ABD ve NATO’nun Rusya’ya karşı sertleşen politikaları, Türkiye’nin enerji tedarikini ve dış ticaretini zorlayacak, ülke zor tercihlerle karşı karşıya kalabilir. Rusya ile ilişkileri sürdürürken, Batı’nın yaptırım ve kısıtlama beklentileri Türkiye için maliyet ve stratejik risk yaratıyor.
Şu ana kadar Türkiye uluslararası siyasette özel bir rol üstlenmiş durumda. Her ne kadar NATO üyesi olsa da, Rusya ile iyi ilişkiler yürütüyor. Aslında Kırım’ın ilhakını kabul etmeme, sınırların askeri yöntemlerle değiştirilmemesi ve Ukrayna’ya İHA’lar satmak gibi Ukrayna görüşlerini desteklemekle birlikte, Rusya ile de ilişkileri iyi. Örneğin, Rusya’nın rızasını sağlayarak Ukrayna’da yetişen tahılın dünya piyasalarına ulaşmasını sağladığı gibi, iki ülkenin savaşı sona erdirmeleri için muhtelif defalar İstanbul’da görüşmelerini sağlayabildi. Görünüşe göre gerek Ukrayna gerek Rusya, Türkiye’nin kendilerine ihanet etmeyeceğine güveniyor. Ancak, iki ülke arasındaki çatışma devam ettiği sürece, Türkiye’nin iki tarafın da güvenini koruması giderek daha güç olabilir.
Neler değişiyor? Yakın zamanda gerçekleşen iki gelişme Türkiye’nin şu ana kadar iki tarafın da kabul edilebilir bulduğu tutumunu değiştirmesini zorlayabilir. İlkin, Bay Trump son günlerde Rusya ekonomisini sıkıştıracak tedbirleri benimsemeğe daha yatkın gözüküyor. Bay Trump Bay Putin’e büyük anlayış gösterdi, yani Ukrayna’nın NATO’ya girmeyeceğine ilişkin garanti verdiği gibi, Rusya’nın Rus kökenlilerin çoğunlukta olduğu bölgelerde kalabileceğini peşinen kabul etti. İki lider muhtelif vesilelerle görüştüler, Alaska’da da bizzat bir araya geldiler. Her görüştüklerinde Bay Putin Bay Trump’a barışın gerçekleşmesi için yaptıkları dolayısıyla teşekkür etti, ancak diğer yandan Ukrayna’dan daha fazla toprak kazanmak için savaşmaya da devam etti. Kendini bir barış inşa edicisi, hatta bir Nobel Barış ödülüne layık gören Bay Trump’un sonunda Bay Putin’in nezaketinden bıktığı anlaşılıyor. Rusya’nın savaşmasını güçleştirecek bir takım iktisadi kısıtlamalar getirebileceğini ilan etti.
İkinci olarak, NATO’nun Avrupalı üyeleri Rusların durdurulması gerektiği, yoksa Ukrayna’da durmayıp diğer ülkeleri de işgal edebilecekleri üzerinde ısrar ediyorlar. Böyle bir sonuca karşı askeri harcamaları ve askeri gereç imalatını arttırmaya karar verdikleri anlaşılıyor. Kıta’daki endişeler Rusya’nın kısa süre önce Polonya, bilahare Romanya hava sahasına İHA’lar göndermesi dolayısıyla yoğunlaşmıştır. Her ne kadar Rusya hava sahası ihlallerinin yanlışlıkla gerçekleştiğini ileri sürmüşse de, hedef olan ülkeler bu beyanı samimiyetsiz buluyorlar. NATO’nun hava savunmasının ve ittifakın üyelerini savunma iradesinin sınandığını düşünüyorlar.
Amerikalıların ve Avrupalıların Rusya’nın meydan okumasını sonlandırma konusunda benzer tutumlar benimsemeleri beklenmedik bir hızla gerçekleşmiştir. Daha önceleri Amerikalılar Ruslarla uzlaşma yanlısı iken, Avrupalılar Rusları durdurmak istiyorlardı. Şimdi ikisi arasında Rusları durdurmak gerektiği konusunda bir mutabakat oluşuyor. Bu gelişme Türkiye açısından zorlukların doğması anlamına gelir. Neden? Anlaşıldığına göre, Trump yönetimi söz geçirebildiği her ülkenin Rusya’dan petrol ve gaz alımını kesmesini, böylece Rusya’nın dış alem gelirlerinin azalmasını istemektedir. Türkiye Rus petrolünün önde gelen müşterilerindendir, istediği kadar yakıtı düşük maliyetle tedarik etmektedir. Buna ek olarak, kullandığı doğal gazın da büyük bir bölümünü Rusya’dan almaktadır. Bilindiği gibi, iki doğal gaz hattı Karadeniz’i aşarak Türkiye’ye kavuşmakta, Rusya’nın bazı Balkan ve Doğu Avrupa ülkelerine ihracatı da bu hatlardan birinden gerçekleşmektedir. Bu tedarik sistemini değiştirmek hem çok güç hem de çok maliyetlidir. Kaldı ki, bu maliyete bir de Rusya ile azalan dış ticareti eklemek gerekecektir. Bunun bir nedeni Rusya’da azalan gelirler ise, diğer nedeni de Rusya’nın dış ticareti ilişkide bulunduğu ülkeleri cezalandırmak veya ödüllendirmek için de kullanmasıdır.
Türkiye şu sıralarda Amerika ile ilişkilerini yeniden canlandırmak peşindedir. Trump’ın gümrük siyasetinin Türk mallarının Amerikan piyasasına girmeleri için bir fırsat yaratabileceğini ümit etmektedir. Geçmişte de yaptığı gibi, Amerikan yönetimi Türkiye’nin petrol ve gaz alımını azaltması için ona daha uzun bir süre tanıyabilir ama gidişin yönü bellidir ve değişmeyecektir.
Rusya’nın Amerika ve Avrupa ile ilişkileri zayıflarken, Türkiye’nin zor tercihlerle karşı karşıya kalması mukadderdir. Yabancı sermaye çekmeyi beceremeyen kısır bir ekonomi ile yaşayan ülkemiz için bu zorluklar karşısında karar vermek hiç de kolay olmayacaktır ama herhangi bir hazırlık yapıldığı da göze çarpmamaktadır.