Reel kurun etkisiyle yabancı para cinsinden milli gelir düzeyinin artması zenginleşme algısı yaratsa da bunun reel etkisi maalesef sınırlı kalıyor.
Uzun süredir uygulanan yüksek faiz politikasının en belirgin çıktılarından biri, reel kurda yaşanan değerlenme oldu. Enflasyonun yüksek seyrettiği bir ortamda döviz kurundaki artışın enflasyonun altında kalması, yabancı para cinsinden gelirlerin olduğundan daha yüksek görünmesine yol açıyor. Bunun doğal bir sonucu olarak da Türkiye’de kişi başına düşen milli gelirin bu yıl 17 bin doları aşacağını öğrenmiş olduk.
Benzer bir tablo, bu hafta açıklanan TÜİK verilerinde de karşımıza çıktı. Satınalma gücü paritesine göre hesaplanan 2024 yılı verileri, Türkiye’nin uluslararası ölçekte satın alma gücünün iyileştiğine işaret ediyor. Buna göre Türkiye’de kişi başına reel gelir 28.600 değeri olarak hesaplandı. Aynı hesaplamada, 36 ülke arasında en düşük kişi başı gelir Bosna-Hersek’te 13.900 olurken, en yüksek gelir 97.700 değerli ile Lüksemburg’a ait.
Bu değerlerle Türkiye, 2024 yılında satın alma gücü paritesine göre kişi başına reel gelirde Avrupa Birliği ortalamasının yüzde 72’sine ulaşmış oldu. Ortalama gelir düzeyi ilk bakışta fena görünmese de sıralamaya bakıldığında tablo oldukça daha sınırlı bir iyileşmeye işaret ediyor. Yazımdaki grafikte de göstermiş olduğum üzere, Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (Eurostat) tarafından satın alma geliri hesaplanan 36 ülke arasında Türkiye, en yüksek gelire sahip 28. ülke konumunda. Bir başka ifadeyle en düşük gelire sahip 9. ülke. Türkiye’nin gerisinde kalan ülkeler arasında Bosna-Hersek, Arnavutluk ve Kuzey Makedonya gibi Avrupa Birliğinde yer almayan ülkeler bulunuyor.
Son 10 yıllık performans incelendiğinde, Türkiye’nin uluslararası satın alma gücü sıralamasında kurun belirleyici rolü net biçimde görülüyor. 2013–2017 döneminde 36 ülke arasında en yüksek gelire sahip 27. ülke iken, 2018 yılında yaşanan kur şokunun etkisiyle 30. sıraya geriliyor. Son üç yılda uygulanan yüksek faiz ve değerli kur politikasıyla birlikte sıralama kademeli olarak toparlanıyor: Türkiye 2022 yılında 29. sıraya, 2024 yılında ise 28. sıraya yükseldi.
Reel kurun etkisiyle yabancı para cinsinden milli gelir düzeyinin artması zenginleşme algısı yaratsa da bunun reel etkisi maalesef sınırlı kalıyor. Gelir artışının ne kadarının kalıcı olduğu ve hanehalkının günlük hayatına ne ölçüde yansıdığı temel konular arasında.
Kalıcı refah açısından esas olan unsurlar, büyümenin katma değeri ve kapsayıcılığıdır. Bunun için temel olan unsurlar arasında da kurumsal yönetişim esas belirleyici unsurlar arasında yer alıyor. Zira yazımdaki grafikte de göstermiş olduğum üzere, Türkiye, Dünya Bankasının hesapladığı yönetişim istatistikleri açısından Avrupa ülkeleri arasında maalesef en son sırada yer alıyor…