Uzun yıllar Türkiye’nin en çok okunan ekonomi yazarı Prof. Dr. Tevfik Güngör Uras, 19 Ağustos 2018’de aramızdan ayrıldı. Bugün tam 7 yıl oldu. Güngör Uras’ı ve yazılarını her geçen gün daha çok arıyoruz. Kendi adıma arşivimdeki yazılarını okuyarak o eksikliği bir nebze de olsa gidermeye çalışıyorum.
Genç okurlarımız için hatırlatayım, ekonomiyi herkesin anlayacağı bir dille kendi deyimi ile “Ayşe Teyze”nin anlayacağı bir dille yazan Güngör Uras, çok üretken, çok çalışkan, işe yeni başlamış stajyer muhabir gibi heyecanla ve bitip tükenmeyen enerjisiyle her konuyu didikleyerek yazardı.
Ekonomi muhabirliğine 15 Mart 1988’de Dünya gazetesinde başladım. Güne, O’nun yazılarını okuyarak başlardım. Mesleki yaşamıma, yazı tarzıma, anlatma biçimime katkısı çok büyüktür. Nezih Demirkent’in gazetecilik ilkeleri, Güngör Uras’ın sade, anlaşılır yazı yazma üslubu/biçimi meslek hayatım boyunca ve bugün de en önemli rehberim oldu. Nezih Demirkent’i ve Güngör Uras’ı bir kez daha saygıyla ve minnetle anıyorum.
Daha önce de yazmıştım; Güngör Uras, ekonomiyi sadece döviz, borsa, faiz üçgeninde değerlendirmezdi. Dünya gazetesi ve Milliyet’teki yazılarında reel sektörü, tarım ve sanayinin, üretim ekonomisinin önemini yazardı. Ekranlarda, radyo programlarında, konuşmalarında da hep üretimin önemini anlatırdı.
Üzerinden yıllar geçse de içersindeki rakamlar dışında, güncelliğini yitirmeyen yazılarını arşivden arayıp okumanızı isterim. Kitaplarını okuyabilirsiniz.
Bugün, sizler için iki yazısını seçtim. İçersisindeki rakamlara bakarak nereden nereye geldiğimizi daha net görebilirsiniz. Ama asıl acı olan, yıllar geçse de Türkiye’nin sorunlarının değişmediğini kronikleştiğini göreceksiniz. İyi okumalar.
Ne olacak bu etin hali?
Güngör Uras
Gıda fiyatlarındaki değişim bu ülkede yaşayan 77 milyonu ilgilendiriyor. Gıda maddeleri genelde 3 grupta toplanıyor: Kuru gıda maddeleri, un, bakliyat (Halkı en fazla ilgilendiren un, ekmek, fasulye, pirinç, mercimek fiyatları.)
Et, tavuk, süt, et ve süt ürünleri (Halkı en fazla ilgilendiren kırmızı et ve özellikle sığır eti fiyatı.)
Yaş meyve ve sebze (Halk eskiden patates, soğan fiyatına önem verirdi. Şimdilerde mevsim dışı sera ürünleri fiyatları önem kazanmaya başladı.)
Gıda maddeleri fiyatlarındaki artış enflasyonun ana sebebi oluyor. Gıda maddelerinin tümü ülkede yetiştiriliyor. Ne var ki, üretim yetersizliğinden zaman zaman canlı hayvan veya et ithalatı yapılıyor. Fasulye, nohut, pirinç, mercimek dışarıdan geliyor.
İçerideki üretimde ithal girdiler maliyeti etkiliyor. Toprak, su, emek bizden ama tohum, gübre, yem, mazot dışarıdan geliyor.
Önümüzdeki dönem dolar fiyatındaki artış, gıda ürünleri maliyetini ve sonuç olarak fiyatlarını artıracak.
Besicinin bonusu dana
Bir haftadır et fiyatları tartışılıyor. Çünkü et fiyatlarında artış eğilimi var. Yılbaşından bu yana karkas etin kilosu 20.58 TL’den 22.58 TL’ye yükseldi. Perakende fiyatlar yüzde 17 arttı. Dana eti fiyatı 31 TL’den 36 TL’ye yükseldi.
Dana besicinin bonusudur. Dana hem besiciliğin devamını sağlar, hem de besiciye para sağlar. Dana yetersiz ise et üretimi de yetersiz olur. Bizde genelde dana yetersizliği nedeniyle besicilere dana ithal etme hakkı tanınır.
Eğer kendi üretimi yetersiz ise en fazla 300 kiloya kadar ağırlığına sahip dana ithal eden besici, danayı 1 yıl besler. 500 - 600 kilo olunca kesime gönderir.
1 milyon hayvan lazım.
Ulusal Et Konseyi’nden Mustafa Balıkçı ve Ahmet Yücesan’ın Ali Ekber Yıldırım’a anlattıklarına göre, ülkede 6 milyon başlık besi hayvan kapasitesi var. Şu anda besideki hayvan sayısı 2.3 milyon baş. Ahırlar boş... Kırmızı ette en az yüzde 30 talep daralması var. Beyaz etin ucuzluğu nedeniyle büyük tüketiciler beyaz ete dönüyor. Ülkeye 1 milyon dana ithal edilebilse, orta dönemde dana eti üretimini artırmak mümkün olabilir. Kırmızı et fiyatı 3 aşamada oluşuyor:
1) Canlı dana fiyatı (1 yaşında canlı dana fiyatı firesiz 12.5 TL’den 13.5 TL’ye yükseldi. Şimdilerde 13.5 TL talep eden var.)
2) Karkas et - kesilmiş, kemikli et fiyatı (Karkas et fiyatı 4 yıldır 17 - 18 TL idi. Şimdilerde 22 TL’ye yükseldi. Bu fiyat besicinin zarar etmesini önleyen fiyat.)
3) Dana et market fiyatı - Bu fiyat bölgeye, şehre, semte ve kasaba göre değişiyor. Dana etinin ortalama kilo fiyatı 33 TL dolayında.)
Et ithalatı yanlış...
Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin aylık üretici ve market fiyatı tablosuna göre, şubat ayında dana eti market fiyatındaki artış yüzde 0.86, kuzu eti fiyatındaki artış yüzde 0.14, tavuk eti fiyatındaki artış yüzde 1.99 oldu.
Dana etinin kilosu ortalama olarak 33 TL, kuzu etinin 38 TL iken tavuk etinin marketlerde kilosu 6 TL dolayında.
Dana eti talebini karşılamak, üretimi artırarak fiyatlardaki tırmanışı önlemek için canlı - besilik dana ithalatı başka, kesilmiş et ithalatı başka... Kesilmiş et ithalatı, besiciliği öldürüyor. 2010 yılında bu yanlış yapıldı. 200 bin besici battı.
Mevsim dışı sebze “keyfe keder...”
Halkımızın bir bölümü yılın her günü çarşıda, pazarda domates, sivribiber, patlıcan, kabak bulmaya ve bunları yemeğe alıştı. Şimdi de bunların fiyatının yüksekliğine bakılarak “enflasyon değerlendirmesi” yapılıyor. Bu yanlıştır. Mevsim dışında, seralarda yüksek maliyet ile üretilen yaş sebze fiyatına bakılarak “öldük - bittik” muhabbeti yapılamaz. Bunlar “keyfe keder” gıda maddeleridir.
Biber yemeyen ölmez!
Mevsim dışı yaş meyve ve sebzelerin özelliği var. Üretici, seradaki ürün olgunlaştığında bekletemiyor. Talep ne olursa olsun satmaya mecbur. Pazarcı, market işletmecisi, raf ömrü ve talep riskini fiyata yüklüyor.
Üreticiden 1.38 TL’ye çıkan domates, markette 3.26 TL’den satılıyor.
Sivribiberi üretici 2.74 TL’den satarken market fiyatı 4.77 TL. Sonra domates ve sivribiber fiyatındaki bu farklılıklara bakılarak yanlış değerlemeler yapılabiliyor.
Mevsim dışında sivribiber pahalı ise, pahalı bulan satın almaz. Sivribiber yemediği için de kimse aç kalmaz, ölmez.
Önemli olan, Ayşe Hanım Teyzem’in tenceresini kaynatmak için almak zorunda olduğu temel gıda maddeleri. Ocak sonundan şubat sonuna pirinç dışında kuru fasulye, nohut, ayçiçek yağı, zeytinyağı gibi tencereye giren maddelerin fiyatlarında 1 ayda yüzde 1’in çok üzerinde fiyat artışları oldu. Önemli olan bu fiyat değişimleri. (2 Mart 2015)
Et ithalatı hayvancılığı öldürüyor
Tevfik Güngör
Et fiyatları artmaya başlayınca, Ankara karkas et ithali için kapıları açmıştı. O kapı bir kapanır, bir açılır hale geldi.
Sadece ette değil, her türlü tarım üretiminde fiyatlar yükselince Ankara, ithalatla yerli üreticinin “terbiye edilmesi”ni hedef alıyor. Ucuz ithalden sonra fiyatlar bir süre geriler ama ithalat yerli üreticiyi üretimden soğuttuğu için, üretim azalır. İthalat üretimi caydırarak fiyatlarda kalıcı artışa yol açar.
Bugüne kadar hayvancılığı teşvik için 10 milyar TL dağıtıldı. Sıfır faizli kredi verildi. Böylece sığır varlığı 15 milyon adede yükseldi.
Yılda 1 milyon ton kırmızı et tüketiyoruz. Bunun yüzde 90’ına yakını sığır eti, yüzde 10’una yakını koyun eti. Diğer hayvan türlerinin ufak payları var.
Et fiyatlarının artışının arkasında kalıcı ve de geçici nedenler var:
1) Kalıcı nedenler şunlar: Bizim hayvanlar dağda çayırda beslenmiyor. Çiftliklerde yemle besleniyor. Hayvancılıkta maliyetin yüzde 60’ını sanayi yemi teşkil ediyor. Sanayi yeminin hammaddesi ithal girdi. Döviz fiyatı artınca yem fiyatları, dolayısıyla hayvan maliyeti artıyor.
2) İthalat kapısı bir açılıyor, bir kapanıyor. Bu durumda besiciler uzun vadeli olarak riske giremiyorlar. Üretimi artıramıyorlar.
Et fiyatlarındaki artışın kalıcı ve geçici nedenlerini iyi değerlendirmeden, piyasaya az miktarda ucuz et sürmek, et sorununa çözüm değil çözümsüzlük getirir.
Devamlı karkas et ithal ederek halkın et talebini karşılayamayız. Ucuz et ancak üretim artışıyla mümkün olabilir.
Bu işin uzmanı Ali Ekber Yıldırım yazdı: Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürlüğü çok kapsamlı bir çalışma ile “Kırmızı Et Stratejisi” hazırladı. Bu stratejide aynen şöyle deniliyor: “Kırmızı et üretiminin artışında, besi hayvanı materyali temini büyük önem taşımaktadır. Zaman zaman başvurulan et ve besilik hayvan ithalatı sorunu çözmekten uzaktır.” Yıllardan beri, canlı hayvan ve et ithalatı ile sorunlar çözülmeye çalışılıyor. Her defasında ithalatın çözüm olmadığı görülmesine rağmen, bu politika ısrarla sürdürülüyor.
Koyun ve sığır varlığımızın artmamasının nedeni, ülkede hayvanların besleneceği meraların kalmaması. Doğu Anadolu’da terör var. Batı’daki meralar kararname ile toplu konutlara tahsis edildi. 1990‘larda 24 milyon hektar, 2000’in başında 16 milyon hektar olan kullanılabilir çayır, mera alanı 9-10 milyar hektara geriledi.
Sığırlarımız yem ile besleniyor. Hazır yemin girdisi ise dolar. Dolar artınca büyükbaşların beslenme maliyeti de artıyor.
Hayvancılıkta öne çıkan ülkelerde toplam beslenmede çayır, meranın payı yüzde 50 dolayında.
Tarım kaynaklı kaba yemin payı yüzde 25 dolayında. İşte bu nedenle o ülkelerde büyükbaş fiyatları ucuz.
Biz ise çayır ve mera olmadan hazır yeme dayalı olarak hayvancılık yapmaya çalışıyoruz.
Yıllık 60 milyon ton dolayındaki kaba yem tüketiminde çayır ve meranın payı 12 milyon ton dolayında. Kaba yemin sadece yüzde 20’si, toplam yemin sadece yüzde 10’u çayır ve meradan karşılanıyor.
Çayır ve meraya çıkamayan büyükbaş hayvanlar kapalı alanlarda kaba yem ve karma yem yiyor.
Kaba yem, yem bitkilerinden elde ediliyor. Bunlar yonca, fiğ, korunga, silajlık mısır, burçak, hayvan pancarı gibi yem bitkileri. Bizim kaba yem üretimimiz de talebi karşılayamıyor. (29.1.2016/ Dünya)