Bugün ülkeler de ürünler de artık daha karışık ve karmaşık. Bu bulanıklığın verdiği bir mesaj var: Ülke hikayeniz kurşun geçirmez olmalı.
Geldik bir yılın daha sonuna. Hani “Yedik koca yılı” denir ya… Biz mi yedik koca yılı yoksa o mu bizi yutmaya çalıştı, orası karışık. Kesin olan ise küresel ekonomik gelişmelerin seyri açısından ileride 2025’e bolca referans vereceğimiz.
Bence 2025’teki asıl mesele tarifeler, savaşlar, açlık, teknoloji patlaması gibi alt başlıkların ötesindeydi. 2025 bize, küresel bir denge unsurunun kalmadığını gösterdi. “Yok artık o kadar da olmaz” dediğimiz pek çok şeyin daha kötüsü oldu. 2025, ayrılık acısı dışında her derde deva olduğu kabul edilen o şahane “kurumlar” meselesinin, sosyal kontrat olmadığında bir kumdan kaleye dönüşebileceğini gösterdi.
Bu günlerin geleceğini biliyorduk, hazırlanmadık
Fakat o kumdan kale bir gecede inşa edilmedi ki! Trump yeni gelmedi, geri geldi. Merkel görevi bırakırken teknolojik devrimi yakalayamadığı için özür dilediğinde, Avrupa’nın zayıflığını açık etmemiş miydi? Bu günlerin geleceğini biliyorduk, hazırlanmadık.
Meselenin bir de yatırım boyutu var. Eskiden ülkeler ikiye ayrılırdı: Gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan ülkeler (GOÜ). Ürünler de ikiye ayrılırdı: Hisse senetleri ve tahvil-bono. Bugün ülkeler de ürünler de artık daha karışık ve karmaşık. Bu bulanıklığın verdiği bir mesaj var: Ülke hikayeniz kurşun geçirmez olmalı.
Peki Türkiye’nin hikayesi ne? Gelin 2026’ya bir bakalım.
- ABD’de beklenen faiz indirimleri GOÜ’lere sermaye girişini destekleyebilir.
- Petrol fiyatlarında yükseliş öngörülmemesi, Türkiye gibi ithalatçı ülkeler için iyi haber.
- Altın fiyatlarının kuvvetli seyretmesinin beklenmesi, fiyat etkisinin rezervlere desteğinin devam edebileceğini gösteriyor.
- Türkiye’nin savunma sektöründeki çalışmalarının uluslararası arenada karşılık bulmasını destekleyecek bir küresel konjonktür de var.
Bu maddelerin hiç mi “ama”sı yok? Olmaz mı?
- ABD’deki faiz indirimleri küresel likiditeyi mobilize edebilir. Ama eskisi gibi bütün gelişmekte olan ülkelerin yelkenini dolduracak tek bir rüzgâr olmayacak, beklemeyin.
- Petrol fiyatlarının sakin seyri çok iyi haber. Ama endüstriyel metaller enflasyonla mücadeleye aynı desteği vermeyebilir.
- Altın fiyatlarının rezervlere desteğinin sürecek olması pozitif. Ama olası ilk dalgalanmada, fiyat etkisinden arındırılmış rezerv grafiğini raporlarda görmeye başlarız. Rezervleri miktar olarak artırmak da şart.
- Savunma sektöründeki gelişmeler iyi. Ama TSKB Ekonomik Araştırmalar’daki arkadaşlarım, AB’de Çin’e pazar payı kaybettiğimiz ürün sayısının arttığını not ediyorlar. Yani yatırım hikayesi için tek bir sektör yetmez.
En popüler başlığı unuttuğumu sanmayın. Bir zamanlar yıllık enflasyonda tek haneyi görmüş Türkiye, enflasyonu tekrar düşürebileceğini göstermek istiyor. Ama TCMB’nin ara hedefi, bir türlü piyasalar için çıpa olamıyor ve güven açığı devam ediyor.
Türkiye’nin hikayesini ararken bir de ipucu vereyim: Rakiplerimiz artık bu soruyu “beşeri sermayenin kalitesi” ile bağlantılı yerlerden yanıtlıyor. Çünkü teknolojik devrim, alışık olduğumuz şekilde devam etmeye izin vermiyor. Yatırımcı gözünde ülke farkının bulanıklaştığı yerde, sadece Güney Afrika’dan, Brezilya’dan, Endonezya’dan, Meksika’dan iyi olmanız yetmiyor. Dünyadaki hareketliliği anlamak şart. Hareketin bir kısmından korunmak, bir kısmına alışmak, bir kısmının önüne geçmek gerek. Enflasyonla mücadele olmazsa olmaz ama enflasyonla mücadele tek başına yetmez.
Görüşebilmek güzel olurdu ama görüşemezsek diye yılın son İktisaden’i yeni yıl dileğimle bitsin: Hepimize sağlıklı, mutlu, “Bu iş olmaz!” değil de “İşin ucundan birlikte tutarsak, başarırız!” dediğimiz ve başardığımız bir yıl diliyorum.