Kensington Büyük Çartist Mitingi, 1848. Eski dünyadan bir örnek. Nedir? Mesela konu kömür olsun; mühim sektördü. Toplam verimliliğe baktığımızda oldukça yatay bir eğri buluyoruz. Kömür çıkarımında sanayi devrimi boyunca ancak son derece mütevazı bir teknik ilerleme ve ona dayalı yavaş bir verimlilik artışı görülüyor. Üretimin 18 kat artmasının nedeni nüfus artışı, gelir artışları ve vergilerle taşıma maliyetlerindeki düşüşlerin tüketici fiyatını aşağı çekmesi. Ne kira ve madenlerin olduğu arazilerin değer kazanması söz konusu olduğu ne de ciddi toplam faktör verimliliği artışı görüldüğüne göre kömür sanayi devriminde çok önemli bir rol oynamamış olabilir. Ancak asıl konumuz bu değil.

Ücretlerin maliyetlerdeki payı %45 civarında. Ücret serileri çok eksik de olsa bulunabilen verilerle bölgedeki tarımsal ücretler regresyona sokulduğunda 1740 sonrası maden işçilerinin ücretlerindeki artışın tarımsal ücretlerdeki artışa çok yakın olduğu ortaya çıkıyor. Artış hızları aynı çünkü madenciler zaten bölgedeki tarım işçilerinden devşiriliyor. Ama başta da sonda da Kuzeydoğu İngiltere’de madencinin ücreti tarım işçisinin ücretinin iki katı çünkü bu iş kolu tehlikeli. Ayrıca madencilere konut sağlanıyor ve ayni olarak kömür veriliyor. Bunlar ücret serisinde yok. Yani madencilikte ücretlerin maliyetlerdeki payı görülenden de yüksek. Bu, Germinal’den 100-120 sene önceki durum. “Eski dünyayla” ilgili bir ilginçlik sayılabilir. Aynı zamanda işçi sınıfıyla ve sınıf mücadelesinin önemi ve ekonomiye içkin oluşuyla ilgili bir sonuca işaret ediyor. O dönemde madencilikte maliyetin yarısından çoğu giydirilmiş iş gücü maliyeti: Önemi burada. Tam bir faktör/fiyat sınırı modeli: Ücret artarsa kar düşer ve kar artacaksa ücret düşmelidir. Ancak buna rağmen saf işçi/burjuva çelişkisi veya arı sınıf mücadelesi sosyalist akımların düşündükleri sonucu vermedi. Olan şey Çartizm idi, fazlası değil.
Bir tek yerde başka şeyler oldu: Rusya. Ama nasıl? Esas olarak üst üste binen çelişkiler sayesinde oldu: Çarlık, savaş, hem işçi hem köylü sorunları… Ama bir de zaman, dinamik boyutu var. Daha önce yazmıştım ama biraz daha değişik biçimde yeniden formüle edeyim. Stolypin Rus tarihinin en ilginç figürlerinden biri olabilirdi. Gerçekten de Stolypin reformları başarıya ulaşsaydı muhtemelen Ekim Devriminin önü kesilmiş olacaktı çünkü Şubat Devrimine gerek kalmayacaktı. Ancak Stolypin’in ne modern zamanların Talleyrand’ı ne de Bismarck’ı olma şansı bulunuyordu. Ağır bir toprak/tarım sorunu yaşayan bir ülkede hem burjuva demokrat hem sosyal bir reformist olmak ve hem aristokrasiyi hem de Çarı bir nevi “iktidardan feragat etmeye” ikna etmek zorunda olan reformcunun Bonapartist-Sezarist bir boşluğa denk gelmesi pek mümkün olamazdı. Yine de bu “çok az, çok geç” türünden reformun hiç başarı şansı yok muydu? Ekim devrimi kaçınılmaz mıydı? Trotsky’nin “(devrimin) aşamalarının güçlü determinizmi” dediği olgu Marksist düşüncede etkili bir izi olan 19. Yüzyıl determinizminin Trotsky’nin zihninde yarattığı bir izlenim, hatta yanılsama mıydı? Gerçekten de Stolypin reformlarının başarılı olması imkânsız mıydı? Bu sorulara tarihi olarak geçerli olabilecek cevaplar vermek zor çünkü tüm cevaplar olgu-karşıtı olmak durumunda. Olsa olsa Stolypin’in başarılı olması durumunda devrimin “güçlü bir determinizmden” nasıl uzaklaşabileceğinin teknolojisini düşünmek mümkündür.
Ancak fiiliyatta köylüler de gerici Rus hareketi Kara Yüzler taraftarı olan toprak sahipleri de reformun başarısını istememişlerdi. Öte yandan Stolypin reformları da kansız olmamıştı; sadece devrimler değil reformlar da zoru gerektirebilir. Mujiklerin reforma direnen bölümü birkaç yıl sonra devrimle kucaklaşacaktı. Devrimi “yapan” mujiklerin büyük kısmı da 12 yıl sonra Stalin ile karşı karşıya gelecekti. Sonuçlar niyetlerden ve iradelerden bağımsız tecelli edebiliyor. Devrimin başarılı olduktan sonra –olursa- nereye evrileceği ise bambaşka bir konudur ancak yine de bizzat devrime olanak veren başlangıç koşullarıyla alakası kurulabilir; devrim sonrasının patikası orijinden tamamen bağımsız değildir. Yani her devrimde bir doğrusal olmama durumu söz konusudur. Önemli olan söz konusu doğrusal olmamanın biçimidir çünkü stokastik bir devrim teorik-matematiksel olarak sonsuz boyutta kaosu içerebilir –zaten eşdeğerdir. Devrim bir olasılık dağılımı ise olasılıklar arasında devrime gerek bırakmayacak bir reform ihtimali de vardır. Devrimin gerçekleşmesi yüksek ihtimal bile olsa kıvılcımın aleve asla dönüşmemesi de oldukça yüksek ihtimale sahip olabilir. Devrimin başarılı olup olmaması bu ilk olasılık dağılımıyla bağlantılı ancak farklı bir meseledir; mesela devrim büyük bir kararlılıkla başlar ancak yabancı ordular müdahale eder ve devrim hızla yenilebilir.
Ancak savaşlar da devrimler de tek bir arı çelişki sayesinde ya da kahramanlıkla kazanılmazlar. Stratejiyle ve olanaklarla, kapasitelerle kazanılırlar. Örneğin 1918’de İngiltere ve Fransa 8000, Almanya ise sadece 20 tank üretebilmişti. Ambargo ve tarımda insan/hayvan kaynaklarının orduya kaydırılması Alman halkını 1917’de açlık sınırına getirmişti. O noktada hangi tarafın kazanacağı açık değil miydi? Uzun sürede evet ama kısa vadede olasılık öğesi devreye girebiliyor. Elbette olasılık devreye kapasite ve stratejiyle birlikte giriyor.