Yeşil Mutabakat’tan net sıfır hedeflerine, finansmandan yatırımcı güvenine kadar ESG artık Türkiye’nin küresel rekabet gücünü belirleyen en kritik gündem haline geliyor. Trasta ESG, uluslararası standartlarla uyumlu metodolojisi, yapay zekâ tabanlı çözümleri ve şeffaf raporlama vizyonuyla, şirketlerin dönüşüm sürecinde hem yol gösterici hem de hızlandırıcı bir rol üstlenmeyi hedefliyor.
Sürdürülebilirlik, artık yalnızca bir çevre meselesi değil; finansal sistemin, yatırımcı tercihlerinin ve şirketlerin geleceğini belirleyen kritik bir faktör.
Trasta ESG, 2021’de Bülent Görer’in liderliğinde bu dönüşüme yanıt vermek, Türkiye’nin ekonomik potansiyelini küresel sürdürülebilirlik trendleriyle buluşturmak amacıyla kuruldu ve bugün şirketlerin performansını Çevresel, Sosyal ve Yönetişim (ESG) kriterleri çerçevesinde ölçümlüyor.
Trasta ESG’nin kuruluş motivasyonunu, Türkiye’de yeşil varlıkların geleceğini, uluslararası yatırımcıların ESG kriterlerine bakışını, AB’nin Yeşil Mutabakatı’nın etkilerini ve “greenwashing” riskine karşı alınması gereken önlemleri şirketin Kurucusu Bülent Görer ve Yönetim Kurulu Başkanı Çiçek Collins ile konuştuk.
Sürdürülebilirlik riskleri finansal raporlamaya giriyor
“Günümüz iş dünyasında Çevresel, Sosyal ve Yönetişim (ESG) faktörleri, artık bir lüks değil, stratejik bir zorunluluk haline geldi. Bu dönüşüm; iklim değişikliğinin artan etkileri, değişen tüketici talepleri ve uluslararası düzenlemelerin sıkılaşması gibi küresel dinamiklerden kaynaklanıyor. Trasta ESG, Türkiye’nin ekonomik potansiyelini küresel sürdürülebilirlik trendleriyle buluşturma vizyonuyla 2021’de kuruldu. Türkiye bu alanda önemli adımlar atmaya başlamış olsa da, kat edilmesi gereken yol halen mevcut. Özellikle 10 Ağustos 2025’te Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK) tarafından tanıtılan Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS) ile birlikte, sürdürülebilirlik risklerinin finansal raporlamaya entegre edilmesi zorunlu hale geldi. Bununla birlikte özellikle KOBİ’lerde veri şeffaflığı, standartlaşma ve uzmanlık eksikliği gibi engeller varlığını sürdürüyor. Büyük ölçekli şirketler ve küresel tedarik zincirine entegre firmalar aracılığıyla ilerleme kaydedilse de, yaygın bir benimseme için düzenleyici destek, eğitim programları ve teknolojik altyapı yatırımları gerekiyor.”
ESG kriterleri Türkiye’ye yatırım kararlarında daha önemli hale geliyor
“Uluslararası yatırımcılar için ESG kriterleri Türkiye’ye yatırım kararlarında giderek daha önemli hale geliyor. ESG uyumlu şirketler yatırımcılar nezdinde daha cazip görülüyor; finansmana erişim ve piyasa değeri açısından avantaj sağlıyor. Özellikle AB merkezli yatırımcılar karbon nötrlüğü ve sosyal yönetişim standartlarına odaklanıyor. Türkiye’nin AB ile ticari ilişkileri ve Yeşil Mutabakat gibi düzenlemeler, ESG performansını yatırım kararlarında kritik bir faktör haline getiriyor. Yüksek ESG skorları, özellikle gelişmekte olan piyasalarda, düzenleyici çerçevelerin daha az katı olduğu durumlarda operasyonel mükemmelliğin ve dayanıklılığın bir göstergesi olarak kabul ediliyor. Bu da algılanan riski azaltarak yatırım çekilmesini sağlıyor. Bunun yanı sıra, globalde büyük satın alma ve birleşme (M&A) çalışmalarında şirketlerin ESG notları talep ediliyor. ESG notu düşük olan firmaların satın alınmasından vazgeçildiğini görüyoruz. Özellikle fonlar açısından ESG’nin yönetişim tarafı çok daha önemli hale gelebiliyor.”
AB ile ticaretin anahtarı: Karbon azaltımı ve şeffaf raporlama
“Avrupa, dünya genelinde düzenlemelere öncülük eden ve dış ticarette Türkiye’nin neredeyse yüzde 50’sini oluşturan bir partner olarak, Türkiye’deki şirketlerin ESG stratejileri üzerinde doğrudan ve güçlü bir etkiye sahip. Bu nedenle AB’nin Yeşil Mutabakatı ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM), Türkiye’deki şirketlerin ESG stratejilerini köklü biçimde dönüştürüyor. Özellikle ihracatçı sektörler (çelik, çimento, tekstil) karbon emisyonlarını azaltmak ve TSRS ile uyumlu raporlama yapmak zorunda kalıyor.”
Türkiye’de yeşil varlıkların payı hâlâ sınırlı
“Türkiye’de yeşil varlıkların toplam finansal sistem içindeki payı henüz istenen seviyeye ulaşmadı. Bunun en önemli nedenlerinden biri, ülkenin genel olarak kaynak sıkıntısı ve mevcut kaynakların kullanımındaki sınırlamalar. Bu durum, birçok şirketin ESG gündemine yeterince yoğunlaşmasını zorlaştırıyor. Büyük ölçekli ve küresel tedarik zincirine entegre firmalar ilerleme kaydederken, KOBİ’lerde veri toplama, raporlama ve uzmanlık eksikliği öne çıkıyor. Bu oranı artırmak için düzenleyici çerçevelerin güçlendirilmesi, teşvik mekanizmaları, farkındalık çalışmaları ve şeffaf raporlama kritik önem taşıyor. Yatırımcı ilgisinin düşük olmasının başlıca nedenleri farkındalık eksikliği, veri ve standart sorunları, kısa vadeli bakış açısı, yetersiz regülasyonlar ve yüksek başlangıç maliyetleri olarak sıralanıyor. Trasta ESG olarak otomatik raporlama ve veri analitiğiyle bu maliyetleri azaltmayı hedefliyoruz.”
Türkiye, 5 yılda yeşil finansmanda güçlenecek
Trasta, Türkiye’nin önümüzdeki 5 yılda yeşil finansman ve ESG alanındaki küresel rekabet gücünün önemli ölçüde artacağına inanıyor:
■ AB Yeşil Mutabakatı ve ulusal raporlama zorunlulukları şirketleri hızla dönüşüme yönlendirecek.
■ Finans Sektörü: Türk bankaları yeşil tahvil ve kredi ürünleriyle dönüşümü destekleyecek, uluslararası kuruluşların finansman desteği artacak.
■ Yatırımcı Talebi: Küresel yatırımcıların ESG’ye ilgisi arttıkça Türk şirketleri için yabancı yatırım çekmek daha kolay hale gelecek.
■ Teknoloji: Yapay zekâ ve veri analitiği, ESG raporlama ve ölçüm süreçlerini daha verimli hale getirecek.
■ Farkındalık: Şirketler, kamuoyu ve STK’lar arasında sürdürülebilirlik bilinci artacak.
■ 2053 net sıfır karbon hedefi ve Ulusal Enerji ve İklim Planı, yeşil dönüşümde güçlü bir itici güç oluşturacak.