“Temiz kömür” teknolojilerinin ekonomik sürdürülebilirliği ile iklim ve çevre üzerindeki etkileri bilimsel olarak hala sorgulanıyor. Uygulamaları sınırlı, geleceği belirsiz bu teknolojilerin fosil yakıt bağımlılığını artırdığı, Türkiye’yi iklim krizi ve yeşil dönüşüm karşısında daha savunmasız hale getirdiği belirtiliyor.
Dünya kömür çağının sonuna yaklaşıyor. Global Energy Monitor’ün 2024 yılına dair yayımladığı “Yükseliş ve Çöküş” raporuna göre, devreye alınan yeni kömür kapasitesi 44 gigawatt (GW) ile son 20 yılın en düşük seviyesine geriledi. 44 GW’lık yeni kurulu güce karşılık 25,2 GW’lık kapasite devreden çıkarıldı. Küresel kömür filosu yalnızca yüzde 1’in altında bir artış göstererek net 18,8 GW büyüdü. Özellikle Avrupa Birliği’ndeki kömür santrallerinin dört katına çıkan emekliye ayrılma oranı bu düşüşü hızlandıran en önemli faktörlerden biri oldu. Bu rakamlar, küresel enerji dönüşümünün hız kazandığını ve kömürün yerini yenilenebilir enerji kaynaklarına bıraktığını net bir şekilde ortaya koyuyor. Türkiye de, 2010 yılından bu yana 92 GW’lık kömür santrali projesini iptal ederek, mevcut santral kapasitesinin neredeyse beş katı büyüklüğünde projelerden vazgeçti. Şu an Türkiye’de aktif olan tek yeni santral projesi, Kahramanmaraş’taki Afşin-Elbistan A Termik Santrali’ne eklenmek istenen iki yeni ünite (688 megavat) olarak öne çıkıyor.
Kömür santralleri 45 milyar dolarlık zararla karşı karşıya
Öte yandan Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) ve E3G tarafından geçtiğimiz sene yayınlanan “Kömürden Çıkışın Finansmanı: Türkiye Örneği” raporu, 2026 yılında Türkiye’de karbon fiyatı uygulamasının başlamasıyla beraber Türkiye’deki 30 kömürlü termik santralin ikisi dışında hepsi zarar etmeye başlayacağını ortaya koyuyor. Bu santraller lisans sürelerinin sonuna kadar toplamda 45 milyar dolarlık zararla karşı karşıya kalacak. SEFiA Direktörü Bengisu Özenç’in ifade ettiği gibi, “Kömürden çıkış, Türkiye’nin 2053 net-sıfır hedefi iklim hedefl eri için olduğu kadar, değişen küresel ticaret düzeni içerisinde rekabetçiliğini sürdürülebilmesi açısından da önemli bir hedef. Bu hedefin yakalanabilmesi için atılacak ilk adım elektrik arzında kömürden çıkışa yönelik resmi bir pozisyonun açıkça belirlenmesi ve bu hedefe yönelik planlamanın yapılması olacak.
Yeni filtre teknolojileri kullanılsa bile bu santraller “temiz” sayılamaz
Gelelim temiz kömür teknolojilerine. Temiz kömür teknolojileri, kömürden daha verimli ve ucuz şekilde faydalanmak için gündeme geliyor. Karbon yakalama ve kömür gazlaştırma teknolojileri de özellikle yerli linyit kaynaklarının kullanımını artırmak amacıyla değerlendiriliyor. 2023 yılında Türkiye’de düzenlenen “Temiz Kömür Zirvesi” sonrasında, HEAL (Sağlık ve Çevre Birliği) “Kronik Kömürü İyileştirmek” başlıklı önemli bir analiz yayınladı. En ileri filtre teknolojisi kullanılsa dahi kömürlü termik santrallerin Türkiye’de ciddi ve önlenebilir sağlık sorunları ile ekonomik kayıplara yol açtığını ortaya koyan analizde, HEAL yeni filtre teknolojileri kullanılsa bile bu santrallerin “temiz” sayılamayacağını açıkladı. Analizde, söz konusu santrallerin en iyi piyasa koşullarına uygun verimlilikte ve en gelişmiş filtre sistemleriyle donatıldığı varsayıldı. Bu sistemler arasında daha iyi kazanlar ve daha etkili toz filtreleri yer aldı. Ancak bu teknolojilere rağmen, bu santrallerin 35 yıllık ömrü boyunca 46 bin erken ölüme ve 185 milyar Euro’ya kadar sağlık harcamalarına yol açacağı tahmin edildi. Analize göre, eğer Türkiye 2030 yılına kadar kömürden çıkarsa, 102 bin 601 erken ölüm önlenebilecek. Ayrıca hava kirliliğine bağlı sağlık maliyetlerinde 194 milyar Euro’ya varan tasarruf sağlanabilecek. Türkiye Kömür Üreticileri Derneği tarafından düzenlenen V. Uluslararası Temiz Kömür Teknolojileri ve Milli Enerjide Değer Zirvesi ve Fuarı, 29 Nisan 2025 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirildi. SEFİA bu zirve öncesinde, karbon yakalama teknolojilerinin iklim dostu olup olmadığını sorguladığı çalışmalarını kapsayan bir değerlendirme yayınladı. Değerlendirme öncelikle, 2053 Net Sıfır hedefi bulunan Türkiye’nin, küresel ölçekte tartışılan kömürden çıkış politikalarının dışında kalmasının, bu hedefl e ciddi bir çelişki yarattığının altını çiziyor. “Temiz kömür” teknolojilerinin ekonomik sürdürülebilirliği ile iklim ve çevre üzerindeki etkilerinin bilimsel olarak hala sorgulanmakta olduğu ifade edilen değerlendirmede, ticari uygulamaları sınırlı, geleceği belirsiz bu teknolojilerin fosil yakıt bağımlılığını artırdığı, Türkiye’yi iklim krizi ve yeşil dönüşüm karşısında daha savunmasız hale getirdiği belirtiliyor. Havası temiz bir Türkiye, nefes alan bir yeryüzü için kaybedecek vaktimiz yok. Türkiye kömür yerine yenilenebilir enerjiye yatırım yaparak sağlıklı bir gelecek inşa edebilir. Aynı zamanda 2030 yılına kadar GSYH’sini yılda 8 milyar dolar daha artırabilir ve 300 bini aşkın yeni iş yaratabilir…
Kömür Gazlaştırma Teknolojileri: Enerji üretimi ve sanayideki rolü tartışılıyor
SEFİA’nın değerlendirmelerine göre; kömür gazlaştırma teknolojileri, enerji üretimi ve kimyasal madde üretiminde yaygın olarak kullanılan bir yöntem olarak öne çıkıyor. Katı yakıtların buhar ve gazlarla tepkimeye sokularak sentez gazına (CO ve H2) dönüştürülmesi esasına dayanan bu yöntemle elektrik, hidrojen, metanol, sentetik yakıtlar gibi birçok ürün elde edilebiliyor. Ancak yöntemin çevresel ve ekonomik etkileri ise tartışmalı. ABD, Endonezya ve Güney Afrika’daki bazı kömür gazlaştırma projeleri artan maliyetler nedeniyle iptal edilmiş durumda. Sübvansiyonlara rağmen karlı olmayan bu tesisler kapatılıyor; firmalar ise finansman bulmakta zorlanıyor. Türkiye’de ise kömür gazlaştırma teknolojileri henüz gelişim aşamasında. Ar- Ge çalışmaları sürerken, yüksek ilk yatırım ve işletme maliyetleri nedeniyle ticari ölçekte bir tesis henüz bulunmuyor. Ancak, petrol ve doğalgaz kaynaklı bazı gazlaştırma ve sıvılaştırma tesisleri faaliyet gösteriyor.
İklim çözümlerinden çok, fosil yakıt üretimini artırmaya hizmet ediyor
SEFİA’nın temiz kömür teknolojilerine yönelik değerlendirmelerine göre, karbon yakalama teknolojileri iklim çözümlerinden çok, fosil yakıt üretimini artırmaya hizmet ediyor. Yenilenebilir enerjilerin yaygınlaşması halinde, bu tür teknolojilere duyulan ihtiyaç da azalacak. Değerlendirmede öne çıkan başlıkları şöyle özetleyebiliriz:
1. KÖMÜR ENDÜSTRİSİ NE HEDEFLİYOR? “TEMİZ” KÖMÜR TEKNOLOJİLERİ NELERDİR?
Kömür endüstrisi, kömürü artan taleple birlikte sabit arzla değerlendirilen bir emtia olarak konumlandırıyor. Enerji güvenliği tartışmaları kapsamında kömürün öncelikli bir kaynak olarak ele alınması savunuluyor. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşı sonrası kömüre ve nükleere dönüş argümanları, kömürün ulusal güvenlik meselesi olarak görülmesine neden oluyor. Buna rağmen, kömür yatırımlarının finansmanı küresel ölçekte zorlaşıyor. Avrupa ve ABD’de kömürden çıkışı hedefl eyen ittifaklar güçleniyor. Bu süreçte kömür endüstrisi, “temiz kömür teknolojileri”ne yönelerek bir çıkış yolu arıyor. “Temiz” kömür teknolojileri; emisyonları ve atıkları azaltmayı, ton başına daha fazla enerji ve ürün elde etmeyi amaçlıyor.
Bu teknolojiler şunları kapsıyor:
- Kömür hazırlama, iyileştirme, zenginleştirme ve sıvılaştırma
- Kömür gazlaştırma ve entegre gazlaştırma kombine çevrim (IGCC)
- Santrallerde verimlilik iyileştirme ve emisyon kontrolü
- Karbon dioksit tutma, kullanma ve depolama (CCS/CCUS)
2. KARBON YAKALAMA TEKNOLOJİLERİ: KARBON YOĞUN KAYNAKLARDAN ÇIKIŞI GECİKTİREN YANLIŞ BİR ÇÖZÜM
Karbon yakalama teknolojilerinin yüzde 99’unu CCUS ve CCS oluşturuyor. Geriye kalan yüzde 1’lik kısmı ise CCU (sadece karbonun yeniden kullanımı) oluşturuyor. Bu teknolojilerin temel eleştirisi: Fosil yakıtların ömrünü uzatıyor olmaları. CCUS’ta yakalanan CO2 sıklıkla tükenmiş petrol sahalarına taşınarak daha fazla petrol üretmek için kullanılıyor. Bu durum, karbonun iklim için değil, daha fazla fosil yakıt üretimi için kullanıldığını ortaya koyuyor. Son 50 yılda yakalanan CO2’nin yüzde 80-90’ı (>240 milyon ton) petrol üretiminde, sadece yüzde 10-20’si uygun jeolojik alanlarda depolanıyor. 2023’te yayımlanan bir çalışma, aktif 41 CCS projesinde toplam kapasitenin yüzde 53’ünün doğal gaz işleme faaliyetlerinde, yakalanan karbonun yüzde 82,5’inin ise daha fazla petrol üretmek için kullanıldığını gösteriyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın Net Sıfır senaryosunda da CCUS geliştirme sürecinin yavaş ilerlediği vurgulanıyor.
3. KARBON YAKALAMA TEKNOLOJİLERİNİN SANAYİDE KULLANIMI
Son yıllarda, karbon yakalama ve depolama (CCS) teknolojileri sadece enerji sektöründe değil, ağır sanayide de önemli bir potansiyele sahip alternatif olarak değerlendiriliyor. Ancak IEEFA (Enerji Ekonomisi ve Finansal Analiz Enstitüsü) tarafından yayımlanan bir araştırma, CCS teknolojilerinin çelik sektöründe yapısal bir rol oynamayacağını ortaya koyuyor.
Carbon Tracker raporu, bu teknolojilerin maliyet iyileştirme ve ölçeklenebilirlik açısından hala sınırlı veri sunduğunu ve çimento gibi kilit sektörlerdeki uygulamaların henüz yeterince test edilmediğini gösteriyor.