Gıdayı korumak artık sadece hijyen ya da ambalaj meselesi değil; gezegeni, insanı ve teknolojiyi aynı denklemde tutabilme sanatı. Tetra Pak, bu sanatı sürdürülebilir üretimle harmanlayarak Gulfood Manufacturing 2025’te yapay zekâya hazır fabrikalardan kültürel olarak uyumlu gıda inovasyonlarına kadar uzanan yeni nesil çözümlerini tanıttı.
Karton kutuların içinden bir gelecek vizyonu çıkabileceğini kim düşünürdü? Ama Tetra Pak, tam da bunu yapıyor. Gıdanın sadece raf ömrünü değil, toplumsal etkisini, karbon ayak izini ve teknolojik altyapısını da uzatan bir ekosistem kuruyor.
Gulfood Manufacturing 2025 fuarında tanıtılan yenilikler, şirketin “İyi Olanı Korur” vaadini sadece gıdayla sınırlamadığını; insanı, gezegeni ve geleceği kapsayan bir vizyona dönüştürdüğünü gösteriyor.
1952’de İsveç’te kurulan Tetra Pak bugün 160’tan fazla ülkede faaliyet gösteriyor. Türkiye’de ise 1972’den bu yana var. İzmir’deki üretim tesisi, şirketin global ağındaki en verimli fabrikalardan biri. 2023 yılında dört kıtaya 7 milyar paket ihracatı gerçekleştiren bu fabrika artık sadece ambalaj değil, bir dönüşüm üretiyor ve sıfır atık yaklaşımıyla, dört kıtada gıdaya güvenli erişimin temel aktörlerinden biri konumunda.
Tetra Pak TIRCCA (Türkiye, İran, Kafkasya ve Orta Asya) Bölgesi Genel Müdürü Eliseo Barcas ile Dubai’de düzenlenen Gulfood Manufacturing 2025 fuarında gıda endüstrisinin geleceğini konuştuk.
Gıda güvenliği, dijitalleşme ve sürdürülebilirlik ekseninde şekillenen yeni dönemi değerlendiren Eliseo Barcas “Yenilik olmadan gıdayı güvenli ve erişilebilir kılmak mümkün değil. İnovasyon, sürdürülebilirliğin ve büyümenin ortak dili haline geldi” diyor.
Yenilikle başlayan yolculuk
“İnovasyon bizim DNA’mızda” diyen Barcas, şirketin vizyonunu şöyle özetliyor: “Tetra Pak olarak çok net bir vizyonumuz var: Gıdayı her yerde güvenli ve erişilebilir hale getirmek. Bu vizyonu gerçekleştirmek, ancak güçlü bir yenilikçi bakış açısıyla mümkün. 1952’de kurulduğumuz günden bu yana inovasyon, bizim kimliğimizin ayrılmaz bir parçası.”
Barcas, fuarda tanıtılan Tetra Pak Factory OS platformunun, gıda ve içecek endüstrisinde dijital dönüşümü hızlandıracağını vurguluyor: “Bu platform, üreticilere tüm fabrika genelinde gerçek zamanlı veri entegrasyonu sağlıyor. Yani makineler artık sadece üretmiyor, öğreniyor da. Bu da kalite, verimlilik ve kaynak yönetimi açısından devrim niteliğinde bir adım. Microsoft, Accenture ve Siemens gibi teknoloji devleriyle geliştirilen sistem, üretim süreçlerinde yüzde 20’ye varan verimlilik artışı ve yüzde 45’e varan ürün israfı azalması sağlıyor.
Factory OS, Tetra Pak’ın dijitalleşme vizyonunun kalbindeki bu platform, gıda ve içecek üreticilerini yapay zekâ destekli kararlara hazırlıyor. Amaç sadece verimlilik değil; bilginin vicdanla buluştuğu bir üretim modeli kurmak. Veriler, artık yalnızca makinelerin değil, gezegenin de sağlığını korumak için işleniyor. Yani, yenilikçi teknolojiler sadece “daha hızlı” üretim için değil, “daha akıllı” bir yaşam için tasarlanıyor.
Yerel ihtiyaçlara küresel yenilik
Tetra Pak’ın global inovasyon gücü, yerel pazarlara uyarlanan çözümlerle destekleniyor. Barcas, Türkiye ve bölge pazarlarının bu süreçteki önemini şöyle açıklıyor: “İnovasyonun başarısı yerelde ölçülür. Türkiye, hem üretim gücü hem de adaptasyon kabiliyetiyle bölge için stratejik öneme sahip. Süt, meyve suyu ve fonksiyonel içecek kategorilerinde hızlı büyüme görüyoruz. Tüketiciler daha bilinçli, daha işlevsel ürünler arıyor. Bu değişimi yöneten markalar kazanıyor.”
Türkiye’nin bölgesel rolü güçleniyor
Tetra Pak’ın 65 bin metrekarelik İzmir fabrikası, bugün 40’tan fazla ülkeye ihracat yapıyor.
Barcas, fabrikanın bölgedeki stratejik önemini şu sözlerle özetliyor: “İzmir tesisimiz, Tetra Pak’ın 29 fabrikası arasında en yüksek performansa sahip tesislerden biri. Üç kez ‘Yılın Fabrikası’ seçilen tek üretim merkezi. Türkiye hem konumu hem kalite standardı ile TIRCCA bölgesinin kalbi.”
Türkiye’nin önümüzdeki dönemde Tetra Pak’ın büyüme planlarında öncelikli konumda olacağını belirten Barcas, “Bölge genelinde yıllık yüzde 4-5 bileşik büyüme hedefliyoruz ve bu hedefin lokomotifi Türkiye olacak” diyor.
Ar-Ge küresel, vizyon yerel
Barcas, Tetra Pak’ın Ar-Ge yatırımlarının İsveç ve İtalya’daki merkezlerde yürütüldüğünü, global satışların yaklaşık yüzde 6’sının bu alana aktarıldığını söylüyor. Ancak Türkiye’nin özellikle sürdürülebilirlik ve eğitim temelli iş birliklerinde öncü rol oynadığını belirtiyor: “Ar-Ge merkezlerimiz Lund (İsveç) ve Modena (İtalya)’da. Ama Türkiye’deki sürdürülebilirlik projeleri, Tetra Pak’ın global misyonunun yerel karşılığını oluşturuyor.”
Sürdürülebilirlikte eğitimle dönüşüm
Tetra Pak’ın Türkiye’deki sosyal etki alanı yalnızca üretimle sınırlı değil. Barcas, TEMA Vakfı’nın Sıfır Atık Eğitim Projesine verdikleri desteği hatırlatarak şu bilgileri paylaşıyor: “TEMA ile bir milyondan fazla çocuğa ulaştık. Bu proje, yalnızca sıfır atık bilincini değil, sürdürülebilir yaşam kültürünü çocuk yaşta kazandırmayı amaçlıyor. Gıda güvenliği kadar, farkındalık da sürdürülebilirliğin temel parçası.”
Gıdanın geleceği teknolojiyle değil, sorumlulukla şekillenecek
Barcas’a göre sürdürülebilirlik artık bir “yük” değil, yeni nesil markalar için bir “fırsat alanı”. Şöyle diyor Barcas, “Markalar, sürdürülebilirlik sayesinde kendilerini farklılaştırabiliyor. Biz de müşterilerimizi bu yolda destekliyoruz. Ambalajlarımızın büyük bölümü kâğıt bazlı. 2030'a kadar kendi operasyonlarımızda, 2050'ye kadar ise tüm değer zincirimizde net sıfır emisyon hedefliyoruz. Bu yaklaşım, şirketin yalnızca gıdayı değil, insanı ve gezegeni koruma misyonunu da güçlendiriyor. Eliseo Barcas’ın şu sözleri, Tetra Pak’ın dönüşümünü özetliyor: “Teknoloji, üretimi hızlandırabilir. Ama sorumluluk, o üretimi anlamlı kılar. Bizim işimiz yalnızca ambalaj değil; gıdanın, insanın ve gezegenin geleceğini korumak.”
Veriyle desteklenen sürdürülebilirlik
Sürdürülebilirlik, Tetra Pak için artık bir etiket değil, bir yönetim modeli. CDP’nin A Listesi’nde üst üste üç yıl yer alan şirket, 2030’da operasyonel olarak net sıfır emisyon hedefliyor. “Daha az tüket”, “yeniden kullan” ve “dönüştür” ilkeleriyle sadece üreticileri değil, tüketicileri ve eğitim sistemini de sürdürülebilirliğe dahil ediyor.
Teknoloji, doğa ve insanı aynı denklemde tutmak
Tetra Pak’ın sunduğu tablo net: Gıda teknolojisi artık sadece lezzet ya da raf ömrü değil. Artık mesele; teknolojiyi, doğayı ve insanı aynı denklemde tutmak. Ve bu denklemde yapay zekâ da var, kültürel zekâ da. Bu, sadece sürdürülebilirlik değil; yaşanabilirlik vizyonu. Ve bu vizyon, İsveç’ten Körfez’e, karton kutulardan dijital veri akışına kadar uzanan bir yolculuk…
Peki bu sürçete sadece makineler mi değişiyor? Hayır. Raflar da baştan yazılıyor.
Tetra Pak, Gulfood Manufacturing 2025’te, Orta Doğu kültürüne ve damak tadına uygun dört yeni gıda konsepti tanıttı:
- Golden Protein Ratio: Kas koruma ve glisemik denge için geliştirilmiş, fonksiyonel beslenme çözümü.
- Mycozarella: Oda sıcaklığında saklanabilen, bitki bazlı, fermantasyon ürünü vegan mozzarella.
- Magic Water: Postbiyotikler ve proteinle zenginleştirilmiş, berrak fonksiyonel içecek.
- Upcycled Blue Vegurt: Gıda atığını değere dönüştüren, ayçiçeği proteini ve kayısı çekirdeği ezmesiyle üretilen, bitki bazlı içilebilir yoğurt.
Bu ürünler yalnızca yeni pazarlar için değil; gıda güvenliği, israfın azaltılması ve kültürel uyum için de stratejik adımlar. Özellikle “upcycled” (geri dönüştürülmüş içerikli) ürünler, döngüsel ekonomi için somut örnekler sunuyor.
