Bireysel olarak vatandaşların ticari anlamda yüksek miktarda özsermayeleri olmayacağını dikkate alarak alım/satım işlemlerini yüksek miktarlarda ve süreklilik arz edecek şekilde gerçekleştirmeleri mümkün değildir.
Bu hafta bir gazetede ekonomiye can verecek 6 adım şeklinde yazı gördüm. Yazıda bahsedildiğine göre ilgili tedbirler alındığında Türkiye 6 ayda düze çıkabilecekmiş!
Eski Ekonomi Bakanı Nureddin Nebati’den görevi 4 Haziran 2023 tarihinde devralan Mehmet Şimşek’in uygulamakta olduğu dezenflasyon programı, 893 gün/30 ay şeklinde uzunca bir süreyi tamamlamış bulunmaktadır. Dezenflasyon programı uyguladığını ifade eden Sayın Şimşek görevi devraldığında %38 seviyesinde bulunan TÜFE bugün %33 düzeyindedir. Uygulanan ekonomi programının geçen süre zarfında enflasyon hedeflerinin oldukça uzağında kalmış olması sebebi ile başarılı olduğunu söylememiz mümkün değildir.
Ekonomide yaşanan sıkıntıları çözmek üzere gazetede ifade edilen reçetenin üzerinden birlikte geçelim:
1- TL’nin değerini korumak için döviz kazancından kanunun emrettiği gibi vergi alınsın: Yapılan teklife göre şirketlerden alınan %25 ticari kazanç kapsamında gerçekleşen kur farkı vergisinin bireylerden de alınması önerilmektedir. Döviz kazançlarından %15 ile %40 arasında vergi alınabileceği teklif edilmektedir.
Bireysel olarak vatandaşların ticari anlamda yüksek miktarda özsermayeleri olmayacağını dikkate alarak bahsi geçen alım/satım işlemlerini yüksek miktarlarda ve süreklilik arz edecek şekilde gerçekleştirmeleri mümkün değildir. Bireysellerin yüksek enflasyon karşısında alım gücü hızla erimekte ve var olan servetlerini korumak saiki ile tasarrufların bir kısmını yabancı para şeklinde tutmakta olduklarını bilinen bir gerçektir.
Türkiye’de halihazırda bankalar, döviz büroları veya dijital platformlar aracılığıyla yapılan döviz alışlarında, işlem tutarı üzerinden belirli bir oranda “kambiyo vergisi” tahsil edilir. 2025 itibarıyla bu oran %0,2 seviyesindedir.
TCMB’nin 31 Ekim 2025 tarihli menkul kıymetler raporuna göre döviz mevduatında sene başından itibaren toplam 20 milyara dolara yakın bir yükseliş yaşanmıştır. Sistem içerisinde döviz tevdiat hesabı ve kur korumalı mevduatın aldığı pay %40 düzeyindedir. Ağustos 2023 tarihinde aynı oran %68,4 seviyesindeydi. Bireysellerin de bankalarda 133 milyar dolara yakın miktarda DTH mevduatı bulunmaktadır. Yurtiçi yerleşik tüzel kişilerin de yaklaşık 78 milyar dolar tutarında DTH mevduatı bulunmaktadır.
Mevcut %0,2 kambiyo vergisinin teklifte bahsedildiği şekilde %15-40 arasına yükseltilmesi durumunda sistem içerisindeki dolarizasyon eğiliminin tekrar yükseleceğini ayrıca sistem dışında yer alan döviz tasarrufunun da artma eğilimi göstermesi gibi bir durum ortaya çıkacağını söyleyebilirim.
2- Faiz gelirlerine vergi %30 seviyesine yükseltilsin: Gazetedeki haberde ifade edildiği gibi bireysel yatırımcılar TL cinsi mevduat yatırımlarında vade tercihlerine göre %10-17,5 aralığında stopaj maliyeti ile karşı karşıyadır. İlgili teklife göre faiz gelirlerinden alınan mevcut stopaj miktarı %30’a yükseltilmelidir! Yatırımcıların TL cinsi mevduat maliyetlerini 2 katına çıkardığınız taktirde halihazırda ortalama brüt %39-45 arasında değişen aylık mevduat faizinin yıllık net faiz oranı %27-31,50 aralığına gerileyecektir.
TCMB tarafından yayınlanan en son Ekim 2025 piyasa katılımcıları anketine göre 12 ay sonrası için TÜFE beklentisi %36,30 seviyesindedir. Bahsi geçen önerinin hayata geçirilmesi durumunda TL mevduat faizinin getirisi eksi %7 ile eksi %3,5 aralığında olacaktır. 2021 yılında uygulanan irrasyonel ekonomi politikaları sırasında TL Mevduat reel getirisinin eksi %35-40 aralığına çıktığında neler yaşandığını hep birlikte gördük.
3- Akaryakıtta KDV ve ÖTV oranları düşürülsün: Enflasyonun düşürülmesinde karşılaşılan en büyük engelin akaryakıt fiyatlarından kaynaklanan lojistik maliyeti olduğu ifade edilmektedir. TÜFE içerisindeki sepette ulaştırma kaleminin ağırlığı %15,34 düzeyindedir. 2025 yılında motorinin litresi üzerinden alınan toplam ÖTV miktarı 7,05 TL'ye yükselmiştir. Benzinde ise, 95 oktan kurşunsuz benzinde litre başına ÖTV 7,52 TL olarak belirlenirken 98 oktan kurşunsuz benzin ise bu tutar 7,99 TL olmuştur.
Son dönemde akaryakıttan alınan ÖTV konusunda yapılan düzenlemeler ülkemizdeki akaryakıt fiyatlarında yaklaşık %70 oranında artışa sebep olmuştur. Bu noktada TL’nin döviz karşısında yaşadığı değer kaybı ve küresel düzeyde değişen petrol fiyatları da kritik öneme sahiptir.
Devlet 2025 yılı sonu bütçe hedefine göre petrol ve doğalgazdan beklediği ÖTV hedefi 538 milyar TL’dir. 2026 yılı için ise, hedefi 662 milyar TL’dir. Toplam ÖTV gelirleri içerisinde %25 düzeyinde bir paya sahip olan bu vergi kaleminden devletin vazgeçeceğini düşünmek çok zor bir ihtimaldir.
4- Çin’e %40 ek gümrük vergisi getirilerek 16 milyar dolar kadar gelir elde edileceği ifade edilmektedir: Eylül 2025 dış ticaret istatistiklerine göre Türkiye’nin toplam ithalat miktarı 268 milyar dolardır. Türkiye’nin Çin’den yapmakta olduğu ithalat miktarı 37 milyar dolar düzeyindedir. Çin’in Türkiye’nin ithalatından aldığı pay %14,5 seviyesindedir. Türkiye’nin Çin’den yaptığı ithalatta ilk sırayı alan ürünler makine, manyetik veya optik okuyucular, demir ve çelik, organik kimyasallar ve plastikler şeklindedir. Türkiye’nin yazıda bahsi geçen şekilde %40 düzeyinde bir vergi uygulaması durumunda, Çin’in de ticarette mütekabiliyet esasını eş zamanlı olarak uygulayacağından emin olabilirsiniz. Ayrıca bahsi geçen ürünlerin daha yüksek gümrük vergileri ile ülkeye girmesinin reel sektörün üretim maliyetleri üzerinde arttırıcı bir etkisinin olacağını da düşünebiliriz. Bu durumda ÜFE üzerinden başlayarak ek bir maliyet ile karşı karşıya kalacağımızı da dikkate almamız gerekecektir.
5- Üreticiden tüketiciye cumhur reyonlarının açılması teklif edilmektedir: Türkiye genelindeki 55 bini aşkın zincir markette, temel gıda ürünlerini daha uygun fiyatla halka ulaştırmak amacıyla “Cumhur Reyonu” projesi başlatılsın. Gıda enflasyonunu düşürmek için uygulanacak projeyle aracılar kaldırılsın, fiyatlar sabitlensin ve dar gelirli vatandaşın gıda güvenliği güçlendirilsin. Zincir marketlerde her şubenin yüzde 10-15’inde “Cumhur Reyonu” açılsın.
Ekonomide fiyat artışları “perakende” noktasında gözle görülür hale geldiğinden, mücadele de hep perakendeci esnafa karşı verilmiştir. Kamu yöneticileri bu sorunu, manav-bakkal-kasap üçlüsünün karşısına “devlet/belediye” mağazaları açarak veya seyyar esnafı örgütleyerek çözmek istemiştir. Perakende kanalında tüketicilere sunulan hizmetlerin içeriği ve kapsamları ile maliyet oluşumları birbirlerinden farklıdır. Üreticiden, toptancıya, nakliyeden, hal sistemine, fire kontrolünden, kayıt dışına, oligopistik bir yapıda faaliyet gösteren büyük mağaza zincirlerine kadar sürecin hep birlikte sıfırdan tekrar değerlendirilmesi gerektiği yıllardır konuşulmaktadır. Burada gayri ciddi zihni sinir projelere değil akılcı, rasyonel ekonomi politikalarının tesis edilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.
6- Kur ve faiz sarmalı kırılarak enflasyon ve faiz %15’e iner: Türk Lirası’nın değeri korunursa döviz artmayacak. Yıllardır Türkiye ekonomisinin sıkıştırıldığı faiz-enflasyon kur sarmalı kırıldığında faiz ve enflasyon %15 seviyelerine indirilebilir. Düşük faiz ortamında üretim maliyeti azalır, ürün arzı artar ve enflasyonun aşağıya çekilmesi kolaylaşır. Bu adımların koordineli atılması halinde Türkiye gerçek büyüme potansiyeline kavuşur.
Enflasyon sebep, faiz sonuçtur iktisadi genel kuralının tersini 2018 yılından itibaren uygulamamız neticesinde 30 aydır dezenflasyon programı adı altında enflasyonu aşağıya çekmeye çalışıyoruz. Tekrar aynı hataları yapmak gibi bir lüksümüz bulunmamaktadır. TL’nin değeri metazori uygulamalar ile korunamaz. Enflasyonu tek hanelere düşüremediğimiz taktirde TL’yi zorla değerli tutmaya çalışmanın beyhude bir çaba olduğunu defalarca gördük.
Sonuç olarak ekonominin bir bilim olduğunu, yapılacak tercihlerin akılcı ve rasyonel bir şekilde olması gerektiğini, zihni sinir projelere artık milletin destek vermeyeceğini unutmamak gerekir.