Türkiye Innovation Week’in (TIW-İnovasyon Haftası) ana etkinlikleri Haliç Kongre Merkezi’nde 9 Ekim’de başlıyor ve 11 Ekim’de son bulacak. Bu yıl 12’incisi düzenlenen İnovasyon Haftası’nın devamlılığı ve büyümesi için mücadele veren tüm kurumları tebrik ediyoruz çünkü ülkemizin rekabet gücü için en önemli ‘kavram, eylem ve sonuç’ başlıkları Innovasyon (yenilikçilik) ile doğrudan ilgili. Bu yüzden halen yapamadıysak da ‘inovasyonu memleket meselesi yapmak’ zorundayız. Bu gerçeği 12 yıl önce fark eden dönemin Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi ve beraber yola çıktıkları Birlik başkanları vizyoner ekip olarak tarihe geçti. Aynı dönemde Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan ve ilgili bakanları da inovasyon haftalarını heyecanla desteklemişti, desteklerini aynı heyecanla sürdürüyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan, etkinliklerin ikinci gününe katılıp konuşmasını yapacak ve İnovaLİG yarışmasında ödül kazananlara ödüllerini takdim edecek. Yani her konuda fitne çıkaranlara inat “İnovasyon Haftası da Teknofest de bizimdir, ülkemizin geleceği için hep birlikte böyle platformlarda gençlerimizi, girişimcilerimizi, daha fazla teknoloji üreten ülke olma vizyonumuzu destekliyoruz” diyecekler. İşte bu çabalar ve sahiplenmeler sayesinde Türkiye’nin ve yakın coğrafyanın en büyük, dünyanın sayılı inovasyon etkinliklerinden biri İstanbul’umuzda düzenleniyor. Peki, geçen 11 yılda ne gördük? 11 yılda 570 binden fazla katılımcıyla bir araya gelindi. 10 milyon izleyiciyle 182 milyon etkileşim sağlandı. Bin 125 konuşmacı ve bin 500’ü aşkın marka misafir edildi. 600’ün üzerinde firma ödüllendirildi. Bunun yanında TIW’in kendisi de ödül aldı. Uluslararası arenada TIW’e 17 ödül takdim edildi. Bu yıl da TIW’de 25 panel, 9 masterclass, 2 atölye, 2 hackathon ve bir çalıştay gerçekleşecek. Sanatın inovasyonla ne kadar ‘ruh ikizi’ olduğu da sergilenecek.
Hedefler tutmasa da başarılıyız
2010’larda ‘inovasyonda sürekliliğin sağlanması, tasarım ve markalaşmada başarılı olunması’ halinde rekabette ayakta kalınabileceği çok vurgulanırdı. Türkiye’nin yılda ortalama yüzde 20-35 arası artan ihracatı büyük bir heyecan dalgası başlatmıştı ve belki de bu nedenle 2023 yılı yani Cumhuriyetimizin 100’üncü yılı için 500 milyar dolarlık ihracat hedefi konulmuştu. 2012 yılındaki ihracatımız 151 milyar 860 milyon dolardı. 2023’te 255,8 milyar dolarlık ihracat yapabildik. 2025 yılını 280 milyar dolar ile tamamlamayı umuyoruz. 500 milyar dolar hedefini hatırlatıp ‘aha gördünüz mü başarısız olduk’ diyenlerden değilim. 2013 yılı Gezi Parkı eylemlerinin, 17-25 Aralık Yargı Darbe Girişiminin, terör saldırılarının, 15 Temmuz 2016 Hain Darbe Girişiminin, terör örgütlerine karşı Suriye operasyonlarının, 2018 yılı ABD Finansal Saldırısının, Pandeminin, Şubat 2022’de başlayan Rusya Ukrayna Savaşının ve 6 Şubat 2023 Depremlerinin ekonomimize olumsuz etkilerini yok saymak büyük insafsızlık olur. Türkiye ekonomisi işte böyle bir ortamda her şeye rağmen büyüdü, ihracatını ciddi ölçüde artırmayı başardı. Peki, daha iyisi olabilir miydi? Tabii ki olabilirdi. Bu nedenle siyaset kurumu, bürokrasi ve özel sektör kendini sorgulamalı. Mesela Türkiye, son 10 yılda inovasyon kültürünü yeteri kadar güçlendirdi mi? Şirketlerimizin, sektörlerimizin rekabet gücünü artırmak için farklı ‘inovatif teşvik ve destek sistemleri’ geliştirip uygulayabildi mi? Son dönemde bazı sanayi sektörlerimizdeki ‘rekabet edememe krizini’ aşmak için kime hangi sorumluluklar düşüyor? Öyle ‘ne yapalım bu sektörler artık bitsin, onlar da başka iş yapsın’ demekle olmuyor. Bu sanayi sektörlerimiz de çok büyük ihracat yapıyor ve istihdam sağlıyor. Kilogram ihracat değeri de yüksek. ABD’nin yani ‘yıkıcı küreselleşmenin kurucusunun’ içine düştüğü sürdürülemez dış ticaret açığını azaltmak ve her konuda üretimi yeniden canlandırmak için neler yaptığını görmüyor muyuz?

Gelecek geldi, kalıcı olabilen de güzeldir
TİM Başkanı Mustafa Gültepe, İnovasyon Haftasında ana temanın Tomorrow: Now olduğunu belirttikten sonra “Artık geleceği beklemiyoruz, çünkü gelecek geldi” dediğinde ilk anda kaygı duymamak elde değildi. Ancak ülkemizin farklı alanlarda örneğin savunma sanayisinde teknoloji üretmeyi başardığını, otomotiv gibi rekabetin çok yoğun olduğu bir sektörde bu sene 40 milyar dolarlık ihracata yaklaşmakta olduğunu, başka sanayi sektörleriyle birlikte toplam ihracatta tekrar çift haneli artışların yaşandığını görüyoruz, kaygımız biraz azalıyor. Gelecek geldiyse bizim durumumuz da fena değil. Başkan Gültepe, ‘gelmiş ve gelecek olan geleceğe’ hazırlık için önerdiklerini de “Türkiye’de inovasyon kültürünü yaygınlaştırmak, yenilikçi fikirleri teşvik etmek, katma değeri yüksek üretimle ihracatın önünü açmak” şeklinde sıralıyor. İnovasyon kültürünü yurt geneline, tabana yayan ve hep canlı tutan işler de önemli. Mesela TİM-TEB Girişim Evleri projesi ilk başladığında “keşke yıllarca sürse ve büyüse” demiştik, öyle de olmuş görünüyor. Bu evler, bulunduğu illerimizde, yenilikçi, yüksek katma değerli ve ihracat potansiyeline sahip girişimcileri, işletmeleri güçlendirmek için çalışıyor. Yeni girişimler için kuluçka merkezi olarak da hizmet veriyor. İnovaLİG Ödülleri Türkiye’nin ilk inovasyon geliştirme programı olarak tarihe geçti. İnovaLİG’de yarışan ve kazanan şampiyonlar, inovasyon haftasında törenle ödüllerine kavuşuyor. İnovaTİM Ödülleri de 72 ildeki 150 üniversiteden 3 bini aşkın önlisans ve lisans öğrencisinin inovatif öğrenme ve üretme kültürünü geliştiriyor. Öğrenciler, uluslararası bilim ve teknoloji merkezlerini ziyaret ediyor, yarışmalara katılıyor, inovasyon ve teknoloji eğitimleri alıyor, bilimsel çalışmalar gerçekleştiriyor. Projeleri ile dereceye giren öğrenciler için ödül töreni düzenleniyor.