Ceza uygulanması gereken amaca aykırı olmayan, salt ceza yazmak için açık aranan bir uygulamanın, cezanın amacıyla ve yorumla kapatılma olasılığı yoktur. Ceza gerektiren bir eyleme gereken cezanın uygulanmaması “cezasızlık algısı” açısından ne kadar adaletsiz ise, ceza gerektirmeyen basit bir durumda da “cezanın kanuniliği ilkesini” zedeleyecek şekilde uygulanan her ceza, bir o kadar adaletsizdir.
Her gün en az bir kere geçtiğim yol var. İki tarafı orman olan, yani yol kenarında yerleşim yeri olmayan, bölünmüş ve gidiş-geliş arasına tel örgü çekilmiş, emniyet şeridiyle birlikte dört gidiş dört geliş sekiz şeritlik, 1 kilometreye yakın dümdüz yol. Eğer fark edebilirseniz yolun bir tarafının başında bulunan köprülü kavşakta hız sınırının 50 km olduğuna dair tabela var. Ancak, trafiğin akışına uymayıp 50 km hızla gitmek imkânsız. Ara sıra insanlara can yakıcı trafik cezası geliyor.
Geçenlerde bir meslektaşım aradı. Uçak ve uçak malzemelerinin ithal edildiği gümrük beyannamelerinin eşyanın bulunduğu yer hanesine “… antreposu” beyan edilmiş, eşyanın bulunduğu yerin statüsü antrepo değil de geçici depolama yeriymiş. Sonuç olarak havalimanı apronunda bulunan alan, zaten uçağı başka yere koyamazsınız ki. Gümrük idaresi geriye yönelik tüm beyannameleri sistemden bulmuş ve 130’a yakın beyannamenin her biri için ayrı para cezası kararı almış.
Bu iki örnek, bana ceza yazmanın gerekliliğinin masaya yatırılmamı düşündürdü. Ceza yazılması gereksiz demek istemiyorum. Ceza yazmanın yüzyıllardır tartışılan bir amacı vardır. Ancak, amacına uygun olmayan veya kanun koyucunun amacını sabote eden cezaların da amacına ulaşmadığı kesin. Bu tür cezalar üç tehlikeli algıyı besliyor:
- Devletin vatandaşı gereksiz yere cezalandıran bir yapı olduğu veya vatandaşıyla kavgalı olduğu,
- Devletin cezaya bakış açısının sadece kamu geliri elde etmek olduğu,
- Devletin kendi vatandaşına tuzak kurduğu.
Ceza gerektiren bir eyleme gereken cezanın uygulanmaması “cezasızlık algısı” açısından ne kadar adaletsiz ise, ceza gerektirmeyen basit bir durumda da “cezanın kanuniliği ilkesini” zedeleyecek şekilde uygulanan her ceza, bir o kadar adaletsizdir. Bu nedenle cezanın gerçekten ceza uygulanması gereken durumda ve orantılı olarak uygulanması, adaletin gerçekleşmesi için önemlidir.
Cezanın amacı
İnsan, yaptığı eylemler nedeniyle niçin cezalandırılması gerekir? Cezanın amacı, suçluları eylemlerinden sorumlu tutarak adaleti sağlamak, toplumu suçlardan korumak ve gelecekte suç işlenmesini önlemektir. Ceza koyarken aşağıda sayılı amaçlardan birisi veya birden fazlasına ulaşmak hedeflenir.
- Caydırıcılık: Suçluyu ve toplumu, gelecekteki suçlardan vazgeçirmek için korku yaratmayı amaçlar. Bireysel suçluyu tekrar suç işlemekten korkutur ki, buna özel caydırıcılık denir. Cezalandırılan kişi örnek alınarak toplumu suç işlemekten caydırır ki, buna da genel caydırıcılık denir.
- Tecrit: Suçluyu toplumdan izole ederek, daha fazla suç işleme olasılığını ortadan kaldırmayı hedefler. Özellikle tekrar suç işleme oranı yüksek suçlar için etkilidir. Ancak genç suçlular için uzun cezalar, yaşlanma sonucunda kendiliğinden suç işleme eğiliminin azalması nedeniyle tartışmalıdır.
- Rehabilitasyon: Suçlunun davranışını değiştirerek, tekrar suç işlememesini sağlamayı amaçlar. Bu süreçte, eğitim programları, tedavi merkezleri ve danışmanlık gibi rehabilite edici araçlar kullanılır. Araştırmalar, rehabilitasyonun tekrar suç işleme oranını düşürdüğünü göstermektedir.
- Cezalandırma: Suçlunun yaptığı kötülüğün karşılığını almasını sağlamak, adalet duygusunu tatmin eder. Bu ceza, "gözün göz, dişe diş" ilkesine dayanır ve özellikle ciddi suçlar için geçerlidir.
- Tazminat: Suçlunun mağdura verdiği zararı, finansal olarak telafi etmesini sağlar. Bu, fiziksel yaralanmalar, mal kaybı veya nadiren duygusal zararları kapsayabilir ve bazen kovuşturma masraflarını da içerebilir.
Kanun koyucu bu amaçlardan birini veya birkaçını esas alarak ceza koymaktadır. Olay özelinde baktığımızda, idari para cezalarının konulmasının amaçlarını sırasıyla; caydırıcılık ve rehabilitasyon bazen de tazminat olarak sayabiliriz. Ancak, hukuki metin kadar hukuki metnin yorumlanması da önemlidir.
Hukuki yorum
Bazı hukuk kuralları, uygulanabileceği işlemler açısından yeterince açık olmayabilir. Bu nedenle hukuk kuralı metninin incelenmesi ve anlamının belirlenmesi gerekebilir. Bu gerekme, bizi hukuki yoruma götürür. Hukuki yorum, bir hukuk meselesine uygulanacak olan hukuk kuralının irdelenmesi sürecidir.
Yorum yapacak olan kişi, kuralın yazıldığı metni okuyarak bu metinden bir anlam çıkarmaya çalışır. Yorum, kişiden kişiye farklılık gösterebilir ve kişilerce farklı anlaşılabilir. Burada yorumun kişisel niteliği öne çıkar. Bu nedenle, yapılan yorumlar bağlayıcı olmamakla birlikte, kuralı uygulayacak olan kişiye sadece yol gösterici olabilir.
Yorum, onu yapan kişi ya da makama göre farklı adlar alabilmektedir.
Yorum yöntemleri
- Lafzî yorum: Kanun metnine bakarak yapılan yorumdur. Bu yorum yönteminde; kullanılan kelimeler, cümleler, noktalama işaretleri, söz dizimi gibi unsurlara bakılır. Bu nedenle lafzî yorumda dil bilgisi kuralları ve kelimelerin anlamları büyük bir öneme sahiptir.
- Tarihî yorum: Tarihî yorum, kanun koyucunun kanunu koyarken güttüğü amaç, ulaşmak istediği gaye, yani niyeti baz alınarak yapılan bir yorum yöntemidir. Bu metoda göre, hükmün konduğu zamandaki kanun koyucunun muhtemel (subjektif) iradesi araştırılır. Bunun için yalnızca kanun metinlerine bakılmaz.
- Sistematik yorum: Sistematik yorum, kuralın içinde bulunduğu kanunda düzenlendiği bölüme, diğer maddeler karşısındaki duruma ve ilgili kanunun genel sistematiğine bakılarak yapılan yorum metodudur. Kuralın kanunda bulunduğu bölümün adı, diğer maddeler gibi unsurlar kuralın anlamının belirlenmesinde etken olabilir. Bu metotta, kuralları tek tek anlamlandırmak yerine, bir bütün oluşturacak şekilde yorumlamanın daha doğru olacağı görüşü hâkimdir.
- Teleolojik yorum: Teleolojik (amaçsal, gaî) yorum, kuralın ihdas edildiği dönemin şartlarını da göz önünde bulundurarak kanun koyucunun amacını tespit edebilmek amacıyla yapılan yorumdur. Tarihî yorum metodundan farkı, bu yorum metodunda kuralın ihdas edildiği dönemin şartları da göz önünde bulundurularak kanun koyucunun amacının tespit edilmek istenmesidir. Tarihî yorumda ise o dönemin şartlarından bağımsız olarak tamamen ve sadece kanun koyucunun o dönemdeki subjektif iradesi tespit edilir.
- Kavramcı yorum: Bir kuralın yorumlanmasında ilgili kuralın soyut içeriğinden hareket edilmesi gerektiğini savunur. Bu içerik ise hukuk biliminin geliştirdiği kavramlar ile belirlenebilir. Bu yüzden bu metotta çeşitli hukukî kavramlar (borç, sözleşme, ifa, iptal, cayma vs.) önemli rol oynamaktadır.
- Menfaatler içtihadı yöntemi: Kanunun sosyal gelişmelere uygun olarak yorumlanmasıdır. Her hukukî uyuşmazlığın temelinde bir menfaat çatışması vardır. Uygulayıcı her iki tarafın da menfaatlerini dengelemeli, tarafların menfaatleri tatmin etmelidir.
Mevzuatın doğru uygulanması
Hangi açıdan bakılışa bakılsın, hangi yorum yöntemleri uygulanırsa uygulansın kanun koyucunun iradesinin devre dışı bırakılmaması gerektiği bir gerçektir. Ceza uygulanması gereken amaca aykırı olmayan, salt ceza yazmak için açık aranan bir uygulamanın, cezanın amacıyla ve yorumla kapatılma olasılığı yoktur.