Fonlardaki para akışı büyük ölçüde döviz ve TL mevduat alternatiflerine yönelmiş durumda. Artık fonlar, uzun vadeli birikim aracı olmaktan ziyade kısa vadeli “al–kazan–sat” stratejisinin parçası olarak görülüyor. Alternatif getirilerin cazibesinin kırılmadığı mevcut koşullarda borsadaki iyimserliğin kalıcı bir ralliye dönüşmesi için biraz daha zamana ve biraz daha makro sakinleşmeye ihtiyaç var.
Son günlerde yeşeren Borsa İstanbul’un bu ivmeyi koruyup koruyamayacağı piyasanın en çok konuşulan başlıklarından biri… Kış ortasında açan güneş misali parlayan endeks, yatırımcısına güven tazelerken, aynı zamanda haklı bir soru işaretini de beraberinde getiriyor: Bu hareket kalıcı bir trende dönüşecek mi, yoksa yeniden bulutlu bir havaya mı döneceğiz?
2025’in genelinde hisse senetleri bir ileri iki geri bir görüntü sergiledi. Bu dalgalı seyir hem bireysel yatırımcıların hem de fonlar üzerinden borsaya erişen tasarruf sahiplerinin ilgisini belirgin biçimde azalttı. Rakamlar da bunu doğruluyor. Yılbaşından bu yana hisse senedi fonlarında net 40 milyar TL’nin üzerinde bir küçülme var. 2025’e yaklaşık 140 milyar TL büyüklükle giren bu fonların bugün 100 milyar TL seviyesinde olması, yatırımcı çıkışının boyutunu açıkça ortaya koyuyor.
Bu ilgi kaybının arkasında temel olarak iki unsur var. İlki, iç gündemdeki yüksek tansiyonun bir türlü düşmemesi. İkincisi ise alternatif getirilerin -özellikle para piyasası fonları ve mevduat- borsanın önüne güçlü bir set çekmesi… Hisse senetlerinin ucuzlama potansiyeli tek başına yeni para girişini tetiklemiyor; “ucuz” olmak, yüksek tansiyonlu bir iç gündem ve cazip alternatif getirilerle birleştiğinde yatırımcı için yeterince çekici gelmiyor.
Peki, yılın geneline bakınca hiç mi para girişi olmadı? Temmuz ve ağustos ayları hariç, tablo büyük ölçüde negatif. Yabancı yatırımcı tarafında da güçlü bir iştah yok. Gelişmekte olan ülke borsaları genel olarak 2025’te olumlu bir performans sergilemesine rağmen Türkiye bu dalgaya tam anlamıyla dahil olamadı. Dolayısıyla borsadaki yeni fiyatlamalar için en kritik unsur, içerideki tasarruf sahibinin yeniden hisse tarafına yönelmesi olacak.
Bu noktada ilk baktığımız adres fonlar. Eskiden “Yabancı satıyor, fonlar piyasayı dengeliyor” söylemi güçlüydü. Bugün ise geçerli değil. Fonlardaki para akışı büyük ölçüde döviz ve TL mevduat alternatiflerine yönelmiş durumda. “Faiz iner, para borsaya geçer” söylemi de mevcut şartlarda pek bir karşılık bulmuyor. Çünkü para piyasası fonları ile politika faizi arasındaki makas her geçen gün açılıyor.
Özellikle Borsa İstanbul Para Piyasası üzerinden teminatsız borç veren ve yüksek getiri sağlayan fonlar dikkat çekiyor. Aylık bazda %4’ün üzerinde getiri sağlayan bu fonların mevduata denk yıllık getirisi %48 seviyelerinde. Politika faizi %39,5 iken aradaki farkın bazı fonlarda %10’a yaklaşması paranın neden bu tarafa park ettiğini net biçimde açıklıyor. Yalnızca ilk 5 para piyasası fonunun büyüklüğü 75 milyar TL’nin üzerinde; son bir ayda bu fonlara giren para 10 milyar TL’ye yaklaştı. Böyle bir tabloda faiz indirimi olsa dahi para piyasası fonlarından borsaya ciddi bir çözülme beklemek gerçekçi değil. Para piyasası fonlarında portföy kısıtlamalarına ilişkin bir düzenleme beklentisi var, eğer yukarıda anlattığım durumu normalize edebilecek bir düzenleme olursa beklentilerimizi değiştirebiliriz.
Öte yandan, fon yatırımcılarının algısının da değiştiğini görüyoruz. Artık fonlar, uzun vadeli birikim aracı olmaktan ziyade kısa vadeli “al–kazan–sat” stratejisinin parçası olarak görülüyor. Özellikle serbest fonlara olan ilginin bir kısmı bu dinamikten geliyor. Bu nedenle borsada bankacılık ve holding hisselerinin sürüklediği yükselişe rağmen, yatırımcı ilgisinin daha çok halka arz ve büyüme hisseleri odaklı fonlara yönelmesini bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor.
Son dönemde enflasyonda gerileme ve faiz indirimi beklentilerinin güçlenmesiyle birlikte BIST100 endeksi yeniden 11.000 seviyesinin üzerine çıktı. Bu hareket, hisse senedi fonlarının kısa dönemli performansını yukarı çekti. Son bir ayda 10 hisse fonundan 6’sının BIST100’ü geride bırakması da bunun göstergesi. Ancak bankacılık ve holding hisselerindeki son yükseliş ile fonların geçen yılki performanslarını (10 fondan 8’i BIST100 üzeri getiri) tekrarlayıp tekrarlamayacağı hâlâ izlemede olan bir konu.
Özetle, piyasada yükseliş hikâyesinin devam edip etmeyeceğini belirleyecek en kritik unsur yeni para akışı olacak. Bu akışın kaynağı ise büyük ölçüde fon yatırımcıları. Alternatif getirilerin cazibesinin kırılmadığı mevcut koşullarda borsadaki iyimserliğin kalıcı bir ralliye dönüşmesi için biraz daha zamana ve biraz daha makro sakinleşmeye ihtiyaç var.