İç ve dış talep ile maliyet bazlı baskı, üretim modelini baskı altında tutuyor ve nakit akışını çok zorlaştırıyor; sorunun temel kaynağı burası. Daha fazla kredi çözüm değil.
Borsa İstanbul’da işlem gören şirketlerin 2025/2. çeyrek finansal tabloların açıklanma süreci geçen hafta tamamlandı. Piyasada genel hava bilançoların beklentiden daha iyi geldiği yönünde. Ancak bu değerlendirmeyi “sanayi” için yapmak mümkün değil. Sanayi şirketlerinin finansalları diğer sektörlere göre daha kötü geldi ve sinyaller iyi değil.
İlk altı ayın sanayi sektörü için finansallarını birleştirerek aşağıda özetledim.
1- 2024/2. çeyrekte 2,676 milyar TL olan satışlar %6 (reel) küçülerek 2,509 milyar TL’ye geriledi. Sanayi küçüldü. 2025 yılının ilk çeyrek büyüme rakamları içinde bu trendi görüyoruz. 2025 yılının ilk çeyreğinde ekonomimiz %2 büyürken sanayi sektörü %1,8 küçülmüştü.
2- 2024/2. çeyrekte 266 milyar TL FAVÖK (Faiz, Amortisman ve Vergi Öncesi Kâr) ve 197 milyar TL FVÖK (Faiz ve Vergi Öncesi Kâr) elde eden sanayi şirketleri 2025’in aynı döneminde 210 milyar TL FAVÖK ve 115 milyar TL FVÖK yarattılar. Faaliyet kârlılık oranları sırasıyla %21 ve %42 küçüldü.
3- Net kâr ise daha da negatif gerçekleşti. 2024/2. çeyrekte de 133 milyar TL olan net kâr %84 küçülerek 21 milyar TL olarak gerçekleşti.
4- Sanayi şirketleri operasyon kârı ile (FVÖK) faizlerinin %63’ünü ödeyebiliyorlar. FAVÖK ile karşılaştırdığımızda ise oran biraz daha iyi %115. Şirketin yarattığı fon ile işletme sermayesi yatırımı ve faaliyetlerini sürdürmek için gerekli olan hiçbir yenileme yatırımını yapmasa dahi neredeyse ancak faizi ödeyebiliyor. Birçok şirket faizi ödeyebilmek için yeni kredi alıyorlar. Bankalar da doğal olarak faizi ödemek için kredi açmak istemiyorlar.
5- Finansal tablolardan çıkan sonuç; sanayi büyümüyor, üretim maliyetleri hammadde ve enerji dışında artıyor (hizmet enflasyonu ve ücret artışları) ve reel faiz çok yüksek. Sonuç olarak iç ve dış talep ile maliyet bazlı baskı, üretim modelini baskı altında tutuyor ve nakit akışını çok zorlaştırıyor; sorunun temel kaynağı burası. Daha fazla kredi çözüm değil.
Pandemi döneminde yaşanan üretim dar boğazı ve tedarik zincirindeki sorunlar, jeopolitik öncelikler ve globalizasyondan yerelleşmeye olan trend sanayinin tekrar yeniden yapılandırılmasını zorunlu kılıyor. Türkiye’de imalat sanayinin payı 2024 yılında %17’ye geriledi. Muhtemelen 2025 yılında %16’yı göreceğiz. Dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD’de sanayinin güçlendirilmesi Trump yönetiminin temel stratejisi oldu. Hazine Bakanı Bessent “Çin’in tek başına dünya üretimindeki payının %30 olmasının sürdürülemez ve kabul edilemez olduğunu” söylüyor ve başta tarifeler olmak üzere sanayinin güçlendirilmesi için teşvik ediliyor. Ülkemizde İmalat sanayinin gerilemesi bizce sürpriz değil. EKONOMİ gazetesinde yukarıda özetlemeye çalıştığımız sorunları kapsayan analizlerimizi yapmıştık. 11 Haziran 2023’te “İhracatı artırmak için TL daha ne kadar değer kaybetmeli” 3 Haziran 2024’te “Operasyon kârı faize gidiyor” ve 10 Haziran 2024’te “Türkiye pahalanıyor” başlıkları ile yazmıştık. Bu başlıklarda şu görüşlere yer vermiştik: “Türk Lirası aşırı değer kaybetti ve cari açığı daha fazla TL’nin değer kaybı ile dengelemek mümkün değil, daha fazla borç alıp harcamak ekonominin rasyonelliğine aykırı. Trendlere uygun üretim ve hizmet modeline odaklanmanın dışında başka bir yol yok, TL’nin değer kaybı artık yeter.” “2024 hem TL hem de YP kredi faizi yüksek bir yıl olacak ve daha fazla faiz ödeyeceğiz. Öte yandan faizi ödemek için operasyonel kârlılığı da artırmak yurt içi ve dışı talep baskısı nedeniyle bu yıl çok zor olacaktır. Bu nedenle hem gelirleri artırmak hem de maliyetlerde tasarrufa gitmek elzemdir.” Ve son olarak da “İş gücü ödemelerinin katma değer içindeki payının hızlı artması ve TL’nin değer kazanması iş modeli ve rekabet gücünde henüz istenilen bir seviyede olmayan Türk şirketleri için zor bir dönem bekliyor. Acil yapılması gerekenler İş gücünün verimliliğini artırarak çıktıyı artırmak, performans bazlı ölçülebilir ve yönetilebilir bir üretim sistem kurmak, İnovatif ve yenilikçi fikirleri hızlıca değerli ürün konseptine evirmek.”
Her üç yazımızda sorunlar ve çözüm önerileri vardı. Ancak sanayinin transformasyonunda biraz geç kalındığını düşünüyorum.
Sonuç olarak, dünya globalleşmeden uzaklaşıyor ve yerel üretim yeni dönemde daha fazla öne çıkacak. İmalat sanayinin payını %20’in üzerine taşımamız için ulusal strateji şart. 2020-2023 yılları arasında ortalama %20 negatif faiz ödeyen şirketler için iş modelindeki rekabetsizlik etkilerini hafifletirken 2024 ve 2025 yılında yaklaşık %20 reel faz ödeyen şirketlerde iş modeli ve rekabetsizlik stratejisi nakit akışın baskı altında olunmasına yol açıyor.