Ya büyüme verisi yine hatalı ya da enflasyon verisi hatalı. Elbette ikisinin birden hatalı olma ihtimali de var. Ne acıdır ki, açıklanan veriye artık kimse inanmıyor. Büyüme ve enflasyon verilerinin birbiriyle çelişmesi, ekonomi yönetiminin güvenilirliğini daha da zayıflatıyor.
Dün açıklanan büyüme rakamları dezenflasyon reçetesinin tamamen etkisiz olduğunu gösterdi. Ancak, içimde yine bir tereddüt var. Çünkü 2023 yılına ait büyüme verisi de yanlış hesaplanmıştı. O yıl hane halkının gelirinin net olarak %50'nin üzerinde arttığı varsayımıyla hesaplanan büyüme verisinin uzmanlar tarafından espri konusu olduğunu hatırlatayım.
Dolayısıyla ortaya bir kaç seçenek çıkıyor. Ya büyüme verisi yine hatalı ya da enflasyon verisi hatalı. Elbette ikisinin birden hatalı olma ihtimali de var. Ne acıdır ki, açıklanan veriye artık kimse inanmıyor. Kimsenin inanmadığı hesaplama yöntemleriyle de "zenginler ligine" gireceğimizi söylüyoruz. Doğrudur, ülkede çok ciddi kayıt dışılık var. Ekonomiyi ayakta tutan da bu sanırım. Ancak, sahadan elde edilen bilgilerle resmi büyüme verisini oluşturan parametreler arasında bu kadar büyük bir makas olması bilim ile açıklanacak bir durum değil.
Hepimiz Türkiye için %3'ten düşük büyümenin “büyümemek” anlamına geldiğini biliyoruz. Ayrıca %3 ile %5 arası büyüme “kötünün iyisi” olarak adlandırılır. İdeal olanı %5 büyümedir. “Isınma” dediğimiz alan %5 ile %7 arasıdır. Bunun üzerindeki büyümenin de ahlak bozan etkilerini hep beraber yaşadık. Ancak Merkez Bankası yönetiminin gerçek hayattan kopuk modellemelerinde belirtilen “çıktı açığı” hala ortada yok.
Sosyal medyada yaptığım ve binlerce kişinin katıldığı ankette “Hangisi yanlış” diye sordum. Birçok kişi “hem büyüme hem de enflasyon” derken, büyük çoğunluk “artık umurumda değil” diye cevap verdi. Bu arada yapılan bir anket, hane halkının %75'i enflasyonun düşeceğine inanmadığını gösteriyor.
O zaman Merkez Bankası yönetiminin “bu rakamlar doğru değil” demesi gerekir. Ancak bu sefer kimsenin inanmadığı enflasyon verisini de ele vermiş olur. Dolayısıyla TÜİK'in enflasyon rakamları için destek vermesine ses çıkarmadığı için, kurdukları modellerin yanlışlığını ortaya koyan büyüme rakamını sineye çekerek yola devam edecekler. Ne kadar devam ederler bilemiyorum.
Elbette, IMF'nin “daha yüksek reel faiz” uyarısı da var. Ancak düşük açıklanacağı aşikâr olan Kasım ayı enflasyonundan cesaret alarak faiz indirmeye devam edecekler. Diğer taraftan beklenenden daha yüksek büyüme hızı efektif talebi yavaşlatamadıklarını ortaya koyuyor. Her iki kurumun yöneticileri güvenirliklerini çoktan kaybettiler. Dolayısıyla neyin eğri neyin doğru olduğunu ekonomi yönetimindeki değişimden sonra anlayabileceğiz.