Trump ile ilgili sorular sormak zor değil ama kimse nasıl davranacağını doğru tahmin edemiyor.
Bugünlerde dış siyaset konularında kalem oynatmak gerçekten zor. Geçtiğimiz hafta, Trump’ın Rusların Ukrayna’da barış için nazlanmalarından bıktığını, dolayısıyla Rusya’ya karşı sert iktisadi yaptırımlar uygulayacağını belirtmiş, bu durumun Türkiye’nin her iki tarafı kollayan yaklaşımını güçleştireceğini ifade etmiştik. Bu hafta yeni bir Amerikan politikası ile karşı karşıyayız. Bay Trump, Ukrayna’da Rusya’nın tüm istediği noktaları kabul etmiş görünüyor ve Ukrayna’nın da bu içerikli bir barış anlaşmasını imzalamasını istiyor. Kendisine danışılmadığı için, AB hemen itiraz etti. Avrupalıların sert tepkisi karşısında Trump’ın planında bazı düzeltmeler yapıldığı anlaşılmakla beraber bu satırlar yazılırken Ukraynalıların görüşlerine yeterince başvurulmamıştı. Ukraynalılar görüşlerini net ifade etmekten uzak duruyorlar ama Rusya’nın henüz girmediği toprakları vermeyi istemedikleri gibi, ülkenin egemenliğini sınırlayan maddelere de karşı çıkıyorlar.
Trump’ın çizdiği zikzaklar barış çabasının tezahürü olarak görülebilir
Bay Trump, tarihe isminin bir barış mimarı olarak yazılmasını istiyor. Dış siyasette çizdiği zikzaklar, çatışan taraflar tarafından benimsenmese bile, barışa ulaşma çabalarının tezahürü olarak görülebilir. ABD ile ilişkilerinin bozulmasını istemeyen birçok ülke bu zikzaklara uyum sağlamayı öngören esnek siyasetler izlemeye çalışıyorlar. Ancak şu anda Bay Trump’ın kendi önerdiği yeni siyasetini ne kadar benimsediğini kestirmek bile güç. Değişiklik önerilerine ne tepki vereceğini, hatta eski siyasetin parçası olan bazı uygulamaların yürürlükte kalıp kalmadığını bilmek olanaksız. Örneğin, eğer önerilerini kabul etmezse, Ukrayna’ya her türlü desteği keseceğini ifade ediyor. Buna karşılık planda bazı değişiklikler yapmaya da hazır olduğunu ifade ediyor. Peki, Ukrayna bazı önerilerini kabul edip, diğerlerini reddedip Avrupa’nın desteği ile savaşa devam edecek olursa, ne olacak? O zaman Avrupa’ya da desteğini tamamen kesecek mi? Zaten, Avrupa’ya Amerika’nın verdiği desteği keseceğini ilan ettiğine göre ne fark eder ki? Eğer bir barış anlaşması imzalanmazsa, Ruslara uygulamak istediği iktisadi yaptırımlara geri dönecek mi? Görüyorsunuz, Trump ile ilgili sorular sormak zor değil ama kimse nasıl davranacağını doğru tahmin edemiyor.
Bir an için, Ukrayna’nın hemen hepsinin, Rus talepleri ile uyum içinde olan Trump planını kabul ettiğini varsayalım. Sizce bu durum güvenilir bir barış anlaşmasının temelini oluşturuyor mu? Bir barış anlaşmasının uzun süre geçerliliğini koruması için taraflardan her birinin elde ettiği ödünlerden memnuniyet duyması, verdiği ödünlerden ise yakınması gerekiyor. Durumu zayıf olan bir tarafa bir anlaşmayı zorla, ödünsüz olarak kabul ettirmek, Birinci Dünya Savaşı deneyinin gösterdiği gibi, pek parlak bir fikir değil. Hatırlatmak gerekirse, savaş sonrası yenik düşen tarafların hiçbir beklentisine cevap vermeyen anlaşmaları zorla kabullenmeleri, bunları bir an önce değiştirmek isteyen revizyonist kampın doğmasına temel oluşturmuştur. Eğer İkinci Dünya Savaşı’nın çıkmasının açıklanmasını tek değişkene indirgemek istersek, sanıyorum revizyonizm en güçlü açıklama gücü olan değişken olabilir. Şu anda Ukrayna’nın da Amerikan zoruyla bir barış anlaşması imzalaması söz konusu olursa, kanaatimce Ukrayna en kısa sürede anlaşmanın maddelerini değiştirmeye çalışacak ya da imzaladığı maddeleri görmezden gelecektir. Rusya Federasyonunun demografik yapısı Rus kökenliler aleyhine sürekli değişmektedir. Bu gelişme pek de uzak olmayan gelecekte Ukraynalılara Amerikan zoruyla kabul ettikleri anlaşmanın boyunduruğundan kurtulmalarını deneme fırsatı yaratabilir.
Ukrayna’nın Rusya yönünde genişleme olanağı zaten yok
Mevcut koşullar altında akla en uygun siyaset Ruslara güvenliklerini sağlamak için siyasi haritayı değiştirme ile uğraşmaktan vazgeçmelerini telkin etmek olabilir. İyi ilişkilere sahip olduğunuz bir komşunuz, sizin güvenlik korkularınıza ve endişelerinize daha duyarlı olacaktır. Ukrayna’nın Rusya yönünde genişleme olanağı zaten bulunmamaktadır. Eğer iki ülke arasındaki ilişkiler dostane olursa, Ukrayna’nın Rus kökenli vatandaşlarına adeta bir beşinci kolmuş gibi bakması için de bir sebep kalmayacaktır, onlara güvenebilir. Eğer Rusya ile ilişkileri iyi olursa, Ukrayna’nın Rusya’nın güvenlik endişelerine de daha duyarlı olacağı da aşikardır.
Sonuç olarak, Trump’ın Ukrayna’ya bir barış anlaşmasını, onlara danışma gereği bile duymadan ve görüşlerini almadan zorla kabul ettirme gayretleri uzun vadeli olmayacağı için, tartışmalı bir yaklaşımdır. Bu gerçek, dış siyaset yazarlarının anlamlı ve güvenilir sütunlar yazma endişeleri bir yana, her zaman geçerliliğini korumaktadır.