Trump’ın tercih ettiği dış ticaret politikası ve bu politikayı uygularken çizdiği zikzaklı yol doların değer yitirmesine yol açıyor. Euro/dolar paritesi Trump’ın görevi devralmasından sonra sürekli euro lehine değişiyor.
Bu durum elbette Türkiye’yi de etkiliyor. Ama Türkiye’ye olan etki için ne tümüyle iyi demek mümkün, ne tümüyle kötü demek... İki etki birlikte yaşanıyor.
Euronun artışı tabii ki ihracatçıyı memnun ediyor ama ithalat da dikkate alınarak yapılan hesaplama, söz konusu artışın toplam dış ticaret üstünde herhangi bir etkisinin olmadığını ortaya koyuyor.
EURO VE DOLARIN PAYI
Türkiye’nin ihracatında dolar ve euronun payı hemen hemen aynı; yüzde 46-47.
İthalatta ise pay çok farklılık gösteriyor. İthalatta doların payı yüzde 60’larda, euronun payı ise yüzde 30’larda.
Oranlar böyle ama bu payların miktar olarak hangi düzeye denk geldiğine de bakmak gerek.
Örneğin bu yılın ilk çeyreğindeki gerçekleşme...
■ İhracatın 31 milyar doları euro, 30 milyar doları dolar cinsinden.
■ İthalatın ise 24 milyar doları euro, 54 milyar doları dolar cinsinden. Veriler çok açık biçimde gösteriyor ki euronun değer kazanması ihracatçı için öyle çok büyük bir kazanım değilse de sonuçta bir kazanım; bir soluklanma.
Kaldı ki bu durum nisan ayında daha da belirginleşti.
Dolar ay ortalamasında bazında şubatta yüzde 1,8, martta yüzde 2,4, nisanda yüzde 2,8 arttı.
Buna karşılık eurodaki artış çok daha hızlı. Euroda şubatta yüzde 2,3 olarak gerçekleşen artış martta yüzde 6,1’e, nisanda yüzde 7’ye ulaştı.
Son üç ayın, yani şubat, mart ve nisan aylarının toplamında dolar yüzde 7,2, euro ise 16,2 artış kaydetti.
Dolayısıyla resmi verileri henüz açıklanmayan nisan ayı ihracatçı açısından görece daha iyi geçti.
YA İTHALAT CEPHESİ?
Hani dış ticaretin büyüklüğü ve artışı söz konusu oldu mu hep ihracat ön plana getirilir ve ithalat görmezden gelinir ya, döviz kurundaki ve özellikle eurodaki artış da her ne kadar ihracat açısından kazanç doğmasını sağlıyorsa da dış ticaretin bir de öbür cephesi, ithalat cephesi var.
Kur artışının ihracatçı için olan getirisi, ithalatçı için bir yüke dönüşüyor.
Bunu gerçek veriler üzerinden bir örneğe dönüştürdüm. Tabloda mart ayındaki ihracat ve ithalatın euro ve dolar cinsinden tutarları yer alıyor. Bu ihracat ve ithalat mart ayı değil de, nisan ayı kurları üzerinden gerçekleştirilmiş olsaydı acaba karşımıza nasıl bir tablo çıkardı, bu soruya yanıt aradım. İşte sonuç ortada...
Kur artışı ihracatçının, özellikle euro cinsinden satış yapan ihracatçının çok lehine bir durum yaratıyor. Aynı miktar (euro cinsi 11,4 milyar dolar) ihracat karşılığında ihracatçının cebine 31,5 milyar lira daha fazla para giriyor. Dolar kurundaki artıştan dolayı da dolar cinsi 10,6 milyar dolar ihracat karşılığında 11,1 milyar lira daha fazla elde ediliyor. Topluyoruz iki kalemi, mart ihracatı nisan kurlarıyla yapılmış olsaydı ihracatçı 42,7 milyar lira daha fazla gelir elde edecekti.
Ama ya ithalat; ya ithalat için yapılan fazla ödeme? İthalatta euronun payı ihracata göre çok düşük ama miktar olarak arada çok büyük fark yok. Mart ayındaki euro cinsi ihracat 11,4 milyar dolardı, ithalat ise 9,1 milyar dolar. Bu yüzden de eurodaki değerlenmenin getirdiği yük 25,3 milyar lira. Dolardaki değer artışından da 18,9 milyar lira yük geliyor; toplam 44,2 milyar lira.
Eğer mart ayı dış ticareti nisan ayı kurlarıyla yapılmış olsaydı ihracattan 42,7 milyar lira daha fazla elde edilecek; ama buna karşılık ithalata 44,2 milyar lira daha fazla ödeme yapılmak durumunda kalınacaktı.
Sonuç; eksi 1,5 milyar lira...
Sonuç; neredeyse sıfır etki...