İnternette tanımını araştırdığımızda karşımıza çıkan benzer tanımlardan Wikipedia sitesinde yer alanı, “ Öğrenilen geçmiş zaman. Ayrıca rivayet geçmiş zaman, duyulan geçmiş zaman ve miş'li geçmiş zaman olarak da bilinir ” şeklinde görülüyor.
İşin ilginç yanı, başka dilleri pek yorumlayamasam da böyle bir ifade için İngilizce olarak epeyce bir şeyler söylemeniz gerektiğidir. Londra’da yaşadığım yıllarda gittiğim dil okulundaki hocam ile tahtada grafik çizerek yaptığım mücadele sonrasında bunu öğrenmiştim.
Ağırlıkla, şahit olmadığımız amma sonradan bilgi sahibi olduğumuz olaylar için kullanırız bu zamanı.
Bu da nereden çıktı şimdi diye siz sormadan ben hemen açıklayayım…
Müşterisi ile sıkıntı yaşayan bir ihracatçı dostumuz bana olayı anlatarak, bu sorunu nasıl çözebilecekleri konusunda benim fikrimi soruyordu.
Karşılaşılan sorunu hakkaniyetle çözme önerisi verebilmek için konunun daha ince detayına girmek istedim ve epeyce soru sordum.
Aldığım cevapların ciddi bir çoğunluğunun sonu “ Miş / Mış / Muş “ ekleri ile bitiyordu.
İşin en ilginç yanı da hem kendi ifadelerinin hem de müşterilerinin ifadelerinin böyle olmasıydı.
İşin bağlanması ile ilgili olan yazılı belgeleri sorduğumda “ Proforma Fatura “ var denildi.
İş görüşmelerinin çoğu telefonla yapılmış ve bir miktarda mesajlaşma vardı.
Sorunun detayına girmeyeceğim amma dokunmak istediğim “ Çekirdek Sebep.”
Sorunun ana nedeni sözleşme yapılmadan, sadece proforma faturadaki detaylara yaslanarak işe girilmiş olması.
Daha önce kaç kez yazdım hatırlamıyorum amma yine tekrarlayacağım.
Fiyat çok şeydir amma teklif her şeydir.
Elbette proforma fatura da bir tür tekliftir amma sadece işiniz bir veya iki kalem ürünle ya da benzer birkaç ürünle sınırlı ise sorun olmama olasılığı vardır.
Ancak ve özellikle detayı çok ve geniş kapsamlı işleri sadece proforma fatura ile başlatmayı seçerek sözleşmeden uzak durmak çok tehlikelidir ve sorun garantidir.
Pek bilinen deyiş “ Söz uçar, yazı kalır “ der…
Bu nedenledir ki ben biraz daha ileri giderek, telefonda konuşulanlar önem taşıyan konular ise telefon görüşmesinin hemen ardından bir teyit mesajı yollayarak, konuşulanların yazıya dökülmesini salık veriyorum.
Böyle yapılmadığı takdirde “ Biz böyle konuşmamıştık “ tarzında karşı çıkışlar olacaktır.
Siz her ne kadar “ Biz öyle söylememiştik “ deseniz bile gelecek cevap bellidir.
“ Biz öyle anlamamıştık.”
Sonuç “ Konuşuyoruz amma anlaşamıyoruz “ şarkısını söyleyerek, sorunu kucaklamak.
Belki müşteriyi ve hatta itibarı kaybetmek…
İşin özünü toparlayacak olursak “ Miş’li geçmiş zamanla iş yapılmaz.”
Amma uzun dikenli bir kaktüs gibi sorun kucaklanır.
İşimiz “ Dış Ticaret “ ve bu işi yapmaya çalışırken kullandığımız “ Yabancı Dil.”
Bu yoldaki en büyük tehdit de “ Yanlış Anlaşılma. “
Bana getirilen sorun ne oldu diye sorarsanız…
Müşterinin de ihmallerini ortaya çıkartıp vurgulayınca, orta bir yolda buluşmak olanağı doğdu. Her iki taraf da karşılıklı olarak biraz taviz verince iş çözüldü.
Bu olaydan hemen sonra danışan firma ile ilk dersimiz de “ Sözleşme Yapmak “ oldu.