TCMB'nin 11 Aralık'ta alacağı karar, Türkiye ekonomisinin yakın vadeli yönünü belirleyecek kritik bir dönüm noktası olacak. Piyasanın 150 baz puanlık indirim beklentisi, politika yapıcılar üzerinde enflasyonla mücadeledeki kararlılık sınavını baskı altına alıyor.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) 11 Aralık tarihinde gerçekleştireceği Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı, piyasaların ve ekonomik aktörlerin odak noktası haline geldi. Anketlere katılan kurumların medyan tahmini, politika faizinin 150 baz puanlık bir indirimle mevcut %39,5 seviyesinden %38 seviyesine çekileceği yönünde. Bu beklenti, geçmiş dönemdeki sıkılaştırma adımları ve süregelen enflasyonist baskılar dikkate alındığında, potansiyel bir politika dönüşümüne işaret etmesi açısından önem arz ediyor.
1- Enflasyon ve büyüme dengesi
Medyan beklentiyi destekleyen argümanlar, enflasyonda zirvenin görüldüğüne dair bazı sinyallerin ortaya çıkmaya başlaması ve mevcut sıkı para politikasının ekonomik aktivite üzerindeki olumsuz etkilerinin daha fazla derinleşmemesi gerekliliğine dayanıyor. Bu perspektif, küresel ekonomik yavaşlama endişeleri ve iç talebin sürdürülebilirliği bağlamında, büyümenin korunması ve finansman maliyetlerinin hafifletilmesi ihtiyacını önceliklendirmekte. Bu yaklaşım, geçmişte olduğu gibi, enflasyonla mücadele süreci ile büyüme hedefleri arasında denge kurma çabasını yansıtıyor.
2- Enflasyonla mücadele kredibilitesi ve riskler
Öte yandan, faiz indirimi beklentisine yönelik önemli çekinceler de mevcut. Enflasyonun hâlihazırda hedeflenen seviyelerin çok üzerinde seyretmesi ve enflasyon beklentilerinin henüz tam olarak stabilize olmaması, erken bir faiz indiriminin Merkez Bankası'nın enflasyonla mücadeledeki kredibilitesini zayıflatabileceği endişesini doğurmakta. Özellikle döviz kuru istikrarının kırılganlığı ve enflasyon beklentilerindeki olası bozulma riski, para politikasının sıkı duruşunun korunması gerektiğini savunan analistlerin temel argümanı. Ayrıca, uluslararası yatırımcı güveninin sürdürülebilmesi için politika tutarlılığının önemi vurgulanmakta.
3- Politika niyetinin yorumlanması
150 baz puanlık bir indirim, sembolik bir ayarlamadan ziyade, Merkez Bankası'nın politika duruşunda daha belirgin bir değişikliğe işaret edecek gibi gözüküyor. Bu durum, piyasa tarafından sıkılaştırma döngüsünün fiilen sona erdiği ve daha esnek bir politika dönemine geçildiği şeklinde yorumlanabilir. Ancak, bu "esneklik" adımının, enflasyonda kalıcı bir düşüş trendi başlamadan atılması halinde, olumsuz beklenti yönetimi ve fiyat istikrarı hedefine ulaşmayı geciktirme riski taşıyor.
TCMB'nin 11 Aralık'taki kararı, Türkiye ekonomisinin yakın vadeli yönünü belirleyecek kritik bir dönüm noktası olacak. Piyasanın 150 baz puanlık indirim beklentisi, politika yapıcılar üzerinde enflasyonla mücadeledeki kararlılık sınavını baskı altına alıyor. Bu karar, Merkez Bankası'nın ekonomik verileri nasıl yorumladığı, enflasyon beklentilerini nasıl yönetmeyi planladığı ve orta vadeli fiyat istikrarı hedefi ile kısa vadeli büyüme endişeleri arasındaki dengeyi nasıl kuracağı konusunda önemli bir mesaj verecek.