Çiftçi kadınların başarı hikayeleri, mücadeleleri örnek alınacak ve ders çıkarılacak nitelikte. Eşit hak ve fırsat tanınınca kadınların ne kadar başarılı olduklarına tanık oluyoruz.
Bugün, gecikmiş bir yazı ile karşınızdayım. Türkiye İş Bankası, 2023 ve 2024’te olduğu gibi 2025 yılında da 15 Ekim Dünya Çiftçi Kadınlar Günü’nde İstanbul’daki merkezinde çiftçi kadınların katılımı ile çok anlamlı bir etkinlik gerçekleştirdi. "Kadının Gücü: Geleceğin Tarımı” etkinliğinde çiftçi kadınların ilham veren, umut veren hikayelerini dinledik. Gündemin yoğunluğu ve seyahatlerim nedeniyle bu başarı hikayelerini ancak paylaşabiliyorum.
İstanbul’daki İş Kuleleri’nde düzenlenen etkinliği NOW Haber’in deneyimli sunucusu sevgili Ezgi Gözeger sundu. Çiftçi kadınlar hem hikayelerini anlattı hem de ürettikleri ürünleri sergiledi. Ayrıca çiftçi kadınların başarı hikayelerini anlatan bir fotoğraf sergisi açıldı.
ÇKS’ye kayıtlı çiftçilerin sadece yüzde 15’i kadın
Türkiye’de 5 milyon tarım üreticisinin 2 milyonunun kadın olmasına rağmen Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı kadın oranının yüzde 15 seviyesinde olduğunu belirten Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Sezgin Yılmaz, açılışta özetle şunları söyledi: Dünya genelinde tarımda çalışanların ortalama yüzde 40'ının kadınlardan oluştuğunu görüyoruz. Gelişmekte olan ülkelere baktığımızda bu yüzde 50 ile 70’e kadar çıkıyor. Türkiye'de ise tarım sektöründe yaklaşık 5 milyon kişi çalışıyor. Bunun yaklaşık 2 milyonu kadın. Ancak bu 2 milyonun yüzde 90'ından fazlasının herhangi bir sosyal güvencesi bulunmuyor maalesef. Diğer yandan Çiftçi Kayıt Sistemi(ÇKS) kayıtlarına baktığımızda çiftçi kadınlarımızın sadece yüzde 15'inin ÇKS kaydı olduğunu görüyoruz. Tarımın yükünü ciddi anlamda sırtlayan kadınlarımız olmakla beraber, üretim araçlarının sahipliği, elde edilen gelirin paylaşımı ve tarıma dair karar mekanizmalarında hala arka planda kalıyor.
Çiftçi kadınlar daha verimli üretim yapıyor
Dünya Bankası ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) araştırmalarına göre kadınların erkeklerle aynı olanaklara sahip olmaları durumunda tarımsal üretimde küresel ölçekte elde edilecek gelirin en az 1 trilyon dolar daha fazla olacağını belirten Yılmaz: “ Kadın üretirse sadece üretimi değil kaliteyi, sürdürülebilirliği toplumsal refahı da artırıyor. Yine kadınlara ait tarım arazilerinin verimliliğine bakmışlar. Bunu erkeklerin sahip olduğu tarım arazilerinin verimliliği ile karşılaştırdıklarında kadınların üretim yaptığı tarım arazilerindeki verimliliğin yüzde 24 daha fazla olduğunu bulmuşlar.”dedi.
İş Bankası olarak kadına her zaman pozitif yaklaşımlarını sürdüreceklerini anlatan Yılmaz sözlerini şöyle sürdürdü: “ Aramızda seracılıktan akademisyenliğe, bitkisel üretimden hayvancılığa, girişimcilikten kadın kooperatifi başkanlığına, yöresel üründen tropikal ürün üreten çiftçilerimize, genç çiftçisinden deneyimli çiftçisine, tarım ekosisteminin farklı noktalarından birçok kadın üreticimiz var. Türkiye'nin her coğrafyasından bir buluşma gerçekleşmişken ben olsam sizin yerinizde bunu çok iyi değerlendiririm. Tanışmıyorsam tanışırım. Deneyimleri öğrenirim.”
Pazarama’dan çiftçi kadınlara destek
İş Bankası olarak Pazarama işbirliği ile kadının gücü geleceğin tarım projesini birkaç yıldır sürdürdüklerini hatırlatan Sezgin Yılmaz: “Pazarama kampanyamızda 8 Mart 2024'te sadece 8 üretici kadınla başladık. Bugün geldiğimiz noktada 35'i kooperatif olmak üzere 81 tekil üretici kampanyamızdan faydalanıyor ve 400'e yakın kadın çiftçi de kampanyamıza dahil edildi. Yani bu kadar kısa bir süre içerisinde hem tekil hem de kooperatif anlamında ciddi bir sayıya ulaşıldı. Bu kampanyada biliyorsunuz ücretsiz kargo ve komisyonsuz satış olanağı var. Yani biz herhangi bir şey beklemiyoruz. Sadece sizlerin kendi yörenizden, kendi coğrafyanızdan daha uzak illere de hitap edebilmeniz, hatta belki ülkelere, aramızda yurt dışına ihracat yapanlar da var çünkü biliyorum. Yurt dışına ulaşma imkanı da oluyor. Biz sadece bunun bütçesini karşılayıp sizlere destek vermekle mükellefiz. Şubat ile Mayıs 2025 arasında biliyorsunuz bir kampanya başlattık. En çok satış yapan üretici kadınlarımızı yurt dışına gönderdik. İki üretici ve bir kadın kooperatifi başkanı Eylül’de bizim ekiple birlikte Hollanda'ya gitti. Katılım koşullarını, kriterleri bir miktar daha genişleterek bu sene de 2026 yılına özel bu sefer 3 değil 6 üretici kadınımızı veya kooperatifimizi yurt dışına göndereceğiz.”bilgisini verdi.
Sürdürülebilir gelecek için kırsaldaki kadın güçlenmeli
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık ise konuşmasında, dünyada gıdaya erişimin çok önemli bir sorun olduğuna işaret ederek 2024 verilerine göre hala 720 milyon insanın açlıkla mücadele ettiğini söyledi. Selışık, bununla birlikte hem doğal kaynakların hem tarımda çalışan sayısının azaldığını hatırlatarak sürdürülebilir bir geleceğin kırsal kesimde yaşayan kadınların güçlenmesiyle sağlanabileceğini vurguladı.
İlham veren çiftçi kadın hikayeleri
Türkiye İş Bankası Tarımsal Pazarlama Bölümü tarafından düzenlenen etkinliğe İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Sezgin Yılmaz, Tarım Bankacılığı Pazarlama Bölüm Müdürü Umut Yiğit, Ticari Bankacılık Ürün Müdürü Kerem Akıner, İMECE Mobil Genel Müdürü İlker Mehmet Sağlam, Pazarama Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Sezen, Pazarama Genel Müdürü Bülent Kutacun, İş Bankası’nın üst düzey yöneticileri,tarım bankacılığı birim çalışanları, ülke genelinde çok sayıda kadın çiftçi katıldı. Farklı bölgelerden 6 kadın çiftçi/girişimci başarı hikayelerini anlattı.
Keçilerini dron ile yöneten Kamile Kıvrak
Antalya’dan toplantıya katılan ve keçi yetiştiriciliği yapan Kamile Kıvrak drone ile keçi sürüsünü yönetiyor. Eşi ile bir mermer fabrikasında çalışırken oradan ayrılıp keçi yetiştiriciliğine başlayan Kamile Kıvrak hikayesini özetle şöyle anlattı:
“Ben önce bir mermer ocağında eşimle birlikte çalıştım. Baktık olmuyor. Benim eşim önceden çoban olduğu için bir kasap ile anlaştı aylıkla çobanlık yapmaya başladı. Sonra kasapla konuştum, dişi olan keçileri satın aldım. Ben bu işe 60 keçiyle başladım. Ondan sonra 150 - 200 tane yaptım. Keçiler çoğalınca yavruları ayırdık. Büyüklere eşimle biz, yavruları oğluma verdik. O başka bir yerleşim yerinde otlatmaya götürdü. Sonra 6-7 tanesini kaybetmiş. Eskiden köylerde imece vardı hep beraber aradık, taradık bulamadık. Kar var, yağmur var. Sonra ne yapalım? diye düşünürken aklıma geldi Antalya Elmalı belediye başkanını aradım. Halil(Öztürk)’di başkan. Ablam dedim bana bu düğünlerde fotoğraf çekilen bir dron olurmuş. Bu dronu bir gönderseniz de. Ben de bu keçilerime bir baksam dedim. Tamam, tamam dedi. Sonra, bunu herkes kullanamaz dedi. Eee ne yapacağız? Onun bir okulu mu kursu mu ne varmış. Belediyeden alamayınca eşime dedim dron almamız lazım. Çok şaşırdı.
Dronla çobanlık kolaylaştı
Benim bir Reno Toros arabam var. Aynası yok. Plaka yok. Onunla Elmalı’ya vardım. Fotoğrafçıya sordum burada yok dedi. Ne yapalım? Oğlana dedim, internetten bir araştır dedim. Oğlumu Antalya'ya yolladım. Bir dron aldık. Ondan sonra ne yapacağız, nasıl öğreneceğiz? Araştırırken, internetten kullanmayı da öğrendik. Şimdi çobanlığı çok kolaylaştırdı. Ben mesela evde iş yaparken, keçilerin altını süpürürken, temizlerken, yavruları emzirirken, dronu uçuruyoruz, keçilere bakıyoruz. Keçiler bunun sesinden hemen dönüş yapıyor. Dronla keçileri eve getiriyorum. Yem yemeye başladıktan sonra 150 tanesini ben elimle sağıyorum. Peynir yapıyorum, yağ yapıyorum. Kadının beceremeyeceği bir iş yoktur. Ayrıca serada sebze yetiştiriyoruz onunla da ilgileniyorum.
Güneş enerjisi ile yaylada sosyal yaşamı kurdu
Yaylaya çıkınca akşam çayımızı demliyoruz, ben eşime, o bana bakıyor. Dedim televizyon getirip traktörün aküsüne bağlayıp dizi izleyeceğim. Küçük bir televizyon getirdim. Çalıştırdım ama baktım akü yetmiyor. Elmalı’ya gittim dedim, bana televizyonu çalıştıracak güneş enerjisi, jeneratör gibi bir şey lazım. Televizyoncu, “ufak bir panel yeter, işini görür." dedi. Ben de bir panel aldım. Televizyonu götürdüm dağa ve çalıştırdım. Herkes "Aa! Kamil’e çoban televizyon getirmiş, güneş enerjisi getirmiş” diye yayıldı. Ondan sonra bir de buzdolabı aldım. Çobanlığı kolaylaştırdım. Drondan önce biz elimizde bir değnek hayvanların peşinden koşardık. Dronu alınca biraz daha kolaylaştı..”
Toplantıya katılmak için hayatında ilk kez uçağa binerek İstanbul’a gelen Kamile Kıvrak, köyünde araba kullanan ilk kadın, dron alıp çobanlıkta kullanan, güneş paneli ile televizyon, buzdolabı çalıştıran ilk kişi oldu. Şimdi diyor ki, çobanlığı küçük görmeyin. Kadının yapamayacağı iş yok.
Özetle, çiftçi kadınların başarı hikayeleri, mücadeleleri örnek alınacak ve ders çıkarılacak nitelikte. Eşit hak ve fırsat tanınınca kadınların ne kadar başarılı olduklarına tanık oluyoruz. Çiftçi kadınların ilham veren hikayelerini yarınki yazımda paylaşmayı sürdüreceğim.
Indiana’dan Burdur’a gelen Dr. Ece Aynur Onur, susuz tarım yapıyor
Amerika Birleşik Devletleri’nin Indiana Üniversitesi’ndeki akademik kariyerini bırakıp Burdur’a dönen ve susuz tarım yapan Dr. Ece Aynur Onur’un hikayesi kendi anlatımıyla özetle şöyle:
“Amerika'nın üçüncü büyükşehrinde yaşasaydınız, bir akademik kariyeriniz olsaydı, Türkiye'nin 30 nüfuslu bir köyüne döner miydiniz?
Ben döndüm. Tam 8 yıldır ata toprağım Burdur'un Karamanlı ilçesine bağlı Kayalı köyünde susuz tarım yapıyorum. Amerika'daki evimi sattım, küçük bir susuz tarım üretim tesisi kurdum. Amerika'daki arabalarımı sattım, traktör aldım. Bana en çok sorulan soru “peki bunu niye yaptın?”
2014-2016 yılları arasında Indiana Üniversitesi'nde iki yıl üst üste geleceğin akademisyeni ve yılın akademisyeni seçildim. Tam da o dönemde dedemi kaybettim. Ardından da kızımı kaybettim. Türkiye'ye geldim, gittim. Herhalde toprağa sevdiklerinizi verdiğiniz zaman, toprağa bakışınız çok değişiyor. Ben de dedemin, kızımın vefatından sonra ilk defa ata toprağımız olan Kayalı köyünü ziyaret ettim. Annemin doğduğu ve büyüdüğü köy. Tabii beni çok farklı bir manzara karşıladı. Ben savaş antropoloğuyum, savaş uzmanıyım. Kendi ata toprağımı gördüğüm zaman beynimden vurulmuşa döndüm. Burada savaş mı olmuş dedim. Ben hafızamı mı kaybettim?
Göller bölgesi olmuş çöller bölgesi
Köy terk edilmiş, sadece 30 kişi yaşıyor köyde. Evler harabeye dönmüş. Beni en çok etkileyen şey okulumuzun harabeye dönmüş olması. Ee, ne oldu burada derken, dediler ki "kuraklık var." Ama dedim ki, burası göller bölgesi. Ama artık olmuş çöller bölgesi. O benim çocukluğumda dedemin anlattığı bel kalınlığında sular akıyorken ne yazık ki işte böyle parmağım kalınlığında su akıyor ve çok kirli. Yanlış tarım uygulamaları nedeniyle.
O okulun önüne oturdum, Atatürk büstü var karşımda. Hıçkıra hıçkıra ağlıyorum. Bir yandan da utanıyorum, ağladığımı kimse görmesin diyorum. Ama köyde zaten görecek kimse kalmamış. Köyde çocuk yok, genç yok. Kimse yok. Orada dedim ki "Atatürk'ün yurt dışına eğitim için gönderilenlere bir öğüdü var. “Kıvılcımlar olarak gidin, alevler olarak dönün.Ve toprağınıza bir meşale yakın.” Ben de toprağıma bir meşale yakmaya karar verdim.
Dedemin traktörü satılmış. Ona çok ağladım yine. Bir ağlama süreci, bir yas süreci dedim. Yas süreci bitti. Sonra dediler ki: "Tarlaları satacağız." "Neden?" dedim. Eee anneannem çok yaşlandı. Ekip dikemez ne yapacak ki? En azından hani faydalı bir şeye dönüştürelim. "Satamazsınız." dedim. Çiftçilik yapacağım deyince, “yapamazsın, batarsın, iflas edersin” dediler. Bence mucize orada başlıyor. Bir kadına yapamazsın dediğiniz yerde hayır ben yaparım yapacağım dediğiniz yerde başlıyor her şey.
Burdur Kayalı’da 8 yıldır susuz tarım yapıyor
Susuz tarım macerası böyle başladı. Tam 8 yıldır Burdur'un Karamanlı ilçesine bağlı Kayalı köyünde susuz tarım yapıyorum ve Burdur'un ilk dermo kozmetik şirketinin kurucusuyum. Susuz tarım, Anadolu'nun kadim kuru tarım bilgisinin üzerine en güncel bilgilerle inşa edilmiş bir tarım modeli. Yalnızca fide dikme esnasında can suyu veriyorsunuz. Ardından bir daha sulama yapmıyorsunuz. Bundan 8 yıl önce bitkilerimizi diktiğimiz zaman sulama yaptık. Bir daha sulama yapmıyoruz. Başka teknikler kullanıyoruz. Bu sayede hem kısıtlı su kaynaklarımızı muhafaza edebiliyoruz. Hem de çok kazandıran stratejik ürünler üretmiş oluyoruz. Toprağın melekleri adını verdiğimiz kadın kolektifi de bu anlamda kadınla dayanışmasının mucizelerini gösteriyor. Katma değerli ürünler yaratıyoruz. Bugün itibariyle toprağın meleklerinin ürettiği fideler ve katma değerli ürünler Türkiye'nin dört bir yanına ulaşıp İnşallah dünyanın dört bir yanına ulaşmış olur sizlerin de sayesinde.”
