İşletmelerde kaynaktan söz edildiğinde hemen ve ilk akla gelen para oluyor.
Pek de haksız sayılmazlar amma işin aslı öyle değil.
Paranız, krediniz veya yatırımcınız varsa mal veya hizmet üretimi için yatırım yapıyorsunuz ki bu da fiziksel kaynak olarak önümüze çıkıyor.
Üretim birimi, bina, makinalar, elektronik aletler, arabalar gibi bir dolu fiziksel imkân oluyor.
Bütün bunlar tamam da üretim işini kim yapacak?
Makine otomatik olarak yapacak dahi olsa bize, en az düzeyde insan kaynağı gerekecektir. İnsansız düzene henüz varamadık.
Çalışacak birilerini bulup işe aldığınızda baktınız ki ya işler yürümüyor ya da aksaklıklardan geçilmiyor.
Neden?
Çalışanlar ya işi bilmiyor ya da bilgileri yeterli değil.
Bu da bize başka bir kaynak ihtiyacını, “bilgi ve beceri bilgisini ( know-how)” hatırlatıyor. İşimizin, gerektiği gibi yapılabilmesi için ihtiyaç duyduğumuz bilgiye ve beceri bilgisine sahip değilsek, işin sonunun pek de kazançlı olmayacağı çok açıktır.
Parayı bulduk, işi kurduk, elemanı aldık, bilgi ve beceri bilgisini de elde ettik ve üretim yaptık.
Çıkan mal veya hizmet kendi haliyle karın doyurmaz ki…
Onu başka bir değere, paraya çevirmemiz gerekli değil mi?
Burada da başka bir kaynak ihtiyacı ortaya çıkıyor ki o da kurduğumuz ilişkilerle oluşturduğumuz ilişki ağı, dilimize takılan başka bir deyişle Network.
Mal veya hizmetimizi satabilmek için bir ilişkiler ağı oluşturmamız, bunu olabildiğince geniş tutmamız, genişletmeyi sürdürmemiz, işimizin son amma bence en önemli noktasıdır.
İşimizin adı “ Dış Ticaret “ ve özellikle “ İhracat “ olunca da bu ilişkiler ağı oluşturma konusundaki en önemli nokta da “ Yabancı Dil Bilgisi “ oluyor.
Genellikle ifade edilen “ İdare eder “ seviyesinde değil de “ İşe yarar “ seviyede bir yabancı dil bilgisinden söz ediyorum.
Burada önümüze hem yabancı dil bilgisi ve hem de ilişkiler ağı oluşturma konusunda bir fırsat çıkıyor.
Geçtiğimiz hafta sonu, geçen yıl hem Osmangazi ve hem de Anadolu Üniversitelerinde yaptığı gibi, Eskişehir Genç Müsiad ekibinin yabancı öğrenciler için düzenlediği “ Genç Ticaret Elçileri “ programına katıldım.
Bu program, Eskişehir’de okuyan yabancı öğrencileri, Türkiye ve kendi ülkeleri arasındaki ticari ilişkileri geliştirmek amacıyla çalışmaya yönlendirmeye çalışan bir etkinlik.
İşin güzel tarafı da geçtiğimiz yılda yapılan programa katılan yabancı gençlerde ona yakınının, işe girmiş ve çalışıyor olmaları. Bu da programın amacına vardığını gösteriyor.
Türkiye üniversitelerinde çok sayıda yabancı öğrenci var. Bunların bir kısmı burada kalıp çalışmak istiyor. Bu da bize, ihracatta ihtiyacımız olan satış ağının oluşturulabilmesi için gereken “ Yerel Dil “ konusunda ciddi bir kolaylık sağlıyor.
Ayrıca bu gençlerin çoğunluğu, Türkçe ve kendi ana dilleri dışında başka diller de biliyorlar ki bu da olumlu bir ek olgu.
Üniversite yöneticilerimiz ile yerel STK’ların bu konuya daha yakın bakmalarının önemli olduğunu düşünüyorum.
Türk öğrencilerimiz bu çabanın kendi önlerini keseceğini sakın düşünmesin.
Çünkü işletme sayımız o kadar çok, ihracat elemanı ihtiyacı o kadar fazla ki bu yabancı öğrencilerin çalışması, yangına dökülen bir maşrapa su gibidir.
Kendi öğrencilerimize de bir veya fazla yabancı dil öğrenmelerini ve YouTube gibi açık kaynakları kullanarak kendilerini geliştirmelerini salık veriyorum.