Greenpeace Türkiye Direktörü Berkan Özyer, “Pestisitler ve Çocuklar Raporu’nda pestisit kalıntılarının Türkiye’deki çocukların sağlığına dair ciddi bir risk oluşturduğu görülüyor. Pestisit kullanımını azaltacak veya tamamen ortadan kaldıracak organik-ekolojik ü retim yöntemleri ülke genelinde kamusal olarak teşvik edilmeli ve yaygınlaştırılmalı. Sağlıklı ve temiz gıdaya ulaşma hakkı, çocukların en temel hakkıdır” diyor.
“Bozuk bir gıda sistemiyle yaşıyoruz. Hem insanların hem de gezegenin iyiliği için bu sistemin acilen değiştirilmesi gerekiyor.Gıda, yaşamdır. Yetiştirdiğimiz ve yediğimiz gıdalar vücudumuzu ayakta tutar. Kültürümüzü canlandırır. Toplumlarımızı güçlendirir. Ne olduğumuz konusunda her şeyden daha belirleyicidir. Ama ne yazık ki gıda sistemimiz bozuk. Tüketiciler artık yediklerine güvenmiyor. Pek çok çiftçi yoksullukla mücadele ediyor. Yetersiz beslenme ve obezite hayatları mahvediyor. Ve tüm dünyada milyonlarca insan gün be gün aç kalmaya devam ediyor. Dahası; dünyanın büyük bir kısmına hakim olan kâr odaklı, kimyasal yoğunluğu yüksek, endüstriyel ölçekli tarım modeli gezegen için çok büyük bir tehdit oluşturuyor. Greenpeace’in Gıda ve Tarım Vizyonu başka bir yolun mümkün olduğunu göstermeyi amaçlıyor. Ekolojik tarım, modern bilim ve yeniliği, doğaya ve biyoçeşitliliğe saygıyla bir araya getiriyor, sağlıklı tarım ve sağlıklı gıda sağlıyor, toprağı, suyu ve iklimi koruyor, kimyasal girdilerle çevreyi kirletmiyor ya da genetiği değiştirilmiş ürün kullanmıyor. Ve merkezine şu anda gıdamızı kontrol eden şirketleri değil; insanları, çiftçileri, tüketicileri ve üreticileri koyuyor.”
Bu sözler, Exeter Üniversitesi Greenpeace Araştırma Laboratuvarları Yöneticisi Reyes Tirado’ya ait ve Greenpeace’in 2015 yılında yayınladığı Ekolojik Tarım Raporu’nun girişinde yer alıyor. Greenpeace’in Ekolojik Tarım Vizyonu, agroekoloji ilkelerine dayalı bir gıda ve tarım sistemini temsil ediyor. Bu sistem, sadece çevreye duyarlı değil, aynı zamanda ekonomik olarak da uygulanabilen kültürel çeşitliliğe saygı duyan adil bir yaklaşımı benimsiyor. Yerel koşullara özgü çözümler üretiyor, küçük ve büyük ölçekli çiftliklerde uygulanabiliyor, düşük dış girdi ve fosil yakıt kullanımına dayanıyor. Yedi ülkeden oluşan bu vizyonun, önemli ilkelerinden biri de pestisit kullanımının engellenmesi. Oysa ne yazık ki, pestisitler hala gıdamız için büyük bir tehdit oluşturmaya devam ediyor.
“Pestisitler ve Çocuklar” raporu
Greenpeace Türkiye’nin yaptırdığı pestisit kalıntı analiz sonuçlarını da içeren “Pestisitler ve Çocuklar” raporuna göre, analiz edilen her 3 gıdadan 1’inde mevzuata uygunsuzluk tespit edildi.
Araştırmada İstanbul’da beş zincir marketin mağazalarından ve farklı semt pazarlarından alınan 14 tür sebze ve meyveye ait 155 ayrı örnek, uluslararası akredite bir laboratuvarda incelendi. Analiz sonucuna göre örneklerin yüzde 61’inde birden fazla pestisit kalıntısı, yüzde 43’ünde ise en az bir PFAS’li pestisit kalıntısı tespit edildi. Analiz edilen ürünlerin yüzde 31,6’sında ise hormonal sistem bozucu, nörolojik gelişim etkileyici ve kanserojen olduğu bilinen pestisitlere rastlandı.
155 örneğin yüzde 33’ünün, Türk Gıda Kodeksi Pestisitlerin Maksimum Kalıntı Limitleri Yönetmeliği’ne uygun olmadığı belirlendi. Bu ürünlerin 50’sinde ruhsatsız pestisit kullanımı tespit edildi. Pestisit kalıntısı limit aşımı ile yasaklı ya da ruhsatsız pestisit kullanımına en fazla salamura yaprak (yüzde 80), yeşil sivri biber (yüzde 70), ıspanak (yüzde 67), kıvırcık marul (yüzde 40) armut (yüzde 40), üzüm (yüzde 40), golden elma ve starking elma (yüzde 30), dolmalık biber, patlıcan (yüzde 20), domates (yüzde 13) portakal (yüzde 10) ve hıyar örneklerinde (yüzde 7) rastlandı. Greenpeace Türkiye’nin sürdürdüğü Zehir Etme kampanyası kapsamında yaptırdığı bu analizler gıda mühendisi Dr. Bülent Şık tarafından “Pestisitler ve Çocuklar-Çoklu Kalıntı, PFAS ve Gelişimsel Toksisite” başlıklı raporda değerlendirildi. Raporda, pestisitlerin özellikle çocuk sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri vurgulanırken, pestisit kullanımını azaltıp ortadan kaldıracak yöntemlerin yaygınlaştırılması talep ediliyor.
Pestisitler çocukları nasıl tehdit ediyor?
Raporda yer verilen araştırmalar, çocukların pestisitlere yetişkinlere kıyasla çok daha hassas olduğunu ve gelişim süreçlerinde ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalabileceklerini gösteriyor. Çocukların bağışıklık, sinir ve hormonal sistemlerinin gelişim aşamasında olması nedeniyle pestisitlerin etkileri yetişkinlere kıyasla daha zarar verici ve kalıcı olabiliyor. Bilimsel çalışmalar, kritik nörogelişimsel dönemde pestisitlere maruz kalmanın, nörogelişimsel bozukluklar da dahil olmak ü zere birçok hastalığa yatkınlığı artırdığını gösteriyor. Analiz sonuçlarını değerlendiren Greenpeace Türkiye Direktörü Berkan Özyer’in yorumları ise şöyle: “Araştırmalar, birden fazla pestisite aynı anda maruz kalmanın, tek bir pestisite maruz kalmaya kıyasla daha ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini gösteriyor. Limit aşımı bir yana, mevzuata uygun düşük seviyelerde pestisit maruziyetinin bile çocukların nörolojik ve davranışsal gelişimini etkileyebileceği kanıtlanmış durumda. Tüm bu çarpıcı veriler, yaptığımız pestisit analizleriyle birlikte değerlendirildiğinde, pestisit kalıntılarının Türkiye’deki çocukların sağlığına dair ciddi bir risk oluşturduğu görülüyor. Pestisit kullanımını azaltacak veya tamamen ortadan kaldıracak organik-ekolojik ü retim yöntemleri ülke genelinde kamusal olarak teşvik edilmeli ve yaygınlaştırılmalı. Sağlıklı ve temiz gıdaya ulaşma hakkı, çocukların en temel hakkıdır.”
GREENPEACE’İN EKOLOJİK TARIM VİZYONU’NU OLUŞTURAN YEDİ İLKE
1- GIDA EGEMENLİĞİ
- Gıda üretim ve tüketim süreçlerini şirketlerin değil, üreticilerin ve tüketicilerin yönetmesini savunur.
- Çiftçilere ve topluluklara kendi gıda sistemlerini belirleme hakkı tanır.
- Kadınların tohum koruyuculuğu ve biyoçeşitlilikteki rolünü vurgular.
- Cinsiyet eşitliğini gıda sisteminin ayrılmaz bir parçası olarak ele alır.
2- ÇİFTÇİLERE VE KIRSAL TOPLULUKLARA FAYDA SAĞLAMAK
- Kırsal topluluklara güvenli, sağlıklı ve ekonomik olarak sürdürülebilir geçim kaynakları sunar.
- Yoksulluk ve açlığa karşı etkili bir çözüm olarak küçük çiftçileri destekler.
- Doğru politikalarla desteklendiğinde ekolojik tarım, kırsal kalkınmanın güçlü bir aracı olabilir.
3- AKILLI GIDA ÜRETİMİ VE VERİMİ
- Verimi artırırken sürdürülebilir olmayan tüketim biçimlerini azaltmayı hedefler.
- Gıda israfını, et tüketimini ve biyoenerji için tarım alanı kullanımını +azaltmayı savunur.
- Gıda üretiminde “nerede ve nasıl” sorularına odaklanır; sadece “ne kadar” üretildiğine değil.
- Ekolojik yöntemlerle en çok ihtiyaç duyulan bölgelerde verim artışı sağlar.
4- BİYOÇEŞİTLİLİK
- Tarımda ve gıdada doğanın çeşitliliğini korur ve geliştirir.
- Monokültür tarımın aksine doğal habitatları ve toprak sağlığını destekler.
- Çiftçi bilgisi ile modern teknolojiyi birleştirerek iklim değişikliğine uyumlu, biyoçeşitliliği koruyan üretim modelleri sunar.
5- SÜRDÜRÜLEBİLİR TOPRAK SAĞLIĞI VE DAHA TEMİZ SU
- Kimyasal kullanmadan toprak verimliliğini artırır ve toprak erozyonunu önler.
- Organik maddeyi artırarak su tutma kapasitesini iyileştirir.
- Tarımsal kirliliği azaltarak tatlı su kaynaklarını korur.
- Nitrat ve fosfat kirliliğine karşı gezegenin dengesini korumayı amaçlar.
6- EKOLOJİK HAŞERE YÖNETİMİ
- Haşere ve yabani ot kontrolünü kimyasal pestisitler olmadan gerçekleştirir.
- Pestisitlerin toprak, su, ekosistem ve insan sağlığı üzerindeki zararlı etkilerine karşı doğal çözümler sunar.
- Çiftçileri kimyasal bağımlılığından kurtararak bağımsızlaştırır.
7- DAYANIKLI GIDA SİSTEMLERİ
- Tarım sistemlerini iklim değişikliği ve ekonomik değişimlere karşı dayanıklı hale getirir.
- Ürün çeşitliliğini artırarak tarımsal riskleri azaltır.
- Organik madde bakımından zengin topraklar sayesinde kuraklık ve seller gibi aşırı iklim olaylarına karşı direnci artırır.