TÜİK’in hesapladığı TÜFE’ye toplumun çok büyük bir kesimi inanmıyor. Geniş kitleler gerçek enflasyonun daha yüksek olduğunu ancak TÜİK’in bu oran yerine daha düşük bir oran açıkladığını düşünüyor. Hatta güvensizlik öyle bir boyuta varmış durumda ki, neler söyleniyor neler:
“TÜİK aslında gerçek fiyatları topluyor toplamasına ama o fiyatları gizliyor, adeta bir kasaya kilitliyor, sonra da daha düşük fiyatlara göre oran açıklıyor.”
Bakın böyle düşünenler bile var. Bu düşüncede olanlar bir gün o gerçek fiyatların ortaya çıkacağını ve geçmişe dönük doğru enflasyon hesaplanabileceğini umuyor.
Bazı vatandaşları böylesine olmayacak senaryolar yaratmaya iten tabii ki TÜİK ve ekonomi yönetimi. Madde fiyatlarını ve ardından madde ağırlıklarını gizlemek en büyük hata oldu. Artık madde fiyatlarını ve ağırlıklarını açıklamakla da bu güven sorunu çözülemeyecek.
Çok daha şeffaf, olabildiğince şeffaf yeni bir politikaya ihtiyaç var. Ne yapılması mı gerekiyor; artık madde fiyatları açıklamak yetmez, her maddede kaç fiyat alınmışsa hepsinin açıklanması bir ölçüde çare olabilir. Bunun nasıl mümkün olabileceğini bu köşede 18 Kasım’da ele aldım.
Beklentiler iyileşmeden çok zor
Enflasyonun yüksek gerçekleşeceği ve öngörülen oranların tutmayacağı beklentisi bir türlü kırılamıyor. Sektörel enflasyon beklentileri ortada; en düşük oranı tahmin eden ve ağırlıkla finans kesimi temsilcilerinden oluşan piyasa katılımcıları bile resmi hedefin çok üstünde bir oran bekliyor.
Üstelik beklentilerdeki bu bozulmayı giderecek yönde adım atmak şöyle dursun yeni yılla birlikte güvensizliği daha da artıracak bir sürece girilmiş durumda.
Yeni ağırlıklar kafa karıştıracak
TÜİK ekim ayı sonunda bir açıklama yaptı ve 2026’da TÜFE’de ağırlıkların belirlenmesinde hanehalkı bütçe anketinin değil ulusal hesaplar hanehalkı nihai tüketim harcamalarının kullanılacağını duyurdu. TÜFE’nin 2003 olan baz yılı da 2025 olarak değişecek.
Peki bu değişikliğin, yani ağırlıkların hanehalkı bütçe anketi yerine nihai tüketim harcamaları kullanılarak belirlenmesinin nasıl sonuçlar doğuracağı konusunda herhangi bir bilgilendirme ihtiyacı duyuldu mu? Ne gezer!
Çok kısa bir açıklama ve detayların ocak ayı enflasyon oranlarıyla birlikte, yani 3 Şubat 2026’da paylaşılacağına ilişkin bir not, hepsi o kadar.
Ağırlıkları belirleyecek kaynağın değişmesinin en çok gıda ve konut grubunu etkileyeceği hem bu köşede, hem başka platformlarda defalarca dile getirildi.
Gıdanın bu yıl yüzde 24,97 olan ağırlığı, GSYİH’ye göre yüzde 21,72’ye düşecek.
Mevcut TÜFE’de izafi kira yer almıyor, gerçek kiranın ağırlığı ise yüzde 6,8. Kapsamında gerçek kiranın bulunduğu konut grubunun ağırlığı ise yüzde 15,22. Oysa hanehalkı bütçe anketiyle belirlenen harcamalarda konut grubunun payı yüzde 26, dolayısıyla aradaki yaklaşık 10 puanlık fark izafi kira.
Yeni ağırlıklandırmada esas alınacak GSYİH’de konut grubunun ağırlığı yüzde 15,85 ve bu orana izafi kira dahil. 2026’da konut grubunun ağırlığı yüzde 15-16 dolayında dikkate alınacağına ve buna izafi kira da dahil olacağına göre gerçek kiranın payı nereye düşecek?
Gerçek kiranın ağırlığı düştükçe enflasyon tahmin edilenden daha düşük çıkacak.
“Enflasyonda asıl kavga gürültü seneye kopacak” derken kastettiğim işte gıda ve konut grubu.
Zaten en düşük gelirli yüzde 20’lik kesim harcamasının yaklaşık yüzde 37’sini gıdaya, yüzde 29’unu da konuta ayırmak durumunda. Konut içinde de kira çok önemli bir yer tutuyor.
Şimdi 2026’da bu grupların payı düşürüldüğünde, konut harcamalarında toplamda bir değişiklik olmasa da gerçek kiranın payı düştüğünde ortalık iyice toz duman olacak.
Yapılması gereken
Enflasyonu düşürmek için beklentileri iyileştirmek elbette tek başına çare değil. Gerekli ekonomik önlemler alınmadığı sürece beklentiler iyileşse ne olur ki… Ama bu da çok önemli.
Peki vatandaşın enflasyonun düşeceğine inanması, beklentilerinin iyileşmesi yönünde “Düştü, düşüyor, daha da düşecek” demekten başka herhangi bir adım atılıyor mu?
İşte şubat ayı geldiğinde 2026’nın ağırlıkları ortaya çıkacak ve kuşkular muhtemeldir ki bu yıla göre çok daha artacak.
Oysa şimdi yeni enflasyon serisi ve ağırlıklar konusunda kamuoyu ekim ayı sonundaki o küçücük açıklamadan öte detaylı olarak bilgilendirilse kim ne kaybeder?
Ama bunu vatandaşın ne düşündüğünü önemseyen yönetimler yapar…
