Bergama Ticaret Odası Genel Sekreteri Gülay Koç, oda olarak İzmir Kınık’ta düzenleyecekleri toplantıda konuşma yapmamı istediğinde yıllar öncesine gittim. Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda öğrenci iken Anka Haber Ajansı’nda stajyer muhabir olarak çalışmaya başladım. 1986 yılında yapılan milletvekili ara seçiminde Erdal İnönü İzmir’den aday oldu. İnönü’yü muhabir olarak izlerken ilk kez Kınık’a gittim.
Sonra 1994 yılında yaşanan ekonomik kriz sırasında o dönem çalıştığım Dünya gazetesinin sahibi Nezih Demirkent bir gün telefon açıp şunu söyledi: “Biz İstanbul’da dövizi, faizi, borsayı konuşuyoruz. Anadolu ekonomik krizi nasıl hissediyor? Döviz, faiz, borsa onları ne kadar ilgilendiriyor? Bunu her ildeki en geri kalmış ilçelerde araştırıp yazı dizisi olarak gazetede yayınlayacağız. İzmir’i de sen hazırla” dedi. Benim tarım yazarı olmamı sağlayan Nezih Demirkent’in gazeteciliğini çok iyi anlatan bir örnek bu. Onun öğrencileri olarak aynı yoldan gitmeyi sürdürüyoruz.
İzmir’in en geri kalmış 3 ilçesi
İzmir’de geri kalmış ilçeler denilince o yıllarda akla 3K gelirdi. Kınık, Karaburun ve Kiraz. İlk olarak Kiraz’a gittim. Nezih Bey’in istediği şekilde oradaki esnaf, çiftçi, oda başkanları, sıradan insanlarla konuştum ve geniş kapsamlı bir haber yazdım. Diğer illerden haber gelmeyince yazı dizisi olamadı. Benim Kiraz ilçesi haberi tek başına yayınlandı. Kınık’a gidemedim. Ama Kınık hep yakından izlediğim özellikle tarım yazmaya başladığım 1996 yılından bu yana takip ettiğim bir ilçe. O günlerde olduğu gibi bugün de İzmir’in geri kalmış ilçeleri arasında sayılır.
“Üretmezsek Tükeniriz” veya üretince de tükeniyoruz
Bergama Ticaret Odası’nın 29 Nisan’da düzenlediği “Üretmezsek Tükeniriz/ Tarımın Geleceği” söyleşisi için Kınık’a gittim. Çok verimli bir toplantı oldu. Sadece genel tarım konularını değil, üreticilerin görüşlerini, yaşadıklarını dinledik. Bir üretici, toplantının başlığını hatırlatarak, “Üretmezsek tükeniriz çok güzel ve anlamlı. Fakat, biz üretince de tükeniyoruz. Ne üretsek zarar ediyoruz. Ürün elimizde kalıyor, satamıyoruz” dedi. Özellikle 2024 yılında yaşananlara bakınca çiftçimizin haksız olmadığını söyleyebiliriz.
Kınık tarımsal üretimi ile bilinir. Halkın büyük bölümü geçimini tarımdan sağlıyor. Sanayi domatesi, kapya biber, pamuk, buğday, tohumluk mısır, ayçiçeği gibi ürünler öne çıkıyor. Ayrıca hayvancılık var. Az sayıda da olsa üretilen ürünleri değerlendiren gıda sanayi var. Sanayi domatesinde geçen sene yaşanan düşük fiyat rezaleti nedeniyle çiftçi büyük zarar gördü. Bu nedenle domates ekiminden kaçış var. Üretici domates sözcüğünü dahi duymak istemiyor. Kaldı ki salça ihracatına getirilen kota nedeniyle fabrikalar da domates almaya istekli değil.
Domates, biber ve pamuktan kaçış var
Kınık’ta konuştuğum çiftçilerin büyük bölümü ne yazık ki umutsuz. İlçede en çok üretilen domates ve kapya biberde olduğu gibi pamukta da sıkıntı var. Pamuk fiyatı 3-4 yıldır yerinde sayıyor hatta geriliyor. Maliyetler arttığı için para kazanamadıklarını ve üretim yapamadıklarını söylüyor.
Türkiye’de pamuk üretimi Ege ve Çukurova’dan GAP bölgesine kaydı. Türkiye ürettiğinden daha fazla pamuk ithal ediyor. Son 3-4 yıldır çiftçi pamuğunu aynı fiyattan satmak zorunda kalıyor. Fiyatın fark ödemesi (prim) ile desteklenmesi gerekirken hükümet 3 yıldır pamuktaki destekleme primini kilo başına 1 lira 60 kuruşta sabitledi. Pamuk para etmeyince çiftçi ekmekten vazgeçiyor. Nitekim bu yıl pamuk ekiminin çok az olacağı ifade edildi.
Domates konusuna gelince; Türkiye dünya domates üretiminde dünyada 3.sırada. 2023 yılı üretimi 13,3 milyon ton, 2024 yılı 14,6 milyon ton. 2024 üretim yılında çok büyük sorunlar yaşandı. Düşük fiyat, salça ihracatının kısıtlanması nedeniyle ürün tarlada kaldı. Bu yıl üretimde büyük düşüş bekleniyor. Hem fide üreticileri hem de ziraat odaları üretimden ciddi kaçış olduğunu söylüyor.
Üretime devam etmek isteyenlerin salça fabrikaları ile pazarlıkları sürüyor. Sözleşmeli üretim için kilo başına 4,5-5 lira konuşuluyor. Fabrikalar çok kısa süre alım yapabileceklerini ifade ediyor. Bu belirsizlik üreticiyi daha da tedirgin ediyor.
Bergama Ticaret Odası 100 yaşında
Kınık’taki toplantıyı düzenleyen Bergama Ticaret Odası 1925 yılından bu yana faaliyet gösteriyor. Tam 100 yaşında. Bergama Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Lütfi Kolat toplantı açılında yaptığı konuşmada özetle şunları söyledi: "Görev sorumluluk alanımız içerisinde olan Kınık'ta faaliyet gösteren üyelerimizden aldığımız geri dönüşler büyük oranda 'tarım' üzerine oluyor. Biz de 'Ne ekmeli? Hangi ürüne hangi destekler var? Tarım politikalarındaki güncel değişiklikler neler?' gibi sorulara en iyi cevabı verecek kişiyi, 30 yıldır tarım üzerine yazan Ali Ekber Yıldırım'ı buraya, Kınık'a davet ettik. Odamızın da 100 yaşına girdiği bu yıl içerisinde kendisiyle bugün burada bir araya gelmiş olmaktan ve değerli bilgiler için Bergama Ticaret Odası adına teşekkür ediyorum.”
Çiftçiler umutsuz, ne ekeceğini bilemiyor
Toplantıda tarımla ilgili ve Kınık’ın tarımsal potansiyelini anlattıktan sonra söyleşi bölümünde çok sayıda katılımcı söz aldı. Katılımcıların, çiftçilerin anlattıklarını şöyle özetleyebiliriz:
1- Bu yıl çiftçi çok umutsuz. Ne ekeceğini bilemiyor. Çiftçiler olarak çok sahipsiz kaldık. Ziraat odaları birliği, kimse bize sahip çıkmıyor. Geçen yıl her üründen çok büyük darbe yedik. Bu sene yine zirai don, felaketler nedeniyle sezona yine çok kötü başladık.
2- Kullanmadığımız suyun parasını bizden alıyorlar. Sulama sistemi kurulmuş yıllar öncesinden, kapasitesi belli. Her şeyin kapasitesi artmış ama su yetersiz bize su gelmiyor. Su almadığımız halde parasını alıyorlar. Kendi sondajımızı kendimiz yapıyoruz. Elektriğe yüksek miktarlarda para ödüyoruz. Ama sulama birliği bizden para kesiyor. Yatan desteklerimizden bu parayı alıyorlar. Kullanmadığımız suyun parası bizden kesiliyor.
3- Buradaki en önemli sorun su. Su konusunda İzmir’e gidiyorsunuz Devlet Su işleri(DSİ) ile Tarım İl Müdürlüğü karşı karşıya yani birbirlerine çok yakınlar ama aralarında iletişim yok. Bunun sahadaki yansıması birçok sorunla karşı karşıya kalıyorsunuz, çözüm merciine ulaşamıyorsunuz. Burada önce suyun verilmesi lazım ki vatandaş tarım yapsın. Üretici domatesi 1,5 liradan satamazken ben Bergama’da 15 liradan alıyorum. Sulamayı aşmadan hiçbir şeyi çözemeyiz. Su konusunda mutlaka çiftçiye destek verilmeli.
Köylerde genç kalmadı
4- Köylerde genç nüfus kalmadı. Çiftçi yaşı 58-59 oldu. Herkes çocuğuna git kendini kurtar diyor. Çünkü bu iş hem çok zahmetli hem de para kazanılamıyor. Çocuğunu 30-40 bin liraya işe yerleştirmeye çalışıyor. Asgari ücretle çalışmayı tercih ediyor.
5- Burada tıbbi aromatik bitkileri örneğin kimyonu deneyebiliriz. İklimin dayatması nedeniyle ürün deseninde bir değişiklik yapılması lazım. Sebze ve meyvede israfın önlenmesi çok önemli.
6- Babam çiftçi bizim de eşimle 30 büyükbaş hayvanımız var. Her küçük ve orta ölçekli çiftçinin aynı zamanda girişimci olmaması gerektiğini düşünüyorum. Küçük çiftçi kendi ürününü pazarlamak zorunda olmamalı. Kamu ve özel sektörün bu konuda onlara destek olması lazım. Ben üniversiteden döndükten sonra babamın yükünü hafifletmek için onun ürettiğini Linkedin üzerinden pazarlamaya başladım. Büyük marketlere ürün tedariği sağladım. Ama çocuğu olmayan çiftçi ürününü nasıl pazarlayacak? Ben Kınık’ta çiftçiye soruyorum malını nereye sattın. Kınık’ta şu tüccara sattım diyor. Ne kadara sattın, malın ederinin yarısına satıyor. Bu çiftçinin görevi değil girişimciliği öğrenmek. O’nun asli görevi toprağı işlemek, üretmek. Orta ve küçük ölçekli çiftçiye sen teknolojiyi niye kullanmıyorsun diye suçlayamayız. En basiti damla sulama. Niye kullanmıyorsun dediğimizde maliyet yüksek diyor. Bu bir yatırım gerektiriyor bunun için paramız yok, desteğimiz yok.
Örgütlenme ve ortak iş yapma kültürü eksik
7- Örgütlenme ile ilgili ortak iş yapma kültürü, ortak hareket etme ne yazık ki yok. Birçok tarımsal kalkınma kooperatifi var. Başkan değiştikten sonra yavaş yavaş pasifleşmeye başlıyor. Tarladan sofraya sadece bir slogan olarak kalıyor. Çiftçi örgütlenebildiği oranda kooperatifleştiği oranda kendi ürününü kendisi satabilir. Başkasına ihtiyaç yok. Örgütlenme olmadığı zaman tarlada 1,5 lira olan domates sofraya 15 lira olarak geliyor. Geçen sene domates krizi çıktığında çiftçilerle konuşarak tamam eylem olsun ama bir grup oluşturalım Ankara’ya gidelim bakandan randevu alalım. Bunu anlatalım dedik kimse gelmedi. Zararı yine üretici gördü. Ortak iş yapma kültürü kooperatifleşme çok önemli buna daha çok önem verelim.
8- Bankalar bize kredi verirken küçümsüyorlar. Ben 5 milyon lira kredi istediğimde “sen ne yapacaksın 5 milyon lirayı” diye soruyor. Ben 3 milyon liralık fide alıyorum, 1 milyon liralık gübre alıyorum, sonra sulama sistemi almışım. En az 7 milyon liralık faaliyetim var ama 5 milyonu bana çok görüyor. Ben kredi kullanamadığım zaman bunları daha pahalıya almak zorunda kalıyorum. Devletin benim yanımda olması lazım. Ben üretiyorum ve ürünümü sattıktan sonra kredi borcumu ödüyorum. Ben gübreyi, fideyi veresiye aldığımda çok pahalıya almak zorunda kalıyorum. Her şeyi iki üç katına alınca bu sefer maliyet çok yükseliyor. Ürün para etmeyince nasıl ödeyeceğiz. Hep ekside gidiyoruz. Devlet bize sahip çıkmalı. Banka bize kredi versin biz peşin alalım daha düşük maliyetle üretip daha rahat borcumuzu ödeyelim.
9- Toprakla bağı olan herkesin bildiği gibi; tarım artık sadece üretmek değil, aynı zamanda pazarlamak, ayakta kalmak ve direnmek anlamına geliyor. Üretici, hem emeğini hem ürününü korumaya çalışırken, yer altı su kaynaklarımız tükeniyor, süt üreticisi zararına çalışıyor, kırsalda yaşam her geçen gün biraz daha zorlaşıyor. Tüm bu tabloya rağmen hâlâ umut var. Çünkü hâlâ üreten, paylaşan, direnç gösteren kadınlar, gençler, çiftçiler var. Tarımın içinde büyümüş biri olarak, üretimin emeğini, değerini ve hikâyesini anlatmak benim için sadece bir iş değil, bir sorumluluk.
Özetle, İzmir Kınık’ta önemli bir toplantı ile sezon öncesi üreticilere hem tarımdaki genel durumu anlattık hem de onların sorunlarını dinledik. Bergama Ticaret Odası Meclis Başkanı Onur Kayalıoğulları, Yönetim Kurulu Başkanı Lütfi Kolat’ın şahsında yönetimine, çalışanlarına ve tüm katılımcılara, ayrıca toplantıyı gerçekleştirdiğimiz Kınık Öğretmenevi Müdürü Soner Oğul’a misafirperverliği için çok teşekkür ederim. Umarım bu sorunlara çözüm üretilir ve çiftçi üretime devam edebilir. Aksi taktirde sadece çiftçi değil tüketici, sanayici, ihracatçı, ülke kaybeder.
Genç kadın çiftçi Ayşe Ölmez’in hayali
Kınık’taki toplantıda tanıştığım genç kadın çiftçi Ayşe Ölmez toplantıda söz aldı ve çiftçiliği sürdüreceğini söyledi. Sonrasında ise şu mesajı gönderdi Aynen paylaşıyorum. Belki kendisine sizin de bir desteğiniz, katkınız olabilir.
“Ali Bey merhaba. İsmim Ayşe Ölmez. İzmir Kınık Sucahlı Köyü’nden yazıyorum. Üniversite son sınıf öğrencisiyim Sucahlı Köyü’nde çiftçilik ve domates üretimi ile uğraşıyoruz. Ben kendi ayaklarım üzerinde durabilmek, bölgemizdeki kadınlara istihdam sağlamak ve ülkeme döviz kazandırmak adına ticaret yapmak istiyorum. Yıllık 1000 ton domates üretiyoruz. Biz ürettiğimiz domateslerimizi tamamen doğal ve organik yollarla güneş ışığında kurutuyoruz. Size fotoğraflarımızı da yollarım. Benim de bu bağlamda bir hayalim var. Bizim bölgemizdeki tüm kadınlar tarlada çalışıyor herhangi bir istihdam edebilecekleri bir yer yok. Bende kendi tesisimi kurup kendi işletmemi kurup gerek yurt dışında gerek yurt içinde ürünümüzü pazarlamayı ve bu alanda başarılı olmayı hedefliyorum, inanıyorum.
Geçen sezon kuruttuğumuz ürünümüzü kalite kontrolünü yaptırdım ürünlerimizin birinci kalite olduğu söylendi resmî belge olarak da alırım isterseniz. Tamamen kadınlarımızın el işçiliği ve titizliği ile ortaya çıkarıyoruz ürünleri. Daha çok deneyimsiz ve çevresiz olduğum için yurt dışında pazar bulamıyorum. Makinalı tesis kurmaya sermayem yok. Domatesi yaş olarak sattığımızda elde ettiğimiz gelir giderlerimizi karşılamıyor. Geçen yıl kilosu 35 kuruşa domates sattık. Ve buradaki salça fabrikaları domateslerimizi alıyor paramızı bile aylar sonra parça parça veriyor.
Topraktan, üretmekten burada çalışmaktan vazgeçmek istemiyorum. Ankara’ya kadar gittim milletvekilleri beni dinler sandım. Bir kimseye ne ulaşabildim nede konuşabildim. Bir dış ticaret firmasının sahibi yardımcı olacağını söyledi ona da gittim ama yapamazsın dedi. Çok zor dedi. Yapmak başarmak istiyorum. Sadece bi kerecik ürünümü pazarlasam ürün kalitemden hiçbir şüphem yok. Bu konuda bana yardımcı olabilir bana destek olabilirsiniz belki diye size yazmak istedim.”
Tıbbi aromatik bitki üretimi yok ama sanayisi kurulacak
Kınık’ta Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi kuruluyor. İhtisas alanı tıbbi aromatik bitkiler, fide ve tohumculuk. Kınık’a gitmeden önce uzmanlara sordum, tıbbi aromatik bitki olarak ne üretiliyor? Aldığım yanıt gerçekten ilginç oldu. Kınık’ta tıbbi aromatik bitki üretimi yok. Tıbbi aromatik bitki olmayan yere bu işin sanayisi kuruluyor.
Kınık Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Enver Olgunsoy’u arayıp aynı soruyu sordum. Olgunsoy, çarpıcı bir değerlendirme yaptı.: “Biz 2019 yılından bu yana bu organize sanayi için çalışıyoruz. Artık son aşamaya geldik. Bu konuda çalışan başka bir organize sanayi bölgesi yok. Dünyada da yok. Türkiye’de tıbbi aromatik bitki denilince en çok bilinen 3-5 ürün sayılıyor. Kekik, defne, adaçayı. Türkiye’de en az 600 çeşit ürün var. Biz burada ürün desenini değiştirerek çiftçinin para kazanacağı ürünler ekmesini sağlayacağız. Ayrıca bölgede seralar olacak. İşleme tesisleri olacak. Kekik ve defne ihracatında şampiyon olduk diye övünüyoruz. Bu konuda 600 ürün daha var. Bizim derdimiz oradaki çiftçiye nasıl katkı sağlarız. Ürün desenini nasıl değiştiririz? Bunun için çalışıyoruz. Sadece domates biberle olmuyor. Ayrıca domates ve biberden katma değer yaratmak için çalışacağız. Acı biberden ekstraksiyon (gıda, ilaç ve kozmetikte kullanılmak üzere su, alkol veya hekzan gibi solventler kullanılarak bitkilerin içerisindeki belirli kısımların yada tamamının ekstraksiyon yöntemi ile elde edilmesi) ile capsiasin capsicum oleoresin, domatesten antioksidan likopen elde edilebilir. Domates ve biberden değerli tıbbi çıktılar bizim organize bölgemizde işletmelerde yapılabilecek.”