Emtialar, yapay zekâ alanındaki ilerlemelere göre de değerlendirilmelidir. Olağanüstü inovasyonlara gebe bir dönemin başlarındayız. Bugüne kadarki gelişmelerin verimliliği artırdığı açıktır.
Dünyada bakır üretiminin yüzde 40’ı Şili ve Peru’dan geliyor. Demir cevheri üretiminin yüzde 55’ini Avustralya ve Brezilya yapıyor. Küresel uranyum arzının yüzde 40’ını Kazakistan karşılıyor.
Çin, elektrikli araçlardan savunma sistemlerine kadar kritik olan nadir toprak elementlerinin neredeyse yüzde 90’ını rafine ediyor. Çin ayrıca, yapay zekâ ve elektriklendirme için hayati olan bakır rafinajının yüzde 40’tan fazlasını gerçekleştiriyor.
Ülkeler bu tedarik kontrolünü jeopolitik kaldıraç olarak kullanabiliyorlar. ABD ile yaşadığı gümrük vergisi kaynaklı gerilimde, Çin nadir toprak elementlerinin ihracatını geçici olarak kısıtladı. ABD, AB ve Güney Kore ile yaptığı tarifeye bağlı anlaşmalara uzun vadeli doğal gaz alım taahhütleri ekledi. Emtiaların koz olarak kullanılması kalıcı bir risk primi yaratıyor. Gerginliğin artacağı önümüzdeki dönemde şiddetli arz kesintileri görülebilir.
Emtialar, yapay zekâ alanındaki ilerlemelere göre de değerlendirilmelidir. Olağanüstü inovasyonlara gebe bir dönemin başlarındayız. Bugüne kadarki gelişmelerin verimliliği artırdığı açıktır. Tabii ekonomik yansımaları olacaktır. Bu teknoloji daha fazla emek üretip, yeni sermaye oluşumlarına imkân tanıyabilir. Ancak yeni arazi yaratamaz. Toprak ve onun altındaki kaynaklar, üretimin sabit faktörü olarak kalacaklar. Yani bolluk çağında bunların miktarı değişmeyecek. Çeşitlendirilmiş bir portföyde, emtialara yüzde 10’luk bir ağırlık verilmelidir.
 
                         
                                 
                                
 
  
  
  
  
  
 