İster Türkiye’nin zeytinlikleri, ister İngiltere’nin fundalıkları, ister Kanada’nın boreal ormanları olsun; yangınlar sadece doğayı değil, tarımı, turizmi, ekonomiyi ve insan yaşamını tehdit eden küresel bir kriz. Ve artık mesele “yangın mevsimi” değil; “yangın çağında” nasıl hayatta kalacağımız.
2025 yazı, Türkiye için felaketlerin gölgesinde geçti. Haziran sonundan itibaren İzmir başta olmak üzere ülkenin dört bir yanında büyük yangınlar yaşandı. 24–26 Haziran arasında 8 büyük yangında 17 kişi hayatını kaybederken, 50 binden fazla insan tahliye edildi. Yaklaşık 80 bin hektarlık alan kül oldu; İzmir Adnan Menderes Havalimanı geçici süreyle kapatıldı.
Toplamda bu yıl Türkiye genelinde 3 bin181 yangın gerçekleşti. 761 yangına müdahale edildi; 27 uçak, 105 helikopter, 6 bin kara aracı ve 25 bin personel sahadaydı.
Yıl boyunca 61 orman yangınıyla ilgili soruşturmada 23 şüpheli gözaltına alındı; 4’ü tutuklandı, 19’u adli kontrol altında. İnsan faktörü hâlâ temel dava; ihmalkâr davranışlar, kontrolsüz ateş yakımı ve teknolojik arızalar gibi nedenler de ön planda.
20 Temmuz sonrasında ülkede çıkan yangınlarda 13 bin hektar üzerinde orman alanı zarar gördü, 10 itfaiyeci ve 5 AKUT gönüllüsü yaşamını yitirdi, 14 kişi yaralandı. 11 Ağustos itibarıyla Çanakkale’deki orman yangınında yüzlerce kişi tahliye edildi, ulaşım hatlarında kesintiler yaşandı.
Tüm bu felaketlerde iklim krizi, küresel ısınma, rekor sıcaklıklar ve artan rüzgar etkileri yangınları daha hızlı ve yıkıcı hale getirdi.
Küresel bir kriz tablosu
Türkiye bu tehditle tek başına yüzleşmiyor. İngiltere’de 2025, ülke tarihinin en fazla orman yangını görülen yılı olmaya doğru gidiyor. Ulusal İtfaiye Şefleri Konseyi’ne (NFCC) göre, yalnızca İngiltere ve Galler’de yılın ilk yedi ayında 856 orman yangını çıktı. Bu rakam, 2022’deki rekoru yüzde 33 aşıyor ve geçen yılın tam altı katı. Kuzey York Moors Ulusal Parkı’nda üç gündür süren yangın, 20 itfaiye aracının ve yüzlerce personelin müdahalesine rağmen kontrol altına alınamadı. İngiltere’de sadece karadaki değil, denizdeki ekosistem de tehlikede; Yorkshire kıyıları açıklarında deniz sıcaklıklarının 1980’lere kıyasla 2 derece arttığı ve bunun besin zincirinin kilit halkası olan türleri tehdit ettiği bildiriliyor.
Benzer alarm zilleri dünyanın başka yerlerinde de çalıyor. Kanada, 2023’te tarihinin en büyük yangın sezonunu yaşamış, milyonlarca hektar alan yanmış ve duman ABD’nin doğu kıyılarına kadar ulaşmıştı. Yunanistan, 2024 yazında Avrupa Birliği’nin en büyük hava filosuna rağmen yüzlerce yangını aynı anda söndürmek zorunda kalmıştı. Avustralya, 2019-2020’deki “Kara Yaz” felaketinden sonra bu yıl da olağanüstü kuraklık ve sıcak hava dalgalarıyla yeni bir risk sezonuna hazırlanıyor.
İster Türkiye’nin zeytinlikleri, ister İngiltere’nin fundalıkları, ister Kanada’nın boreal ormanları olsun; yangınlar artık sadece doğayı değil, tarımı, turizmi, ekonomiyi ve insan yaşamını tehdit eden küresel bir kriz. İklim değişikliğinin tetiklediği bu yeni gerçeklikte, yangınları önleyici politikalar, erken uyarı sistemleri, gönüllü eğitimi ve uluslararası işbirliği, en az yangın söndürme kadar hayati hale geliyor. Artık mesele “yangın mevsimi” değil; “yangın çağında” nasıl hayatta kalacağımız.
“Yangından kurtulan canlar kurşunla ölmesin”
WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), 23 Ağustos’ta başlayacak 2025-2026 av sezonunun yarattığı tehdide dikkat çekerek, “Yangından kurtulan canlar kurşunla ölmesin” çağrısında bulundu.
Yaz başından bu yana ülkemizin tüm bölgelerinde çıkan ve hâlen birçok ilimizde devam eden orman yangınları, iklim krizinin de etkisiyle sıcak, kurak hava ve şiddetli rüzgâr nedeniyle önümüzdeki günler hatta aylar için risk oluşturmaya devam ediyor. Yangınlarda binlerce canlı yok olurken, hayatta kalmayı başaran hayvanlar bu kez yaşam mücadelesinde başka bir tehditle karşı karşıya: Avcılık. Ülkemizin pek çok bölgesinde yangınlar sürerken, Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğü tarafından yaban keçisi, kızıl geyik, çengel boynuzlu dağ keçisi ve yaban koyunu gibi türlerin para karşılığı avlanmasına izin veren ihaleler düzenleniyor. WWF-Türkiye, yangından kurtulan yaban hayvanları için çağrıda bulunarak, “Yangınlar yuvalarını aldı, avcılık canlarını almasın” dedi. Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, de “Geniş habitatların zarar gördüğü illerde yaban hayatının toparlanabilmesi için kara avcılığına ara verilmesi ekolojik açıdan zorunludur” diyerek av sezonuna yönelik uyarıda bulundu. WWFTürkiye, avcılığın günümüzde bir ihtiyaç olmaktan çıktığını, Türkiye’de av turizmine konu olan türlerde popülasyon kaybının yüzde 90’ın üzerinde olduğunu ve doğadaki dengenin, yaban hayvanlarının kendi doğal yırtıcıları tarafından korunması gerektiğini hatırlatarak şu çağrıda bulundu: “Av ihaleleri durdurulsun; başta yangın bölgeleri olmak üzere, tüm Türkiye’de kara avcılığı yasaklansın.”