Ankara 15.İdare Mahkemesi Türkiye’nin en büyük fındık alıcısı, ihracatçısı İtalyan Firması Ferrero’nun Rekabet Kurumu ile yaptığı “Toprak Mahsulleri Ofisi’nin açıkladığı fiyatın altında fiyat açıklamama ve düşük fiyata fındık almama taahhüdünü” iptal etti. Ferrero’ya rekabeti ihlalden ceza yolu açıldı.
Mahkeme Ferrero’ya “dur” dedi. Fındık piyasasında en büyük alıcı ve ihracatçı konumunda olmasının yanı sıra dikey bütünleşik yapısıyla monopsona (tek alıcının olduğu piyasa) yakın bir alıcı gücüne eriştiği, Türkiye'nin fındık piyasasını tamamen domine ettiği iddiasıyla Rekabet Kurulu tarafından soruşturma açılan Ferrero Fındık, Rekabet Kurulu’na bir taahhütname sunarak ceza almaktan kurtulmuştu. Ankara 15. İdare Mahkemesi, Türkiye’nin en büyük fındık alıcısı, ihracatçısı konumundaki İtalyan Ferrero’nun Rekabet Kurumu ile yaptığı taahhütnameyi oybirliği ile iptal etti. Ferrero’ya ceza yolu açıldı.
Rekabeti ihlal ettiği iddiasıyla hakkında soruşturma başlatılan İtalyan Ferrero firması “Toprak Mahsulleri Ofisi’nin açıkladığı tavan fiyatın altında fiyat açıklamama ve bu fiyatın altında fındık almama taahhüdü “ ile Rekabet Kurumu ile bir anlaşma yaptı. Böylece rekabeti ihlalden dolayı herhangi bir cezai yaptırım uygulanmadı.
Ordu Büyükşehir Belediyesi şirketi ORTAR Ordu Tarım, Hayvancılık, Gıda ve Sanayi Ticaret Anonim Şirketi ile Yürür Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi mahkemeye başvurarak bu taahhüdün iptalini ve rekabeti bozması nedeniyle Ferrero’nun cezalandırılmasını istedi. Başvuru üzerine, Ankara 15.İdare Mahkemesi dava konusu işlemin yani Ferrero’nun yaptığı taahhütnamenin iptaline oybirliği ile karar verdi.
Mahkeme kararı ders niteliğinde
Ankara 15. İdare Mahkemesi 26 Mayıs 2025 günü yapılan duruşma sonrasında dava dosyasını inceleyerek kararını verdi. Kararda, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 'Amaç' başlıklı 1, maddesine ve “Hakim Durumun Kötüye Kullanılması' başlıklı 6. Maddesine yer verildikten sonra verilmesi öngörülen cezalara dikkat çekiliyor.
Kararda, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın devlete yüklediği sosyal ve ekonomik düzeni koruma görevi, piyasa ekonomisinin temel dinamiği olan rekabetin tesisi ve korunması ile somutlaşmakta olup, bu anayasal meşruiyet zemininde 4054 sayılı Kanun, 1. ve 2. maddelerinde belirtildiği üzere, mal ve hizmet piyasalarında rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı her türlü eylem ve işlemi önleyerek kamu yararını ve tüketici refahını temin etmeyi amaçlayan temel düzenleyici araç olarak konumlandırılmıştır” denildi.
Yasa ile “sömürücü eylem yasak” vurgusu
Ankara 15. İdare Mahkemesi’nin ders niteliğindeki Kararı’ndaki bazı önemli bölümler şöyle:
“Rekabet hukuku sistematiği, bir teşebbüsün pazarın önemli bir bölümünde rakiplerinden ve müşterilerinden bağımsız hareket edebilme gücünü ifade eden hâkim duruma ulaşmasını bizatihi hukuka aykırı kabul etmezken; 4054 sayılı Kanun'un 6. maddesi, bu durumdaki teşebbüslere yüklenen özel sorumluluk gereği, sahip olunan bu ekonomik gücün, rakiplerin pazara girişini engelleme veya faaliyetlerini zorlaştırma gibi dışlayıcı, yahut tüketicinin zararına olacak şekilde ayrımcılık yapma veya üretimi kısıtlama gibi sömürücü nitelikteki eylemlerle kötüye kullanılmasını kesin bir dille yasaklamaktadır.
Hâkim durumun kötüye kullanılması yasağının temelindeki ekonomik rasyonalite, bu tür davranışların piyasanın rekabetçi yapısını tahrip ederek kaynakların etkin dağılımını engellemesi, inovasyon motivasyonunu zayıflatması, ürün ve hizmet kalitesini düşürmesi ve nihayetinde yapay fiyat oluşumları yoluyla doğrudan tüketici refahını azaltarak topyekûn bir ekonomik verimsizliğe yol açması tehlikesini bertaraf etme amacına dayanmaktadır.
Bu yasakların ve rekabet düzeninin ihlalini önlemek amacıyla kanun koyucu, Kanun'un 16. maddesiyle caydırıcı bir yaptırım mekanizması öngörmüş; ihlalde bulunan teşebbüslerin yıllık cirolarının yüzde onuna varan oranlarda idari para cezaları ile cezalandırılmasının yanı sıra, ihlalde belirleyici etkisi olan teşebbüs yöneticilerine de şahsi sorumluluk yükleyerek rekabet karşıtı eylemlerin yalnızca tüzel kişilik nezdinde kalmasının önüne geçmeyi hedeflemiştir.”
Rekabet Kurulu’na “yetkiniz sınırsız değil” uyarısı
Ankara 15. İdare Mahkemesi’nin kararında, “4054 sayılı Kanun'un 43. maddesi, Rekabet Kurulu'na soruşturma süreçlerini taahhüt yoluyla sonlandırma yetkisi tanımakla birlikte, bu yetkinin kullanımı sınırsız değildir. Bu yetkinin temel amacı, tespit edilen rekabet sorunlarını pazarda etkin ve kalıcı bir şekilde gidermektir Dolayısıyla, kabul edilen taahhütlerin, soruşturma konusu olan ve Kanun'un 6. maddesinde yasaklanan hâkim durumun kötüye kullanılması eylemlerinin doğurduğu olumsuz etkileri ortadan kaldıracak nitelikte, ölçülü ve yeterli olması gerekmektedir” bilgisine yer verildi.
Ferrero, somut, güvenilir bir güvence vermedi
Mahkeme kararında en dikkat çekici bölüm ise Ferrero’nun, fındık piyasasının yapısını bozucu eylemlerinin sonlandırılmasına ilişkin somut, güvenilir güvence vermediğine dair bölüm oldu. Kararda aynen şöyle deniliyor: “Dava konusu uyuşmazlıkta; fındık piyasasında monopsona yakın bir güçle hâkim durumda olduğu tespit edilen davalı şirketin(Ferrero) piyasa yapısını bozucu eylemlerinin, şirketin küresel ölçekteki ticari hacmi, pazar payı ve dikey bütünleşik yapısı göz önüne alındığında, sadece fiyat ve miktar odaklı sunulan taahhütlerin, teşebbüsün hâkim durumunu kötüye kullanma potansiyelini ortadan kaldırdığına veya pazardaki dışlayıcı ve sömürücü eylemlerini kalıcı olarak sonlandırdığına dair somut ve güvenilir bir güvence sağlamadığı görülmektedir. Dava konusu Kurul kararında, sunulan taahhütlerin ülkenin fındık piyasası gibi stratejik bir alanda kısa, orta ve uzun vadedeki etkilerinin bütüncül bir ekonomik analizle değerlendirilmediği, bu haliyle de uygulanan tedbirin yetersiz kaldığı anlaşılmaktadır.
Nitekim, Kanun'un 16. maddesi, bu tür ağır ihlaller için teşebbüsün ekonomik büyüklüğüyle orantılı ve caydırıcılığı yüksek para cezaları öngörmüşken, kabul edilen taahhütlerin bu caydırıcılığı ve piyasayı disipline etme işlevini ne ölçüde karşıladığı belirsizdir.”
Küçük ve orta ölçekli işletmeler yok olabilir
Kararda: “Ayrıca, davalı şirketin piyasadaki hâkim durumu ve bu gücü doğrudan veya dolaylı olarak manipüle etme potansiyeli, verilen taahhütlerin bu durumu etkin bir şekilde engellememesi halinde, piyasadaki rekabetçi yapının temel unsurlarından olan küçük ve orta ölçekli teşebbüslerin ticari faaliyetlerini sürdüremez hale getirerek ekonomik mahvına neden olma riski taşımaktadır. Devletin, Anayasa'dan kaynaklanan piyasaları düzenleme ve rekabeti koruma görevi, yalnızca soyut bir dengeyi değil, aynı zamanda sürdürülebilir ve çoğulcu bir piyasa yapısının korunmasını da içerir. Bu nedenle, Kurul'un, tesis ettiği işlemin piyasadaki diğer aktörler üzerindeki olası yıkıcı etkilerini ve Devletin piyasayı düzeltici müdahale yükümlülüğünü yeterince gözetmeden, yalnızca belirli davranışsal taahhütlerle yetinmesi, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırılık inlik teşkil etmektedir.
Bu itibarla, davalı idarenin, piyasadaki rekabetçi yapıyı kalıcı olarak tesis etmek yerine, etkinliği somut verilerle temin altına alınamayan ve denetimi güç taahhütlerle soruşturmayı sonlandırmasına yönelik dava konusu kurul kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; dava konusu işlemin iptaline, Kararın tebliğinden itibaren otuz (30) gün içerisinde Ankara Bölge İdare Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere 03/06/2025 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” denildi.
Ferrero’nun verdiği taahhüt ve bu süreçte yaşananlar
1- Rekabet Kurulu, 12 Eylül 2022 tarihli bir başvuru üzerine Ferrero hakkında ön araştırma başlattı. Devamında 03 Kasım 2022 tarihli Kurul kararıyla soruşturma açıldı.
2- Soruşturmanın kapsamı, 14 Eylül 2023 tarihli kararla, Ferrero’nun fason kırım sözleşmeleri ve kabuklu fındık alım miktarını artırması yoluyla Kanun'u ihlal ettiği iddiasını da içerecek şekilde genişletildi. Ferrero, soruşturma sürecinde yazılı savunmasını sunarak 5 Mart 2024 tarihinde, hakkındaki rekabetçi endişeleri gidermeye yönelik bir taahhüt paketi sunarak soruşturmanın sonlandırılmasını talep etti.
3- Soruşturma Raporu’nda Ferrero’nun kabuklu fındık alım miktarını artırması, iç fındık alımlarını azaltması ve kabuklu fındık alım fiyatının Toprak Mahsulleri Ofisi'nin (TMO) referans fiyatının altıinda kalması gibi eylemlerinin, Kanun'un 6 maddesi kapsamında bir ihlal teşkil edebileceği yönünde rekabetçi endişeler tespit edildi.
4- Ferrero sunduğu taahhüt paketinde, temel olarak; müdahale referans fiyatının altında kabuklu fındık alımı yapmamayı, sezonluk kabuklu fındık alımını 100 bin ton ile sınırlandırmayı ve alımların en az 45 bin tonunu Eylül-Aralık döneminde gerçekleştirmeyi kapsıyor.
5- Rekabet Kurulu yaptığı nihai değerlendirmede, sunulan taahhütlerin soruşturma kapsamında tespit edilen rekabetçi endişeleri giderebilecek nitelikte olduğuna kanaat getirdi. Bu çerçevede Kurul, Ferrero tarafından sunulan taahhütlerin kabul edilerek bağlayıcı hale getirilmesine ve hakkındaki soruşturmanın sonlandırılmasına oybirliği ile karar verdi.
6- Ordu Büyükşehir Belediyesi şirketi ORTAR Ordu Tarım, Hayvancılık, Gıda ve Sanayi Ticaret Anonim Şirketi ile Yürür Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi mahkemeye başvurarak bu taahhüdün iptalini ve rekabeti bozması nedeniyle Ferrero’nun cezalandırılmasını istedi.
7- Mahkeme verdiği karar ile Rekabet Kurulu’nun kararını iptal etti.
Ferrero savunmasında “cezaya gerek yok” dedi
Mahkeme kararında Ferrero’nun yaptığı savunma ise şöyle özetleniyor: “Soruşturma sürecinde yapılan çok sayıda bilgi talebi ve kapsamlı analizlere rağmen denetim yapılan Ferrero Fındık hakkında ihlal tespitinde bulunulamadığı, yapılan yerinde incelemelerde de herhangi bir ihlali ortaya koyan bir delil elde edilemediği dikkate alındığında, Ferrero Fındık hakkında idari para cezası uygulanmasına hukuken imkân bulunmadığı, uzlaşma müessesinin uygulanabilmesi için ihlalin varlığının ve kapsamının kabulünün ön koşul olduğu, ancak Ferrero Fındık'ın bu yönde bir ikrarı bulunmadığı dikkate alındığında, herhangi bir teşebbüsün ikrara zorlanamayacağı açık olduğundan uzlaşma müessesesinin somut olayda uygulanmasına da olanak bulunmadığı, bu şartlar altında, müdahale anlamında gidilebilecek en son noktanın taahhütlerin bağlayıcı kılınması olduğunun anlaşılması gerektiği ve tesis edilen işlemin hukuka uygun olduğu ileri sürülerek davanın reddine karar verilmesi gerektiği savunulmaktadır.”