2026’nın tümünde ödenmesi gereken borcu zaten biliyoruz bilmeye de, bu tutarın aylık dağılımını görünce insan şaşkınlığını gizleyemiyor. Hele hele bazı aylardaki tutara bakıp öyle çok detay hesaplamalara da girişmeye gerek duymadan insan parmak hesabı bile yaptığında ne duruma düşüldüğünü kolaylıkla görebiliyor.
Maliye Bakanlığı’nın 2026’ya ilişkin iç borç ödeme projeksiyonunda en çok dikkati çeken ocak ayındaki faiz ödemesi. Ocakta gerçekleştirilecek ödemeyle faizde Cumhuriyet tarihinin rekoru kırılacak.
Bir ayda tam 409,3 milyar lira faiz ödenecek. Dikkatinizi çekerim, yalnızca iç borç için ve yalnızca faiz olarak… Bu tutar, neredeyse 10 milyar dolara eşit.
Ocak ayında 183,1 milyar lira da iç borç anapara ödemesi, etti mi 592,4 milyar lira!*** Gelelim şubata; toplam ödeme hemen hemen aynı, 591,3 milyar lira. Ama bu kez anapara ve faiz yer değiştiriyor. Şubatta anapara ödemesi 437,7 milyara fırlayacak, faiz ödemesi ise 153,6 milyar lira olacak.
Yaklaşık 1,2 trilyon lira
Ocakta 592,4, şubatta 591,3 milyar lira. Yani iki ayda tam 1 trilyon 183,7 milyar lira.
İki aydaki duruma bir de anapara-faiz ayrımında bakalım.
Ocak ve şubat toplamında 620,8 milyar lira anapara, 562,9 milyar lira faiz ödenecek.
Nasıl, iyi değil mi, iki ay, yalnızca iki ay ve neredeyse 1,2 trilyon lira iç borç anapara ve faiz ödemesi. Bir başka ifadeyle yaklaşık 30 milyar dolara denk gelen bir ödeme.
Nasıl bir girdapta olunduğunun farkındayız sanırım ya da farkında olunduğunu umarım.
Kaldı ki aylık bazda 500 milyarı aşacak ödemeler yalnızca ocak ve şubatla da sınırlı değil. Anapara ödemesinde aylık bazda rekor kırılacak ay olan ağustostaki toplam ödeme de 560 milyar lirayı bulacak. Söz konusu ay 443,4 milyar lira anapara, 116,7 milyar lira faiz ödenecek.
Bu ödeme tutarları daha da artabilir
İç borç anapara ve faiz ödemesine ilişkin aylık projeksiyonlar sürekli değişiyor; işte o yüzden bu ödeme tutarları için “şimdilik” kaydını düşmek gerekiyor. Değişiklik özellikle faiz ödemelerinde kendini gösteriyor.
Örneğin ocak ayındaki 409,3 milyar liralık faiz ödemesi, bu yılın şubat ayında açıklanan ilk veride 274,9 milyar liraydı. Şubattan kasıma geldik ve tutar tam 134,4 milyar lira arttı.
Niye mi artıyor?
Hazine’nin ödeme projeksiyonunda sapmaya yol açan en büyük etken TÜFE’ye ve altına endeksli borçlanmalar.
Hazine başlangıçta resmi enflasyon hedefine ve altın için belirlediği bir fiyat artışı varsayımına göre faiz öngörüyor ve buna göre ne kadar faiz ödemesi yapması gerektiğini ortaya koyuyor. Ancak TÜFE bu yıl için OVP’de öngörülen yüzde 17,5’in çok üstüne çıkınca ve altın fiyatları da tırmanıp gidince Hazine’nin faiz projeksiyonu şaştı. Bu durum yalnızca ocak ayı için de geçerli değil.
Ayrıca 2025 yılı içinde yapılan ve kupon ödemesi gelecek olan ihaleler de hem anapara, hem de faiz ödemesinin başlangıçta öngörülen tutarlara göre artması sonucunu doğuruyor.
Yıllık ödeme 5 trilyonu geçecek
Hazine iç borç ödeme projeksiyonunu on iki aylık dönemler itibarıyla açıklıyor. Dolayısıyla kasım ayındaki açıklamada ay bazında bu yılın son iki ayını ve 2026’nın ilk on ayını görebiliyoruz. Buna göre 2026’nın ilk on ayındaki iç borç anapara ödemesi 2,5 trilyonu anapara, 1,7 trilyonu da faiz olmak üzere 4,2 trilyonu bulacak.
Hazine’nin 2026 yılı finansman programına göre ise yılın tümündeki toplam anapara ve faiz ödemesi 5 trilyon lira. Bu tutarın 2,7 trilyonu anapara, 2,3 trilyonu ise faizden oluşacak.
2026 yılında 5 trilyon 42 milyar lira borç ödenecek ama borç tutarı artmaya devam edecek. Bunu nereden mi anlıyoruz; yine Maliye Bakanlığı verilerinden.
2026'da ödenecek toplam iç borç anapara ve faizinden yaklaşık 300 milyar lira daha fazla iç borçlanmaya gidilecek. Hazine’nin finansman programında yer alan verilere göre 2026’daki iç borçlanma 5 trilyon 344 milyar lira olacak.
Yani Hazine ödediği borçtan daha fazla borçlanacak. Bu gidişat değiştirilemediği, bu eğilim tersine çevrilemediği, yani borçlanma borç ödemesinin altına çekilemediği sürece stok artmaya devam edecek ve yük her geçen yıl daha da ağırlaşacak.
Teşekkür…
Üç yıl önce… Tüm arkadaşlar elimizi taşın altına koymuş ve Nasıl Bir Ekonomi olarak yeni bir yolculuğa çıkmışız. O dönem diğer arkadaşlar gibi ben de sık sık şu soruya muhatap oluyorum:
■ Hayırlı olsun, gazetenin sahibi kim?
■ Biz!
■ Nasıl yani, bir patron yok mu?
■ Yok, patron da, çalışan da biziz.
■ Yani görünmeyen, perde gerisinde birileri vardır.
İnandırmak o kadar zor ki.
Ulusal çapta yayınlanan bir gazetenin, hem de bir ekonomi gazetesinin belli bir sermaye grubunun desteği olmadan yayın hayatını sürdürdüğüne inandırmak o kadar zor ki.
■ Hayır, bu gazete gazetecilerin gazetesi. Patron da, muhabir de, köşe yazarı da biziz. Aradan üç yıl geçti, dördüncü yıla adım attık ve o soruya muhatap olduğumuz günler geride kaldı. Çünkü üç yılda görüldü ki; haberleriyle, yorumlarıyla, duruşuyla bu gazete gerçekten özgür, kimseye ya da herhangi birilerine bağlı değil.
★★★
Üç yıl önce çıktığımız bu yolculuğun nice üç yıllar boyunca süreceğinden eminiz. Desteğinizle, yüreklendirmenizle…
Yıl dönümümüzü kutlayan tüm okurlarımıza sonsuz teşekkürler…