsa da gelecekte enerji sistemlerinde önemli bir rol üstlenebilir. Rüzgâr ve güneşe ek olarak, sürekli ve öngörülebilir üretim avantajı sayesinde şebeke istikrarına katkı sunabilir. Nanoteknoloji ve biyomimetik malzemeler sayesinde daha dayanıklı ve verimli membranların geliştirilmesi beklenmektedir. Osmotik enerji santralleri, hidroelektrik ve pompaj depolamalı santrallerle entegre edilerek kullanılabilir. Özellikle tatlı suyun bol olduğu ve enerjiye yüksek ihtiyaç duyan kıyı kentlerinde stratejik bir seçenek olabilir.
Tatlı su ile tuzlu suyun buluşmasından enerji üretmek kulağa sihir gibi geliyor. Bugün için pahalı ve sınırlı olsa da, gelecekte temiz enerji kaynaklarımız arasına katılması mümkün. Belki bir gün, İstanbul Boğazı’nın girişinde veya Sakarya Nehrinin Karadeniz’le buluştuğu noktada kurulacak bir osmotik santral, binlerce insanın ışığını yakacak.