Türkiye’nin müttefikleri nezdinde pazarlık gücünü artıracağı tahmin edilen S-400 alımı, beklenenin tam tersi sonuçlar doğurmuştur.
Türk Hava Kuvvetleri’nin elindeki uçaklar giderek yaşlanıyor. Bazılarının yenilenmesi, bazılarının yerine ise yenilerinin alınması gerekiyor. Türkiye yeni nesil uçak için kendi modelini geliştirmiş olsa da ülkemiz o uçak devreye girene kadar mevcut uçak tiplerinin gelişmişleri ile yetinmek zorunda. Türkiye hükümeti ABD’den hem yeni model F-16’lar almak hem de eldekilerin bir kısmı için yenileme kitleri edinme sürecinin ilerlediğini söylemekle beraber, henüz nihai bir anlaşma yapılmış değil. Türkiye ayrıca İngiltere, İspanya, İtalya ve Almanya’nın oluşturduğu bir konsorsiyumun imal ettiği Eurofighter uçaklarından da almak istediyse de önceleri Almanya Türkiye’nin yeterince demokratik olmadığı gerekçesiyle satışa onay vermedi. Avrupa savunması için güçlü bir Türkiye’ye ihtiyaç olduğu giderek belli olunca, Almanya itirazdan vazgeçti. Yine de eski Şansölye Schultz, siyaset sahnesini terk ederken, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın inandırıcılıktan uzak nedenlerle görevden alındığı ve hapse atıldığı gerekçesiyle ülkesinin onayını geri çekti. Bu davranışa karşı hapiste bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı dahi itiraz etti; konunun partiler üstü ve Türkiye’nin savunma kabiliyetleriyle ilgili olduğunu beyan ederek, itirazın geri çekilmesini rica etti. Yeni Alman hükümeti muhtemelen Schultz’un kararını değiştirecektir. Ancak yaşananlar, Türkiye’nin gelişmiş silah sistemleri tedarikinde ne gibi güçlüklerle karşılaşacağını göstermektedir.
F-35’ler için ödenmiş bedeller henüz iade edilmiş değil
Türkiye’nin dostlarından silah satın almakta çektiği zorluklar, ülkemizin makul fiyat ve teknoloji transferi koşuluyla müttefiklerinden hava savunma sistemi satın alma girişiminin sonuçlanamaması üzerine Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satın almaya karar vermesiyle başladı. Türkiye’nin, müttefiklerinin davranışı karşısında sabrının zorlanması anlayışla karşılanabilir ama tüm müttefiklerimizin böyle bir alıma karşı çıktığı da unutulmamalıdır. Bu sistemin, NATO hava savunmasıyla birleştirilmesinin olanaksız olduğu hususu bir yana, sistem aracılığıyla Rusya’nın NATO’nun hava savunma sistemleri hakkında bilgi toplayacağından da endişe ediliyordu. Sonuçta Amerikalılar ülkemizi F-35 üretim sisteminden çıkardılar, böylece ülkemiz hem son teknolojiye göre üretilmiş bir uçaktan hem de Türkiye’de üretilecek parçaların gelirlerinden mahrum edilmiş oldu. Türkiye’ye gönderilecek uçakların gelmesi engellendi. Uçaklar için ödenmiş bedeller de henüz iade edilmiş değil.
Türkiye, S-400 satın almanın pek isabetli bir karar olmadığını idrak etmiş bulunuyor. ABD Türkiye’ye yeni uçaklar veya yenileme kitleri göndermeden önce Rus füzelerinin ülkeden gönderilmesini istedi. Türkiye’nin bu füzeleri başka yere göndermesi için doğal olarak Rusya’dan onay alması gerekiyor. Buna karşılık silahları kutularından çıkarıp operasyonel duruma getirmemeyi teklif ettiyse de, bu öneri de tatmin edici bulunmadı. Birleşik Devletler’in Türk önerisini tatmin edici bulmamasının altında bir oranda Türk silahlı gücünün kuvvetlenmesinden rahatsız olan Rum, Ermeni, İsrail ve bunlara sonradan katılan Hint lobisinin baskıları yatıyor.
Olayların ne yönde gelişeceğini tahmin etmek olanaksız
Trump’ın iktidara gelmesiyle, ikili ilişkilerin iyileşeceği ümit edildi. Nitekim S-400’leri Amerikalı gözlemcilerin de bulunacağı bir ortamda paketlerinde tutmak karşılığında yeni model F-16’lar yanında eskilerini de yenilemek için kitleri alma konusunda belirli bir mesafe kat edildi. Buna ek olarak, bir ihtimal Türkiye’nin F-35 imalatı projesine geri dönebileceği, böylece bedelini ödediği uçakları da alabileceği konusunda da iyimser bir hava esmeye başladı. Fakat yeni bir sorun çıkmış görünüyor. Türk basını, hükümetin S-400’leri her bakımdan desteklediği Suriye’nin yeni rejimine hediye etmeyi düşündüğünü yazdı. Bu transfere Suriye’deki mevcudiyetini sürdürmek isteyen Rusya’nın itiraz etmesi beklenmiyor. Ancak, bu defa İsrail güvenliğinin tehlikeye düşeceğini ileri sürüyor. Bilindiği üzere, İsrail halihazırda Suriye’deki askeri tesislere saldırılar düzenleyerek, bu ülkenin daha istikrarlı bir rejime kavuşması halinde kendisine askeri açıdan meydan okumasını önlemeyi amaçlamaktadır. İsrail’in ise gerek Trump hükümeti gerek Kongre nezdinde çok yüksek bir ikna kabiliyetine sahip olduğu bilinmektedir.
Olayların ne yönde gelişeceğini tahmin etmek olanaksız. Söyleyebileceğimiz tek şey, Türkiye’nin müttefikleri nezdinde pazarlık gücünü artıracağı tahmin edilen S-400 alımı, beklenenin tam tersi sonuçlar doğurmuştur. Dışişleri camiasındaki meslek memurları ve silahlı kuvvetlerin yönetim kadrosu girişilen eylemin muhtemelen ciddi sorunlar yaratacağını kestirebilirlerdi. Ancak Cumhurbaşkanımız, mutad veçhile, profesyonellerin görüşünü öğrenmek ve ona itibar etmek yerine, kendi sezilerinin peşinde gitmeyi tercih etti. Yaşananlar, siyaseti belirlerken bireylerin sezilerini ön plana almaktan daha iyi yöntemler olabileceğini gösteriyor.